Yrd. Doç. Dr. Tuba Özge ERKAL
Namık Kemal Ü. Veteriner Fakültesi
Cerrahi Anabilim Dalı
İnsanlarda oluşabilen pek çok sistemik, metabolik, enfeksiyöz hastalıklar gibi yine kanser de hayvanlarda şekillenebilmektedir. Mesleğim gereği bazı insanlarla sohbet ederken hiç ummadığım kişiler bile şaşırarak bana "Hayret! Onlar da mı kanser olabiliyor?" diye soruyorlar. Ben de onların haline şaşırıyorum! Elbette hayvanlarda da diyabet (şeker hastalığı), kalp hastalıkları, böbrek hastalıkları… oluşabilmektedir. Biz insanlar onlarla pek çok açıdan benzer yaratılmışız. Bizde bulunan organlar, onlarda da olduğuna göre gayet normal bazı hastalıkların da benzer olması.
Sevgili okurlar; veteriner hekim yetiştiren fakültelerin eğitim süresi tam beş senedir. Bu fakültelerde eğitim gören kişilere hem temel bilimler, hem klinik bilimler eğitimleri verilmektedir. Yani bizim de İç hastalıkları, Cerrahi, Doğum ve Jinekoloji, Patoloji, Anatomi, Fizyoloji, Biyokimya, Mikrobiyoloji, Viroloji, Radyoloji… gibi gayet ağır derslerimiz vardır. Yine bu beş seneyi başarı ile bitirip mezun olan hekimler bir takım başvuru koşullarını yerine getirip, sınavları geçebilirlerse, mastır ya da doktora eğitimi alıp diledikleri bir konuda daha kapsamlı en az iki sene en fazla 6 sene daha eğitim görmektedirler. Bu yüzden sizler kendi rahatsızlığınız için nasıl bir tıp hekimine başvurmanız gerekli ise ve hekim işini gayet ciddi yapmak zorunda ise aynı şekilde biz veteriner hekimler de bize getirilen her hasta ile hastalığı ne olursa olsun yakinen ve tüm ciddiyetimizle ilgilenmek zorundayız. Bu sebeple günümüzde hala veteriner hekim ve uğraştığı alan hakkında bilgi sahibi olmayan, hayvanların hastalıklarına şaşıran bu kişilere inanın ben de çok şaşırıyorum! Evet hayvanlar da pek çok konuda bizim gibidirler. Evet onlar da ne yazık ki kanser olurlar! Bu yazımı okuyan meslektaşlarımın hemen akıllarına çeşitli dokularda oluşan kanserli vakalar gelmiş olabileceğini tahmin etmekteyim.
Bizler ve hayvanlar trilyonlarca hücrenin bir araya gelmesi ile oluşmuş canlılarız. Organizmamızı oluşturan bu hücrelerden bazılarının DNA yapısı (genetik yapısı, şifresi) bozulur ve anormal bir şeklide, kontrolsüzce çoğalmaya başlar. Zamanla organizmaya yabancı ve zarar veren tümörleri oluştururlar. Yine bazı kanser tipleri kan ve lenf dolaşımından faydalanarak organizmanın çeşitli yerlerine yayılırlar. Bu yayılıma metastaz adı verilir.
Son yıllarda hayvanlarda şekillenen kanser vakalarında göze çarpan şekilde bir artış yaşamaktayız. Kötü beslenme, sağlıksız gıdalar, pis çevre şartları, yemlere katılan çeşitli katkı maddeleri, genetik yatkınlık, devamlı elektromanyetik alanlara maruz kalma, endüstriyel toksinler, kirli hava, kirli su, klorlu-florlu su, iyonize radyasyon gibi pek çok etken bu hastalığa yol açabilmektedir. Örneğin sigara hepimiz için zararlıdır. Sigara tiryakisi sahibi nedeniyle sürekli sigara dumanına maruz kalan bir köpeğin akciğer kanserine yakalanıp öldüğü ve otopsi raporunda akciğerlerinde nikotin maddesinin tespit edildiği bildirilen ciddi vakalardandır.
Yine hormon ilintili bazı kanser vakalarına da rastlamak mümkündür. Kedilerin ilk kızgınlığından önce kısırlaştırılması, onların meme kanserine yakalanma riskini büyük oranda azalttığı yapılan bilimsel çalışmalarda ortaya konulan bir gerçektir. Evde beslenen erkek kedilerin etrafa idrar püskürtmesinin önüne geçilmesi için onlara uygulanan progesteron hormonunun da ne yazık ki meme kanserine yol açabildiği bildirilmektedir. Köpeklerde de erken kısırlaştırma malignant (kötü uylu) lezyonların ortaya çıkışını azaltmaktadır.
Bazı tümörlü dokuların dışarıdan muayene ile fark edilme şansı vardır. Bu tip olgularda ince iğne aspirasyon tekniği ile örnek alınıp laboratuvarda incelenerek teşhis edilebilir. Ancak her kanserli kitle yahut doku vücudun dışında oluşmaz. Kimileri vücudun iç organlarında çeşitli yerlerde bulunabilir. Bazı kanser tipleri hastada kesin bir bulgu oluşturmazken bazıları ise kilo kaydı, letarji, tüy dökülmesi, ishal…vb. gibi genel yahut kitlenin bulunduğu dokunun fonksiyonunu engelleyici bir takım lokal bulguların da ortaya çıkmasına sebep olabilir. Hastalığın teşhisi için gereken tüm laboratuvar testlerinin yanı sıra yine veteriner onkolojide de kullanılan MR, tomografi, ultrason gibi özel radyodiyagnostik tetkiklerin de uygulanması gerekebilmektedir. Tomografi sayesinde ultrason veya röntgende görülemeyecek kadar küçük patolojik yapıların erken dönemde saptanması mümkün olmaktadır.
Kanser tedavisinde erken tanı konulması, hastalığın prognozu, kanserin tipi ve yayılım yeteneği, hastanın yaşı, genel durumu gibi bazı kriterler önem taşımaktadır. Erken safhada yakalanan kanserin tedavi şansı daha yüksektir. Diğer bir yandan tedavide hastanın yaşam kalitesinin de yükseltilmesi amaçlanmaktadır. Kanserin tedavi şekilleri, kanser hücrelerinin tiplerine ve bulundukları bölgelere göre değişebilmektedir. Burada amaç kanserli hücrelerin vücuddan uzaklaştırılmasıdır. Operatif müdahele ile kitlenin alınması, radyoterapi, kemoterapi gibi yöntemler uygulanabilmektedir. Son yıllarda holistik tedaviler de yapılmaktadır. Holistik tedavide amaç immun sistemin uyarılmasıdır. Mutasyona uğramış (mutant) kanser hücrelerinin çoğalmalarının engellenmesi için doğal nontoksik bileşikler kullanılır. İmmun sistemi geliştiren, C vitamini, E vitamini, Omega 3 yağ asitleri, antioksidan etkili bileşikler (flavonoidler: bitki pigmentleri – örnek; yeşil çay ekstratı), Beta karotenler kanser hastaları için faydalıdır. Farklı kaynaklardan elde edilen beta glukanlar vardır (pirinç, mantar hücre duvarı vb) Ayrıca, bakteri, virüs, kanser hücresi gibi vücuttaki zararlı hücre ve mikroorganizmaların eliminasyonundan sorumlu makrofajların aktivitesini yükselten beta glukanlar kanser hastaları için faydalıdır.
Değerli okurlar görüldüğü üzere ne yazık ki doğal dengenin bozulması hem bize hem de diğer tüm canlılara zarar vermektedir. Aslında doğayı bozan, suni gıdalar ve maddeler üreten biz insanlarız. Biz kendi türümüzü ve diğer türleri yavaş yavaş yok ediyoruz! Umarım biran evvel yetkili büyüklerimiz bu konuda daha duyarlı olurlar ve gereken önlemleri bir an evvel alırlar. Hepimize sağlıklı bir hayat dileyerek bu yazıma son veriyorum.
Sağlıcakla kalın…
Yrd. Doç. Dr. Tuba Özge ERKAL