Av. Ahmet KARADAĞ
İstanbul Barosu
Son dönemlerde eczacı dostlar tarafından çokça dile getirilen ve eczanelerin ekonomik olarak ciddi haksızlıklara uğramasına neden olan sorunların başında, SGK tarafından İlaç Alım Protokolünün 5.3.5. maddesine göre kesilen cezai şartlar ve uyarı işlemleri yer almakta. Bu maddeye göre eczaneler tarafından hastaya teslim edilmeyen ilaçların kuruma fatura edilmesi halinde, ilk seferinde reçete bedelinin 5(beş) katı tutarında cezai şart uygulanması ve uyarı işlemi yapılması; tekrarı halinde reçete bedelinin 10(on) katı tutarında cezai şart uygulanması ve sözleşmenin 6(altı) ay süreyle fesih edilmesi söz konusu. Maddenin devamına göreyse, Kurum tarafından yapılacak soruşturma neticesinde hastaya teslim edilmek üzere, hastanın ilaç alım tarihinden itibaren 60(altmış) günü geçmeyecek sürede ilaçların eczanede bekletildiğinin saptanması halinde madde hükmü uygulanmayacaktır.
Protokolün lafzı ve ruhu birlikte değerlendirildiğinde anlaşılacağı üzere; bu madde, usulünce düzenlenmiş, hasta veya onun adına ilaç alan kişi tarafından eczaneye sunulmuş olan “gerçek” reçeteler için düzenlenmiştir. Kısaca kendisine sunulan reçetenin muhteviyatını, kısmen veya tamamen hastaya veya yakınına teslim etmemesine rağmen o reçeteyi kuruma fatura eden Eczane madde hükmünün uygulanmasıyla karşı karşıya kalabilecektir. Peki bu fiil nasıl gerçekleşmiş olabilir?
Örneğin: Reçetesinde 5 kalem ilaç bulunan hasta, bunun tamamını almak istememiş olabilir ve buna rağmen alınmayan ilaçlar da kuruma fatura edilmiş olabilir; ya da reçetenin tedariki anında hastanın istediği ilaçların tamamı eczanede bulunamamış ve eksik olan bu kısım sonradan hastaya teslim edilmek üzere, reçete tedarik edilerek kuruma fatura edilmiş olabilir.
Uygulamada olması muhtemel durum, daha çok ikinci örnekteki gibidir. Zaten maddedeki, ilaçların 60 günü geçmeyecek süre eczanede bekletilmesi halinde hükmün uygulanmayacağına dair düzenlenme bu nedenle getirilmiştir. Çünkü ikinci durumdaki gibi tedarik anında mevcut bulunmayan ilaçlar, eczaneye gelmiş olmasına rağmen henüz hasta tarafından alınmamış olabilir. Pek tabii ki bu durumlarda, hukuki tanımıyla; "KASIT” tan bahsetmek mümkün olamayacaktır. Ortada sehven yapılmış bir işlem söz konusudur. Çünkü "Kastın" bulunması halinde, ortada Kurum zararına işlenmiş bir dolandırıcılık fiili söz konusu olur ki bu durumda da sözleşmenin 5.3.5 maddesine göre değil aynı zamanda suç teşkil eden diğer maddelerine göre (örneğin 5.3.8, 5.3.9 veya 5.3.10 gibi) işlem yapılarak Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulması gerekmektedir.
Ancak SGK tarafından protokolün 5.3.5 maddesine göre işlem yapılmasına neden olan olaylarda hastalar Kuruma müracaat ederek: Söz konusu reçeteyi kendisinin almadığını, reçeteyi düzenleyen sağlık kurumuna dahi hiç gitmediğini bildirmekte ve şikayette bulunmaktadır. Bunun üzerine aradan aylar(bazen yıllar) geçtikten sonra Kurum tarafından eczaneden savunma istenerek bu maddeye göre işlem yapılmaktadır. Oysa ki eğer hasta gerçekten sağlık kurumuna hiç gitmemiş ve hiçbir şekilde reçete almamış ise o takdirde ortada gerçek bir reçeteden bahsetmeye imkan olmayacaktır. Bu durumda ortada şeklen uygun ancak esasta sahte olan bir reçeteden ve dolayısıyla Kurum zararına bir sahteciliğin meydana getirildiğinden söz edilebilecektir.
"O halde, hasta tarafından yapılan şikayete göre değerlendirildiğinde, meydana gelen zarardan dolayı eczanenin sorumluluğundan bahsetmek mümkün müdür?" sorusunun cevabını aramak gerekmektedir.
Kurum tarafından uygulamaya sokulan ve protokol hükümlerine de eklenen e-reçete bakımından değerlendirmek gerekirse, bu soruya olumlu cevap verilerek, eczaneye cezai şart ve uyarı işlemi uygulanması mümkün değildir.
Protokolün, 2012/1 ek protokolle eklenen 3.2.15 fıkrası, e- reçeteler bakımından eczanenin yapması gerekenleri ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Buna göre;
3.2.15.“Reçete hekim tarafından elektronik(e-reçete) ortamda da yazılabilecektir. E-reçete olarak düzenlenmiş reçeteler için aşağıdaki kurallar eczaneler tarafından uygulanacaktır:
3.2.15.1 Hastanın T.C. kimlik numarası ve Medula takip numarası/elektronik reçete numarası Medula eczane provizyon sistemine girilecektir.
3.2.15.2 Reçete muhteviyatı, bu protokol hükümlerine göre hastaya/ilaçları alana teslim edilecektir. Bu işlem, eczaneden ilaçları alan kişinin T.C. kimlik numarasının Medula eczane provizyon sistemine kayıt edilmesi ile tamamlanmış olacaktır. Bu şekilde yapılan işlemlerden sonra eczacı hastaya ilaçlarını teslim etmiş sayılacaktır. Teslime ilişkin herhangi bir belge aranmayacaktır.”
Görüleceği üzere kağıt reçete bakımından aranan şartlar e-reçete bakımından istisna tutulmuştur. Demek ki eczane ilaçları kime teslim ettiğini ispat zorunda değildir. Eğer bir e-reçete şifresi alınmış, SGK tarafından kurulan ve işletilen sistem de bu şifreye provizyon vermiş ise o takdirde eczacı bakımından reçetenin sahteliğinden şüphe etmesini gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Provizyon sistemine ilaçları alanın değil de hastanın T.C. kimlik numarasının yazılmış olması dahi durumu değiştirmeyecektir. Zira eczacı bakımından getirilen “belge aranmayacağı” düzenlemesi ile eczacının ilaçları kime teslim ettiğine dair bir ispat vasıtası bulunmamaktadır, çünkü yapılan işlemler elektronik olarak gerçekleşmektedir. Dolayısıyla Kurum’un, e-reçeteler bakımından 5.3.5 maddesine göre savunma istemesi mümkün değildir. Kaldı ki şikayetlerin ve soruşturmaların büyük çoğunluğu da olayın gerçekleşmesinden aylar sonra yapıldığından, ilaçların kime teslim edildiğinin hatırlanması, çoğu zaman mümkün de değildir. Ayrıca hasta e-reçetedeki ilaçları bizzat almış olsa dahi “ben bu eczaneden ilaç almadım” dese, eczanenin aksini ispat etmesi mümkün olamayacaktır.
Ayrıca protokolün 5.3.5 maddesine göre işlem yapan kurumun aynı hüküm gereği eczanede denetleme yaparak ilaçların hastaya teslim edilmek üzere bekletilip bekletilmediğini tespit etmesi ya da en azından bu konuda eczaneden savunma almasıda gerekmektedir. Oysa ki uygulamadan anlaşıldığı kadarıyla, eczanelerde böyle bir denetim yapılmadığı gibi bu konuda soru dahi sorulmamaktadır. Çünkü Kurum da e-reçetenin hasta için düzenlenmediğini ve hasta tarafından eczaneye ibraz edilmediğini bilmekte ve bu nedenle de araştırma yapmaya gerek duymamaktadır. Dolayısıyla eczaneye uygulanan protokol hükmü ile fiili durum bir biriyle çelişmektedir.
Ayrıca, kendi sistemine güvenerek e-reçeteyi tedarik eden eczaneye, reçete bedelini ödemeyen ve bir de üstüne beş katı tutarında cezai şart tahsil eden Kurum için, bu durum adeta bir gelir kapısı haline de gelmiş olacaktır. Çünkü uygulamanın bu şekilde yerleşmesi durumunda, yukarıda da değinildiği gibi, eczanenin söz konusu cezai şartı ödemekten kurtulması mümkün değildir. Bu durumda eczanenin yargı yoluna gitmekten başka şansı kalmayacaktır.
Sonuç olarak Kurum, kurup işlettiği provizyon sistemindeki açıkları(özelikle hastane ayağı olmak üzere) kapatarak bu konudaki istismarları önlemek yerine, olayla ilgisi bulunmayan protokol hükümleri üzerinden eczanelere yüklenmesi ve fahiş cezai şartlar uygulaması hukuka aykırıdır. Eczaneye atfı kabil bir kusur bulunsa dahi bu kusura karşılık gelen yaptırımı protokolün 5.3.5 maddesinden çıkartmak mümkün değildir. Yapılması gereken bu konudaki açığı kapatacak ve tarafların karşılıklı haklarını koruyacak gerekli değişikliklerin protokole eklenmesidir. Aksi durumda -Kurum bu uygulamadan vazgeçmediği sürece- bu konudaki mağduriyetlerin ve tartışmaların sürgit devam etmesi kaçınılmaz olacaktır.
Av. Ahmet KARADAĞ
İstanbul Barosu
e-posta: akaradagw@hotmail.com