10.09.2009
İstanbul
FIP 2009
İzlenimler
04.09.2009
Ana teması, “Hastaların tedavi sonuçları – Hazırmısınız?” olan kongre, saat 14:00 de resmen başladı. Resmi açılışın 10-15 dk. öncesi, kimin onayından geçtiğini bilmediğim (FIP? - TEB?), İstanbul'u tanıtan kısa bir film aralıksız olarak 3 yada 4 defa dev ekranda izletildi. Kısa tanıtım filminin 2 ana teması vardı;
· Türk insanı misafirperverdir.
· İstanbul 3 ilahi dinin iç içe yaşadığı bir kenttir.
Misafirperverliğimizin tanıtılması hoş olmuş. Kültürümüzün en can alıcı karakterini gösteriyor.
3 dinin İstanbul'daki mevcudiyetinin gösterimi ise bana "Medeniyetler İttifakı Projesi" ni anımsattı. Kongrenin ana temasıyla, tanıtım filminin teması arasındaki ilintisizliğin yorumlanmasını sizlere bırakıyorum. Ancak şahsen arzu ederdim ki, kısa tanıtım filminde, Türkiye’de Türk Eczacısının mevcudiyeti de bir şekilde dünya eczacılarına lanse edilsin.
Açılış konuşmalarında öncelikle, FIP’i temsilen Syn.Kamal Midha söz aldılar.
Syn.Midha’nın konuşması genel olarak FIP'in çalışmaları ile ilintiliydi. Mesleğimizin modernizasyonu açısından da son derece önemli olan, hastanın merkezde bulunduğu ve bu merkezi çevreleyen; Bilim, Eğitim ve mesleki pratiğimiz bileşenlerinin eş güdümlü birlikteliğinden bahsettiler.
İlaveten FIP’in bağımsız ve/veya WHO ile yürütülmüş ve yürümekte olan çalışmaları hakkındaki ifadeleri ilginçti. Buna göre bazıları;
Yakın gelecekte umarım seçilmişlerimiz bu konulardaki eksikliklerimizin giderilmesi hakkında daha aktif olup, üyelerinin eğitimsel modernizasyonları için gerekenleri planlarlar.
Kendilerini takiben, TEB Başkanı Syn.E.Çolak “sözlü ve yazılı tercüme eşliğinde” hoş geldiniz konuşmalarını yaptılar.
Syn.E.Çolak'ın hoş geldiniz konuşması özellikle, Ege'de yaşamış Galenos'u örneklendirdiğinden dolayı gayet hoştu. İlaveten, Syn.Çolak’ın, "Bugün, yarınlara, dün ile beslenerek ulaşır" ifadeleri beni gerçekten çok duygulandırdı ve düşündürdü.
İçerisinde bulunduğumuz günler açısından oldukça güzel, manidar ve de anlamlı bir cümleydi.
Syn.Ecz.Milletvekili Mehmet Domaç bey de kongre salonunda bulunuyorlardı ancak siyasetçi bir eczacı olarak herhangi bir konuşma yapmadılar.
Syn.Çolak açılışa katılan dünya eczacılarına; biz Türk Eczacılarının destekledikleri (benim haberim yoktu? Sizlerin var mı bilmiyorum) 25 Eylül'leri (25 Eylül 1912, FIP Kuruluş tarihi) tüm ülkelerde ortak olarak, "Dünya Eczacıları Günü" şeklinde kutlanmasının değerlendirilmesi gereğini teklif ettiler.
Kendileri konuşmalarında, ülkemizde, her ne kadar 14 Mayıs gününün 170 yıldır kutlandığını söyleseler de benim şahsen kafam karıştı. Zira 25 Eylül’lerin aktive edilmesi, 14 Mayıs’ların iptalini söz konusu edecektir diye düşünüyorum.
Ancak önemsiz bir konu gibi gözükse de, biz Türk Eczacıları, dünya eczacılarına kooperasyon mesajları vermeliyken, hiçbirimizi rahatsız etmediğine inandığım ve son derece önemsiz bir konunun teklif olarak deklare edilmesinin önemi nerededir? Sanırım bu konuyu okuyucular değerlendireceklerdir.
Syn.Sağlık Bakanı'nın konuşması gayet pozitifti. Özellikle de rasyonel ilaç kullanımı ve jenerik ilaçların önemi ile ilgili söyledikleri. Umarım bu iki konuyla ilgili, Türkiye'de Eczacının rolünün önemini SGK'da dahil olmak üzere tüm sağlık bileşenleri daha iyi anlar hale gelecektir.
Özellikle ITS ile ilgili yabancı konuşmacıların düşüncelerini merak ediyordum ki Syn.Midha ve Dr.Hans V.Hogerzeil (WHO - Director for Medicines Policy and Standarts) dünyadaki sahte ilaç probleminden bahsettiler. Ancak ilginçtir ki, Türkiye'yi ITS'ye geçiş ile ilgili tebrik etmediler. Oysa ben şahsen bu tebriki bekliyordum. Zira en azından bu konuda dünya’ya liderlik ediyoruz?
İlaveten, WHO’da görevli Dr.Hogerzeil, WHO’nun hazırladığı, “Guide to Good Pharmaceutical Care” adlı rehber hakkında bilgiler verdiler.
05.09.2009 (İlaç Tedavisi Yönetimi)
A. Rachel Elliott PhD MRPharmS – UK
"İlaç ile Tedavinin Yönetilmesi" kavramı; kanıta dayalı uygulamaların, eczacı tarafından yürütülerek daha sağlıklı bireyler ve hastalar hedeflenmesini amaç edinir
.
Eczacının, ilaç tedavisi devam eden hastasını düzenli bir şekilde kontrol etmemesi durumunda, olası ciddi yan etkilerin zamanında fark edilemeyeceği unutulmamalıdır. Ve bu sorumluluk mesleki etik gereği olduğu gibi, yasa koyucular tarafından da gözetilmelidir.
Özellikle kronik hastaların medikasyonları eczacı tarafından düzenli kontrol edilmeli, ilaç-ilaç, ilaç-gıda gibi etkileşim olasılığı yüksek ve ciddi risklere neden olabilecek farmasötik tehditlere dikkat edilmelidir.
"İlaç ile Tedavinin Yönetilmesi" kavramı aynı zamanda, farmasötik tedavinin ekonomik değerlendirmesini de kapsamaktadır. Eczacı bu konuda da sorumluluk alabilecek eğitim düzeyine sahip olmalı ve ilaç ile tedavide oluşan alternatif sağlık harcamalarını değerlendirmeli, sorgulamalı ve önerilerde bulunabilmelidir.
Eczacı, ilaç ile tedavide, kanıta dayalı tıptan yararlanmalı, sık rastlanan hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçların istatiksel anlamlı olanlarının içerisinde en düşük maliyetli ilaçları tespit edebilmelidir.
Bunun sağlanabilmesi için, mesleğinin gereği olan literatür taramalarını yapabilecek şekilde eğitilmeli veya bu datalar kendisine sağlanabilmelidir.
Eczacı, ilaç ile tedavi yönetimi uygulamalarında esnasında yapacağı farmakoekonomik değerlendirmeleri, ve önerilerini ilaca karar verici pozisyonda olan kişiye (tıp doktoru) bildirmelidir.
Eczacı, hastanın İlaç ile Tedavisi Yönetiminde aktif olmalı, tüm tıbbi ve ekonomik değerlendirmeleri yapabilmeli ve bunları hastanın tedavisinden sorumlu diğer sağlık profösyonelleri ile paylaşmalıdır.
"The patient is the SUBJECT not the OBJECT!" (= Hasta obje değildir, konudur!)
B. Timothy Chen - AUS
"Medication Theraphy Management (MTM)"
Eczacılar tarafından tedavi sonuçlarının iyileştirilmesi için verilen bir hizmettir. Bu hizmetin yürütülmesi, ilaç ile tedavi prosedürünün daha sağlıklı ve etkili olmasını sağlar. MTM, hastaların korunmasını amaçlar.
Avustralya’nın kırsal kesiminde, “The Australian Government's Pharmaceutical Benefits Scheme (PBS)” dahilinde eczacılarla birlikte yürütülen bir çalışmada, sisteme belirli bir eğitim sonrası dahil edilmiş eczacılar, özellikle kronik hastalıklar nedeniyle farmasötik medikasyondaki hastaların izlemlerini yapmaktadırlar. Eczacıların sisteme dahil edilmelerinin temel nedenleri PBS’in ilaç ile tedavide;
· Doğru medikasyon – yüksek tedavi başarısı
· Medikasyonun düzenli gözden geçirilmesi
· Ciddi ya da ciddi olmayan ilaç yan etkilerinden doğabilecek tedavi maliyet artışına engel olmak
· Zamanında müdahale – sürekli kontrol
· Maliyet – etkililik kontrolüne bağlı danışmanlık
Oldukça etkin gözüken bu sistem vasıtasıyla, Avustralya’daki meslektaşlarımız, mesleki tatmin, repütasyon ve ekonomik kazanımlar elde edebilmektedirler.
Kişisel düşüncem, benzer yurtsever, akılcı ve çağdaş projelerin üst meslek örgütümüz olan TEB tarafından kamuoyuna ve daha sonra politika yapanlara sunulabileceği doğrultusundadır.
06.09.2009 (Politika beliryeciler için forum – Serbest Eczanelerde Trendler – Mesleğin geleceği için münazara)
Economic models - Are pharmacists "good value for money?".....Michel Buchman (Lozan –CH, Eczacı + milletvekili)
İsviçre'de eczacı kârının 3'te 2'si mesleki hizmet bedeli (dispensing & others fee) geri kalanı İSF + %20'nin %20'lik kısmından ibarettir. İlaç geri ödemeleri konusunda 2008 yılında sigorta şirketleri ile 6 aylık bir anlaşmazlık ve/veya pazarlık süreci yaşanmıştır.
Eczacılar mesleklerinin kritik ve önemli bir konumda olduğunu bilmektedirler. Ancak bunu sadece politika belirleyenlere anlatmak yetersizdir. Eczacının ülke ve toplum sağlığı açısından ne derece önemli olduğu, görsel ve yazılı medyanın çok sık ve etkin bir şekilde kullanılarak, doğrudan vatandaşlara anlatılmalıdır.
Eczacının halka ulaştıracağı mesajlar ülke kaynaklarının eczacılar tarafından da korunabileceğini anlatabilir özde olmalıdır.
"Eczacı hem ülke kaynaklarını hem halk sağlığını korur" Eğer eczacılar ortadan kalkar ise, insanlar danışmanlık hizmetini kimden alabilirler? "Dünyayı değil ama ülkenizi değiştirebilirsiniz"
Eczacılar kamuya kendilerini anlatmalıdırlar.
“Business vs. care? – Ethical pharmacy practice” (Ticaret ya da tedavi? – Eczane pratiğinde Ahlak)…… ( Betty Chaar, AU)
Ana teması, eczacıların ticaret ile meslek ahlaklarını ayrıştırıp ayrıştıramayacaklarının ikilemi üzerineydi.
Eczacı ektisinin olmadığına ancak gelir getireceğine inandığı bir OTC’yi satmalı mı?
Ecz.Chaar, bunun kişisel bir cevaptan öte, genel mesleki ahlak ile ilintili olduğunu, bu soruya verilebilecek cevabın, ekonomi ile eczacılık mesleğini ayırmak kadar güç olduğunu belirtti.
Ancak buna rağmen, böyle bir durumda, müşteri veya hastanın sürekliliğin sağlanması için, bir eczacının düşünmesi gereken 3 konu olduğunu söyleyerek; hastaya karşı,
· Şeffalık
· Menfaat çatışmasından uzaklaşmak
· Güven
duygularının göz ardı edilmemesine önemle hatırlattılar.
“Expanding roles of pharmacists in primary healthcare” (Temel sağlık hizmetlerinde eczacının rolünün arttırıması)…… (Ross Tsuyuki – CA), (Vibhuti Arya – USA)
Ecz.Tsuyuki, Kanada’da eczacıların temel sağlık hizmeti sunumunda giderek artan bir ihtiyaca cevap verdiklerini ve bu görevlerinin ciddi bir boşluğu doldurduğundan bahsederek çeşitli örnekler verdiler.
Bunlardan birisi, Arch Intern Med 2008 dergisinde de yayımlanan, McLean DLve arkadaşlarınca yapılan “Diabetli hastalarda kan basıncı yönetiminin (kontrolünün) geliştirilmesi” konulu bir çalışma.
Bu ve benzeri çalışmalar, Alberta eyaleti başta olmak üzere, bilimsel kaynak sağladıkları için, Kanada’da, “2008 Canadian HT Education Programe” ve “Guidelines for the management of HT by Pharmacists” gibi pratiğe konulan uygulamalara geçilmiş.
06.09.2009 ( Artan Rekabet Ortamına Eczacıların Adaptasyon Stratejileri)
Almanya’dan katılarak sunum yapan Ecz.Christiane Straiger, eczacılığın Almanya ve mukayeseli olarak diğer ülkelerdeki gelişimini kronolojik olarak anlattılar.
Sunumları esnasındaki ana tema, eczacıların tıp doktorları ile iç içe giren mesleki farklılıkları ve zaman zaman gelişen çatışmaları idi.
Örneklemleri arasında, 1920’lerde kurulan, 1950’lerde “kendince” eczane eczacılığını geliştiren ABD’li eczacı Eugene V.White vardı.
Eczacı White o yıllarda eczanesinden ilaç alarak tedavi olan hastalarını farmasötik etkililik ve yararlanım temelinde takip etmek için, Family Record System “Aile Kayıt Sistemi” oluşturarak, eczacının sağlık sunuculuğuna yeni bir boyut getirmiştir.
Oysa aynı ülkedeki bir doktor politikacı olan Abraham Flexner(1886 – 1959), eczacılık mesleği ile ilgili;
“…the activity is not predominantly intellectual in character and responsibility is not original or primary. The physicians think, decides and orders; the pharmacist obeys and does not originate. Pharmacy therefore is not a profession!” şeklinde eczacılığı bir meslek olarak saymayan bir söylemde bulunmuştur.
Ecz.Straiger, Dr.Flexner gibi düşünenlerin, günümüz dünyasında halen mevcut olduğunu ancak, biz eczacıların, mesleğimize öncelikle bilimsel anlamda sahip çıkmamız gereğini anlattılar.
Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden Prof.Dr.Doğu Nebioğlu’nu, bizler için yakıcı bir konuşma başlığı seçtiği için oldukça heyecan duyarak izledim.
Kendilerinin İngilizce yaptığı sunum başlığı, “Turkish pharmacists fighting for their turf” (Türk eczacıları mevcudiyet savaşı veriyorlar) idi.
Ecz.Nebioğlu, sunumları esnasında büyük eczacı mitinglerinin neden yapıldıklarını anlattılar. Bu nedenler arasında,
· Sürekli düşen ilaç fiyatları nedeniyle yaşanan ekonomik kayıplar,
· Geciken SGK geri ödemeleri
· Devlet – İlaç Sanayi arasındaki çatışmanın eczacılar üzerine olumsuz etkileri
gibi konulara değindiler. Ecz.Nebioğlu’nun dünya eczacılarına yaptığı sunumu içerisinde, bizler için son dere önemli bir konu olan “Muvazaa” hakkındaki izahı oldukça yetersiz kaldı.
Şahsi gözlemim ve sunum sonrası sohbetlerimde aldığım sorular, yabancı meslektaşlarımızın, Syn.Nebioğlu’nun muvazaa terimini anlamakta zorlandıkları yönündeydi.
Zira oldukça basit ancak onlar için biraz karmaşık bir konu için kendileri, Nijerya’lı bir meslektaşımızın sorusuna;
“…. A pharmacy operated by a pharmacist but owned by an equity owner other than a pharmacist” ( Eczacı tarafından yönetilen, idare edilen ancak eczacı olmayan bir sermayedar tarafından sahiplenilmiş eczane) şeklinde yanıtladılar.
Sanırım ve inanıyorum ki, Syn.Nebioğlu, Türkçeden İngilizceye ifadenin, “bazen hepimizin başına gelebildiği gibi”, azizliğini yaşadılar.
Zira muvazaalı bir eczanenin ruhsat sahibi eczacı tarafından yönetilmesi, idare edilmesi (..operated by a pharmacist?) hiçbir pratikte söz konusu değildir; Bundan dolayıdır ki, muvazaalı bir eczanenin, mesleki birlikteliğimize, kamuoyu nezdinde ki saygınlığımıza ve halk sağlığına zararları eczacısız eczaneler kadar tehlikelidir.
Bana göre, eczacısız eczaneler de en az muvazaalı eczaneler kadar vahim ve çözümlenmeye ihtiyaç duyulan bir konudur.
İlaveten, bu konu, her ne kadar, Türk Serbest Eczacılık Sistemi için çözümlenmesi son derece ivedi ve önemli olsa da, FIP kongresinde Dünya Eczacılık kamuoyunu bilgilendirip, yanımıza çekebileceğimiz bir nesnelliğe sahip değildir diye düşünüyorum.
İspanya’dan katılan Ecz.Carmen Pena, “Eczane pratiğinin korunması için gereken stratejiler” konu başlıklı sunumunda, serbest eczacılığın İspanya’daki sosyo-ekonomik durumundan bahsettiler. Serbest Eczacılık ile ilgili yürürlülük ve kanun değişikliklileri söz konusu olduğunda, FIP’in her zaman masada yer aldığını ve AB içerisinde olan bir ülkede yaşayan İspanyol Eczacıları ile sürekli bir dayanışma ve işbirliği gösterdiğini söylediler.
Gerçektende biz Türk Eczacıları için FIP ile kooperasyonun ne kadar önemli olabileceğine en güzel örnekti.
Globalleşen yaşamda FIP ile ilişkilerimizin derinleştirilmesi bizlerinde yararına olacaktır. Mesleğimiz ve mesleki pratiklerimiz hakkında politika belirleyenlere karşı bizlerinde politikalar oluşturmasında faydalanacağımız “FIP - İspanya Eczacıları Dayanışması” örneği bu anlamda gayet iyi bir temsil teşkil etmektedir.
Türk Eczacıları arasındaki güçlü ilişkilerimiz ve birlikteliğimiz, aklın, bilimin ve sağduyunun egemen olduğu günleri getirecektir.
Saygılarımla,
Ecz.Cumhur Kardelen