“Aynı dili konuşanlar değil; aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilirler.”
                                                                                                Mevlânâ
 
            Kimi kaynaklara göre bir “İletişim Çağı” içerisinde yaşıyoruz. Eczacı olmak ise ilaçları ve ilaç dışı ürünleri hazırlayıp sunmanın yanı sıra bazen bilgi vermek, bazen yol göstermek bazense destek olmak için iletişimin tam da merkezinde olmak demektir. Bu nedenle hem eczacının hem de eczane çalışanlarının iletişim becerilerini her geçen gün değişen, yenileşen boyutları ile anlamaları önemini artırmaktadır(1). Dünyadaki gelişmeler eczacının rolünü “Hasta Merkezli” olma yönünde değiştirmiştir. Bu değişim hastalara daha ayrıntılı bilgiler verilmesini gerektiren yeni sorumluluklar yüklemiştir. Bu yeni sorumluluklar ilaç sunumunda iletişimin en önemli ve son basamağı olan eczacı ve çalışanlarının önemini bir kat daha artırmıştır denilebilir(2).
            Eczacı ve çalışanlarının çalışma sürelerinin büyük bir bölümünün iletişim içerisinde geçtiği söylenebilir. Bu iletişim sürecinin ana aktörleri olarak Eczacı, Eczane Çalışanları ve Hastalar sayılabilir. Bu üçgen ilişkinin temelinde “Saygınlık Oluşturma” ana fikri bulunmaktadır. Saygınlık oluşturabilmek için ise hastaların süreçten tatmin olmaları ve güven duyabilmeleri gerekmektedir(1).
Görüldüğü gibi dünyadaki yeni gelişmeler ve değişimler eczacı ve çalışanlarını etkilemiştir. Eczanelerin çalışma şekilleri ele alındığında bir süreç oluştuğu gözlenebilmektedir. Bu süreç genel anlamda “İletişim” kavramı ile açıklansa da içerisinde bulunan temel öğeler olarak; Güven, Empati, Saygınlık Oluşturan Eczane Ritüeli sayılabilir
Eczacılık öncelikle güven demektir çünkü ; Eczacılık mesleğini yürütenlerin ilaç ve ilaç dışı tüm ürünlerin etkileri, yan etkileri ve etkileşimleri hakkında bilgi sahibi olması gereklidir. Ayrıca eczaneler aracılık ettikleri metanın özellikleri gereği çevreye duyarlı, toplumsal faydayı ön planda tutan, etik değerleri olan, hukuki ve ahlaki değerlere bağlı, toplumla işbirliği içinde olan kuruluşlar olmak zorundadır(3).
İletişim Çağında olduğumuz bu zamanda “Hasta Merkezli” yaklaşım içerisinde olması gereken eczacı ve özellikle eczanenin yüzü konumunda olan eczane personelinin bir hizmet içi eğitimden geçirilmesi, empati kavramının yaşatılarak öğretilmesi ve bu yaşantıların ritüel haline getirilmesi geleceğin eczaneleri açısından önemlidir denebilir.
Zaten; Eczane içi eğitimin genel amaçları etkinlik ve verimi arttırma, öğrenme süresini kısaltma, morali yükseltme, eğitim yönetimini geliştirme, uygulamalarda zaman kaybını en aza indirgeme, çalışanlarla eczacı arasında uyum sağlama, iş hatalarını azaltma, kurum içi iletişimi geliştirme, her türlü israfı önleme, olumsuz davranışları değiştirme şeklinde özetlenebilir ki bu sonuçlar eczane için önemlidir(4).
Ritüel, birey ya da gruplarla ilgili bazı değerlerin, uygun zamanlarda, sembolik ve aşağı-yukarı değişmeyen ardışık davranış biçimleri ile tekrarlanması olarak tanımlanmaktadır(5). Eczane personeli aldığı eğitimleri bir ritüel haline getirdiğinde istendik sonuçlar elde edilebilecektir.
Bu aşamada birinci sorun eczacı ve eczane çalışanlarına bir iletişim eğitimi verilmesi olarak açıklanabilir. İkinci sorunsa bu eğitimin yöntemi konusunda olacaktır. Günümüz eğitimlerinde bireylerde kalıcı izli davranış değişikliği oluşturmanın yaparak yaşayarak yapılan eğitimler sonucu oluştuğu gerçeğinden hareketle bu eğitimde son dönemlerde eğitimde sıkça kullanılan “Yaratıcı Drama” yönteminin uygun olacağı düşünülebilir. Yani “Aynı Duyguları Paylaşmak” için hayatın provasını yapmak gerekir diyebiliriz.
Yaratıcı Drama bir atölye ortamında gurupla beraber bir olayı, bir olguyu çeşitli teknikler kullanarak araştırmak olarak açıklanmaktadır. Gurupla beraber yaparak yaşayarak öğrenmeleri sağlayabilen bu yöntemin özellikle eğitimden sonra “Ne Oldu” sorusuna cevap verebileceği düşünülmektedir. Eczacılığın yaşamın merkezinde “İletişim” içerisinde yapılması ve Yaratıcı Drama çalışmalarının da yaşamdan alınması birbiri ile örtüşen bir eğitim çalışmasını oluşturmaktadır. Katılımcıların aktif olduğu bir eğitimin kalıcılığı da yüksek olabilecektir(6).
Sonuç olarak iletişim çağında, iletişimin merkezinde olan eczacı ve çalışanlarının yaparak, yaşayarak uygulanabilir bir eğitim anlayışı ile değişimi yakalaması ve gelişebilmesi gerekliliği her zamankinden daha önemli durmaktadır.
 
Ne kadar söz varsa, düne ait,
Dünle beraber, gitti cancağızım
Şimdi yeni şeyler, Söylemek lazım
Mevlana
 
KAYNAKÇA
1) Çağırcı,S. ve Yeğenoğlu,S.(2007) Genel İletişim Bilgileri Perspektifinden Hasta-Eczacı
İletişimi, Ank.Ecz. Fak.Derg. 36(1)31. Ankara
2) Akıcı, A. ve Diğer.(2009) Serbest Eczanelerde İlaç Sunumu Sürecinde Karşılaşılan Sorunlar: Akılcı İlaç Kullanımı Yönünden Değerlendirme, Hacettepe Üniv. Ecz.Fak.Der. Cilt 29 Sayı:1,Ankara
3) Çetin M. Ve Diğer.(2010) Eczacıların Sosyal Sorumluluk algıları Üzerine Bir Araştırma, Gülhane Tıp Dergisi, 52: 11-17, Ankara
4) Erarslan, Z.,B. Ve Şar,S.(2005) Sürekli Mesleki Eğitimin Serbest Eczacılıkta Önemi Üzerine Bir Çalışma, Ankara Ecz.Fak. Derg. 34(4) 263-285, Ankara
5) Karaman, K. (2010) Ritüellerin Toplumsal Etkileri, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi, Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı:21 s:227-236, Giresun
6) Şarlayan,Z.Kişisel Gelişim Eğitim Uzmanı,Yaratıcı Drama Lideri
 
BU YAZI PHARMETİC SAĞLIK DERGİSİ SONBAHAR 2012 /14.SAYIDAN ALINMIŞTIR.
 
 


Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat