Son bir yıldır eczanelerin geleceği konusunda konuşmacı olarak katıldığım tüm toplantılarda anlattığım bir anektod var. Bu anekdot 1970 senesinde ABD’de geçen ve bizim gibi serbest sermayeli eczanelerin kısa bir tarihi niteliğinde olduğundan, sizlerle de paylaşmak istiyorum…
70’li yıllarda eczaneler ABD’de tipik serbest eczanelerdi. Ama bugün hemen hepsi kayboldu.
1900’larda M.Kuehl’nin büyük babası Hmaden CT’nin ilk eczanesini açmıştı. Başlarda bir eczane sahibi olmaktan çok hoşnuttu. 1970’lerde eczane babası ve sonra da M.Kuehl tarafından yönetilmeye başlandı. Büyük baba zamanında iyi giden işler, sosyal güvenlik kurumları oluşumu ile değişmeye başladı. Geri ödemeler küçülmeye, fiyatlar geri çekilmeye başladı. Eczaneler için ayni ciroyu yakalamak için daha fazla reçete yapmak mecburiyeti hâsıl oldu.
Küçük ölçekli eczaneler zorlanmaya başladılar. Zira oluşan karlılık eczane giderlerini karşılayamaz hale doğru gidiyordu. Sosyal güvenlik kuruluşları reçete başına fiks bir bedel ödemeye başladılar.(!) Eczaneler artık sosyal güvenlik kurumu ofisi gibi çalışmaya başladığından eczacıların da artık hastaları ile konuşacak daha az zamanları oluyordu. Ve gittikçe mesleklerinden uzaklaştıklarını farkediyorlardı…
Küçük eczaneler için rekabet içinde kalmak, artık günden güne zorlaşıyordu. Bu sabit bedel de eriyordu. Sonunda bir asırlık eczanesini M.Kuehl bir süpermarkete satmak mecburiyetinde kaldı. Zira bir kaç ay olmuştu ki Wal-Mart ve sonra Target reçete başına 4 Dolar’a bu işi yapabileceklerini beyan ettiler. Oysa eczaneler reçete başına 11 Dolar alıyorlardı. Bir serbest eczane için 4 dolara ayakta kalmak imkânsızdı…
Bu küçük anektod şaşılası bir şekilde 2012 Türkiye’sine benzemiyor mu sizce?
Bu yaşanmış olayları yok sayarak veya incelemeden yapılan sözleşmelerin bizi nereye götüreceğinin tipik bir örneği bu anektod.
Tarihi okumayanlar geleceği var edemezler…
Eczacılar ayni suda iki defa yıkanmaya razılar demek ki...
...............
Bir başka not olarak, ülkemiz ciddi bir ilaç hammaddesi tüketicisi konumundadır.
Bu girdiler sonucu oluşan ilaç, çeşitli firmalarca müstahzar haline getirilip pazara sürülmektedir.
Ve de ayni etken maddeli ilaçlar değişik isimlerle raflarda yerini alıyor…
Bu ürünler pazardan alabildiği satış oranı nispetinde satılmakta geriye kalanlar ise atılmaktadır.
Ve bu kadar değişik isimli ayni etken maddeli ürün, eczanelerimiz içinde gereksiz stok yükü oluşturmaktadır.
Tek etken maddeli jeneriklerin hâkim olduğu bir ilaç pazarında hala etken madde isimli ilaç üretmemek bu ülke ekonomisine en büyük darbedir.
Avrupa’nın bizden daha fakir olmadığından hareketle bütün dünya bunu tatbik edip ekonomilerine katkı sağlarken Türkiye’nin bu denli bonkör olmasını düşünememekteyim..
İlaç fiyatlarını Sağlık Bakanlığının belirlediği bir ortamda zaten şu anki olgu bir rekabet unsuru olmaktan çok ülkeyi ciddi zarara sokan bir durum meydana getirmektedir…
Ülkemizin bütçesini korumak da bizim görevimiz olmalıdır…
Saygılarımla,
Ecz. Vecihi Özerdemli