Önce eczane nedir, onu konuşalım.

O bir güvence.

Semtin karakolu.


Sığınacağınız ilk ocak.


İçeri girer girmez aldığınız o koku, size huzur verir:


- Oh, emin ellerdeyim.


Güleryüz, uygarlık ve şefkat...


Türkiye’de hiçbir dükkan, sizi eczaneler kadar nazik karşılamaz.


Sahibi bazen emektar bir baba, bazen yeni mezun olmuş bir oğul... Sahibi bazen zarif bir kadın...


Sahibi bazen mutlu bir çift.


Hiçbiri de zengin değil.


Tipik ortadirek.


Ama kalitesi yüksek.


* * *


Gelelim bugünkü direnişe.


Ucuz ilaç... Ucuzlatılmış ilaç...


- Kim istemez?


Ama eski maliyetten yapılıp stoklanmış ilaçlar var. Eczanelerin bu zararı mutlaka karşılanmalı.


Başka problemler de birikti ama şimdi öne çıkan en acil denklem bu.


- Etleri ne, butları ne?


Binlercesi iflas edebilir.


Yüzlercesi peşpeşe kapanabilir.


Eczanesiz bir hayat
düşünebiliyor musunuz?


Mahalle halkı olarak buna kaç gün dayanabilirsiniz?


* * *


Son söz:


Eczacılar ucuz ilaç’a değil, mağduriyetlerine itiraz ediyorlar.


Koskoca devlet 3 kuruş ucuzlatılmış doğalgazı kaldıramazken, eczaneler bu zararı nasıl taşısın?

 

“Söz kimde”


Evet... Söz kelaynak’ta.


Hayretle dinledim.


Diyor ki:


- İçeriğinde Kemalist ilkeler varsa, darbe iyi bir şeydir.


Cilalı Taş Devri aydını bu.


1960’dan sonraki bütün Başbakanları da karşı devrimci ilan ediyor.


Sonra da dert yanıyor:


- Seçimleri de hep karşı devrimciler kazanıyor yahu.


Programın yapımcısı ve sunucusu olan canım kardeşim, sana bin teşekkür... Nesli tükenmiş böyle
bir mahlûku, arayıp bulup çok zarif bir biçimde sergilediğin için.




Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat