Hiç bilmediğiniz hayatlardan, hayatınızı kurtarmasını bekliyorsunuz.
Farkında mısınız?
……..
Oğluma ilk müdahaleyi yapan doktorun yüzüne bakıyorum. Tarif edemediğim, değişik bir iz var suratında. Mor, mavi renkte, sanki silinmek isteyipte silinememiş bir dövme izi gibi, uzun,ince..
İsminin Cem olduğunu sonradan öğrendiğim doktor bey, on yaşındaki oğlumun elektrosunu çekerken, onu rahatlatmaya çalışıyor “bu kadar yakışıklı olmasaydın, kızlar mı sıkıştırdı kalbini?”
Bazı ifadeler vardır, vıcık vıcık, jöle gibi yapışır kalır havaya…Hani söylenen dünyanın en güzel şeyi de olsa, siz bilirsiniz ki, söylenmesi gerektiği için söylenmiştir. Alanda satanda bilir. Alan ,almış görünür, satan satmış. Ortamın gereğidir! Olur….
Öyle bir ifade değildi, Cem Beyin yüzündeki. İyi niyetli, (hiç sevmediğim halde yerine başka bir şey bulamadığım için kullanıyorum bu kelimeyi) samimi….
Oğlumun muayenesi yapılırken, tuhaf bir şey hissettim!
Hiç bilmediğimiz hayatlardan, hayatımızı kurtarmasını istiyoruz! Sonra arkamıza bakmadan yola devam ediyoruz. Onun yüzündeki izlerin de bir hikayesi vardı muhakkak… Oysa, bizim hikayemizi dinliyordu. Niye oradaydık? Oğlumun kalbinde tarif ettiği ağrı nasıl bir şeydi? Başka bir sıkıntısı var mıydı? Psikolojisi nasıldı?
Yürekten, severek işini yapan genç adamın, yüzündeki izlerin bir anlamı var mı? Bir an dikkatlice yüzüne baktım!...Sonra bakışlarımın onu rahatsız edebileceğini düşünüp, kafamı çevirdim…
Tetkiklerin sonucunu bekliyorum. Koridorda sürekli koşturan görevliler, hastalar, hasta yakınları…Gözüm, yanımızdaki yatakta yatan kadına takılıyor… Yüzü hayli solgun… Yanında duran bey, hararetle bir şeyler anlatıyor telefonda… Belli sinirlenmiş, emirler yağdırıyor…Onun o yarı türkçe, yarı ingilizce komutları da benim sinirlerimi bozuyor… Bir taraftan kadının elini tutuyor diğer elinde telefon, sorun çözüyor... Hayat nasılda devam ediyor?!...
Ben üniversitedeyken, sadece elli puan alıp, sınıf geçmek telaşında olan bir öğrenciydim… Taki bir hocamızın, beni çok etkileyen o lafına kadar…”Size insanlar hayatlarını emanet edecek, elli puan almak acı bir şey, bu hastalığın yarısını biliyorum yarısını bilmiyorum demek, ya da bu ilacın yarısına hakimim, diğer yarısını bilmiyorum demek….
Şimdi uzaktan doktorumuza bakıyorum… Umarım, sınavda bu çıkar, bu çıkmaz hesaplarıyla ezberlenen üç –beş bilginin ,çıkmaz diye düşünülüp çalışılmamış kısmına denk gelmeyiz diyorum… İnceden inceden kendimi de eleştirerek…
Oysa şimdi ne varsa, tam öğrenmek için öyle iştahlıyım ki….Sınav geçme telaşı kalmadı ondan mı? Hayatla ilgili,daha mühim sınavları habersiz geçiyoruz ondan mı? Bilmiyorum.. Bu düşüncelere öyle dalmışken, hemşire hanım elinde sonuçlarla geliyor ve ciddi bir şey olmadığını öğrenip rahatlıyoruz. Benim de bir sağlık çalışanı olduğumu öğrenen doktorumuz, tüm ısrarıma karşın muayene ücretini almıyor…
Bizimle ilgilenen herkese teşekkür edip hastaneden ayrılıyoruz..
O insanlar, yine oralarda, hiç bilmedikleri hayatları kurtarmaya devam ediyorlar…
……………
Ertesi gün, aynı hastanede çalışan bir arkadaşımla karşılaşıyorum.. Yine hikayemizi anlatıyorum.. Oğlumun, okulda nasıl rahatsızlandığını, Cem diye bir doktorlarının bizimle ilgilendiğini… Ama önemli bir sorun olmadığını… Kendi hikayemi.. Biliyor musun?diyor;Cem bey trafik kazası geçirdi ve zor zamanlar atlattı..
Bu bir filmden alıntı mı? Sanki gazetelerin üçüncü sayfasında gördüğümüz, gerçek olamayacak kadar tuhaf bir hikaye… Yüzündeki izler geliyor aklıma. Mor,mavi izler….”yüzündeki izler diyorum”arkadaşıma, o kazadan sonra mı oldu? Evet diyor.. Birsürü ameliyat geçirdi…
Herkesin bir hikayesi var…
Dün o hastanede, işini severek yapan, bizim sorunumuzu çözmeye çalışan genç adamında…
Ama biz, hiç bilmediğimiz hayatlardan, hayatımızı kurtarmalarını istemeye devam ediyoruz..
Onlarsa, bir yerlerde, hiç bilmedikleri hayatları kurtarmaya!..…
.................................
Bayramınız kutlu olsun!...