Ecz. Abdullah ÖZYİĞİT
TEKB Yönetim Kurulu Başkanı
Globalizm, dünya üzerinde sermayenin serbest dolaşarak, kendi ülkesi dışında, özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri kolaylıkla sömürmek, oradaki kaynaklara ve pazara hakim olmak adına, güçlüler tarafından kuralları konulan ve hayata geçirilen bir uygulamadır. Bizler ,eczacılık alanında, çok uluslu sermayeye ait Avrupa’da binlerce eczanesi olan ve aynı zamanda diğer eczanelere de dağıtım işi yapan bir yapı ile 13 yıl önce tanıştık. (Eczacı dostu) bir dağıtım kanalı, kademeli bir biçimde çok uluslu bir sermaye grubunun eline geçti.
Ülkemizde, yasalar zincir eczane açılmasına olanak sağlamıyordu , Avrupa Birliği Yüksek Adalet Divanı’nda görülen ve Avrupa Birliği ülkelerinde, zincir eczanenin serbest bırakılması için yapılan başvuru sonucunda Yüksek Mahkeme, özgür eczacı sermeyesi sahipliğindeki eczanenin, insan sağlığını zincir eczaneye göre daha iyi koruyacağı ve üye ülkelerin bu konuda bireysel olarak karar verebileceğine hükmetti. Böylelikle, eczacının sahip ve mesul müdürlüğünün şart olduğu, bağımsız eczane yapısının var olduğu ülkemizde, AB uygulamaları bahane edilemedi ve bu AB uyum yasalarına, Avrupa Birliği’ne katılım bahanesiyle v.s. dokunulamadı. Avrupa Birliği Yüksek Adalet Divanı’nın kararı, aksi bir karar olsaydı, ülkemizde zincir eczanenin önünün açılması için baskılar çok farklı boyutta olacaktı.
Peki, depo sahibi depocu ve aynı zamanda zincir eczane sahibi çok uluslu şirketlerin bizim gibi ülkeler için B planı yok muydu? Elbette vardı; o yöntemle, bugün ülkemizde yerel işbirlikçileri ile tanıtımı yapılan, belli marka altında yönetilen eczane modelidir. Diğer bir deyişle; zincir eczane, kapıdan girmekse, Alphega da, bacadan girmedir. Yani, eczanenin sahibi olamıyorsanız, ondan daha fazla yöntemi olup, olur da sonraki yıllarda yasal engel ortadan kalkarsa, ( ki bu konuda lobi faaliyetleri hiçbir zaman bitmeyecektir) cirosunu potansiyelini çok iyi bildiği yapılara cazip teklifler sunarak ele geçirmenin bir yöntemidir.
Başkalarının değil bizim ne yaptığımız önemli…
35 yıllık geçmişe sahip eczacı kooperatifleri, kurulduğu yıllarda görev ve sorumluluğunun gelişen koşullara göre değiştiğinin farkında olarak, hep çağın gereklerini yerine getirme çabası içerisinde olmuşlardır. 2002 yılında, oluşturduğu yeni stratejisi ile üyesi olan eczaneyi güçlendirerek güçlenmeyi hedefleyen kooperatifler, kooperatifin karlılığını minimize ederek, rekabeti eczane lehine çevirmeyi, alanda hizmet veren diğer yapıların da bu uygulamaya ayak uydurmalarını sağlamıştır. Bunun dışında, e-pharma, e-gelişim, farmasyon, gek-atölye gibi eğitim programları, bölgesel gruplar halinde yüz yüze yapılan eğitimler ve eczanenin en verimli şekilde yönetilmesine yönelik kooperatiflerimizce yürütülmeye çalışılan uygulamalar söz konusudur. Birçok eczacı, bu eğitimlere katılarak eczanesini geliştirdi, ürün çeşitliliğini arttırdı, eczane dizaynını değiştirdi ve eczane yönetimini daha bilinçli yapmaya başladı. Kooperatifler, ilaç dışı alanda da kendi markalarını oluşturarak, ekonomik anlamda daha uygun fiyatlı üretim yapmışlardır. (Şeker ölçüm stripleri, gazlı bezler v.s.). Kooperatifler, kurdukları şirketler ile ortaklarının ve ortak olmayan eczacıların sigorta ve turizm alanlarındaki ihtiyaçlarını da karşılayarak, elde ettikleri değeri, yine ortaklarının gelişimi için kullanmaktadırlar. Yeni dönemde uygulamaya başlayacağımız, bazı bölgelerde başlanan, gizli müşteri uygulaması ile eczane dışarıdan bir gözle 98 ayrı konuda incelenecek ve eczacıya bir rapor olarak sunulacaktır. Amacımız, daha sağlıklı bir hizmetin verildiği, daha iyi yönetilen, daha sağlıklı ekonomiye sahip çağdaş eczaneleri var ederek, onları hangi rekabet koşulları olursa olsun , kimseye muhtaç etmeden ayakta tutarak, geleceğe taşımaktır.
Gücümüzü gereği gibi kullanabiliyor muyuz?
Kullanamadığımız herkesin ortak fikridir ve bunun sorumlusu da kurum ya da birey eczacı demek bize birşey kazandırmayacaktır, ancak tespitlerimizi doğru yapıp geleceğe daha güçlü yürümek zorunluluğumuz vardır. Başka sektörden bir örnek verecek olursak; bugün bizim yaşadığımız süreç, dünya üretiminin %70’ini kontrol etmemize rağmen FINDIK
Önümüze bakmalıyız:
Bugüne kadar yapılan çalışmaları, tekrar gözden geçirerek, eczacı ortaklarımızın hizmetine sunmanın yanı sıra, çok konuşup da hayata geçiremediğimiz yöntemleri de sizlere sunacağız. Kooperatifler, bugüne kadar , en iyi hizmeti sunmaya çalışarak, sizlerin muhtemel taleplerini karşılamak üzere çeşitli ürünleri bulundurdu.
Bunu, bundan sonraki dönemde de, muhtemel talepler göz önüne alınarak ürün bulundurmanın yanı sıra , önceden talep toplayarak ortaklarının potansiyellerinden doğan gücünü, daha etkin bir şekilde kullanacağı bir yönteme dönüştürmek zorunluluğu vardır. Örneğin; bir eczanenin, bir ayda 100 adet paracetamol sattığını düşünelim: Bu eczane, kooperatifine gelecek ay alacağı adeti taahhüt ederse ve o eczane 100 adet alacağı üründen elde edeceği avantajı, 2000 eczacının alımı ile birleştirirse, 200bin kutunun alım avantajı şekline dönüştürebilecektir. Burada ortaklar adına çok daha iyi bir pazarlık yapılarak, bu ürün eczaneye normal şartlarda %10 avantajlı geliyor ise, bunun %40-%50’lilere çıkmaması için hiçbir neden yoktur. Ancak bu şekilde bir kooperatif çatısı
Kimin, ne yaptığının önemi yok…
Bizim, işimizi doğru yapıp yapmadığımızın önemi var ve yine önemli olan; başkalarının hazırlayıp sunduğu değil, sizin ürettiğiniz, sizin olandır.
Kooperatifler, 35 yıllık zaman diliminde önemli zorlukları aşarak bugünlere gelmiştir. Bundan sonra da, ortaklarına en iyi hizmeti, en doğru şekilde sunacaktır. Bunu sunmak için de, gerekli bilgi birikimine ve kurucusu olduğumuz SECOF (Avrupa Eczacı Kooperatifleri Topluluğu) kanalı ile Avrupa’daki eczacı kooperatifleri arasında iyi bir ilişki ağına sahiptir. Avrupa’daki kooperatiflerimiz, zincir eczane sahibi depolarla, yıllardır Avrupa’da mücadele etmektedir ve pazarın büyük hakimi eczacı kooperatifleridir.
Eczanelerimiz, kooperatifleri ile birlikte geleceğe güvenle yürüyecektir. Daha bilinçli ve daha örgütlü olacağımız günler dilerim.