“Umudun tükendiği nokta, sonsuzluktur. Nefes aldığımız sürece umuda sarılmak zorundayız.”
Bir okurum böyle yazmış mektubunda...
“Gel de İyimser Ol” başlıklı yazım, onu hem üzmüş, hem de yüreklendirmiş... Duygularını şöyle yazıyor:
“Yaşadığımız sürece iyimser ve umutlu olmayı sizlerin aydınlık yüzlerinden öğrendik. Bizlere bu güzel duyguları aşılayan, onurlu aydın kişilerin yaşam mücadelesini de gördük, yaşadık. İdama giderken düğüne gider gibi şen, şakrak onurlu ve dik duran aydınlık yüzler, bize devrimci mücadelenin umutla kazanılacağını öğretti. Devrimci demokratik mücadelede, olmazsa olmazın umut olduğunu, biz cumhuriyeti kuranlardan öğrendik.”
***
Adı da, adresi de telefonu da yazılı (adını ne olur ne olmaz diye vermiyorum) K.G. adlı okurun mektubunu okurken elli yılı aşkın yazarlık sürecini yeniden yaşadım... Hep umut, güven vermek, hep yarınlardan güzellikler beklemek, içinde çırpındığımız kötülüklerin sona ereceğini umut etmek, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerine bir gün geri dönüleceğini ummak...
“Atatürk Yaşadı mı?” kitabımı neden yazdım? “Atatürk Bir Gün Gelecek”i de!..
Ellili, altmışlı yıllardı. Çok partili bir demokrasimiz vardı. Ama DP’nin işbaşına geldiğinden bu yana Mustafa Kemal devrimlerinin tek tek bir yana atılması başlamıştı. Neydi Mustafa Kemal’in sürdürmek istediği? Türk halkının uygarlık yolunda durmaksızın ilerlemesi...
Halkevleri vardı, yıktılar. Kitaplıkları parçalandı. Köy Enstitüleri vardı, binlerce genç aydın, tüm halkımızı aydınlıklara götürecek nice öncüler yetişmişti, yetiştiriliyordu; “hayır olmaz” dediler, bir devrim kalesini kapattılar. Tek adam saltanatını daha o günden başlattılar... Gide gide geldik bugünlere! Öğrenimde, bilimde, kültürde ne kadar geri adım atılacaksa, hepsini gerçekleştirdiler. Bilgi yoksunu, dinsel dürtülerin tutsağı kuşaklar yetiştirmeye kalkıştılar! Başardılar da... Demokrasi diye diye bu ülkede hep “tek adam”lar yönetimi yaşandı. Adı değişti, ama anlamı hep aynı kaldı. Ha Hasan, ha Hüseyin, ha bilmem kim, fark etmedi...
***
Bir de güzel bir şiir eklemiş, mektubuna K.G. adlı yurttaş:
“Üretmek, toprak gibi, sevgiye bağlı / Hayat su gibi akıp gider, sevgiye bağlı / Acı, kan, gözyaşı diner, sevgiye bağlı / Bir ana yavrusunu bağrına basmış, titrer yüreği, kan verir, candan can verir, sevgiye bağlı / Toplumların dayanışması, birlikte barış içinde yaşaması, sevgiye bağlı / Adalet sağlanırsa, sevgiyle büyür insan, sevgiyle büyür aile, sevgiyle büyür toplum / sevgiyle büyür dünya / Kalmaz sömürü, durur akan kan, gözyaşı ve cümle kötülük yok olur, adalet adalet adalet, Adalete bağlı...”
***
Evet, her şey önce sevgiye bağlı... Ama nerde o sevgi, nerde?
21 Temmuz 2011 - Cumhuriyet