Ecz. Mehmet Selim HALICI

 

 

 Malum üniversite tercihleri başladı.
 Eczacılık Fakültesi seçecek arkadaşlar geleceğimizin meslektaşı olacaklar. Eczaneme bu aralar genç arkadaşlar tercih konusunda danışmak için geliyorlar. Düşündüm bir ağabeyleri olarak yardımcı olayım istedim, ne de olsa büyük umutlarla eczacı olacaklar…
Evet Eczacı olacaklar…
Ya sonra?
Sonra zaten yol ikiye ayrılıyor; eczane açmak ve diğerleri…

Diğerlerinden kastım Sağlık Bakanlığı, SGK gibi memuriyet veya özel sektördeki Eczacılıklar. Bunlar maddi anlamda eczane eczacılığına göre pek tatmin etmeyebilir, etse bile o diğerlerini seçmek zaten çok da kolay değil hele ki yüksek mevkilerde tanıdık yoksa, o yüksek mevkilere gelmek pek de mümkün değil. Zaten torpil olayı bizim ülkeye has bir şey herhalde…

 

Eczane eczacısı olmak diğerlerine göre daha aksiyonlu gibi, en azından ben öyle düşünüyorum...
Diyelim ki siz de benim gibi eczane açacaksınız… Çok güzel, kendi işinizin patronu olacaksınız, halka amme hizmeti vereceksiniz ama durun bakalım öyle her istediğiniz hemen olacak diye bir şey yok, öyle her yere açamazsınız eczaneyi, yeni yasa çıktı haberiniz yoktur belki. Nüfusa göre bir bakalım acaba hangi taşrada boş yer kalmış. Size göre bir 3500 kişi bulabilecek miyiz acaba?? Büyük şehirlerden umudu kesin zaten. 4,5 milyon nüfuslu Ankara’da 2 bin küsur eczane var. Evet eczane sayısı nüfustan fazla, ya da nüfus eczane sayısına göre az, tabi matematik yalan söylemez en az 3 çocuk yapın diye boşa konuşmuyor büyükler. Hep sizi düşündüklerinden, siz de eczane açabilesiniz diye. Hatta sizi o kadar düşünüyorlar ki işsiz kalmayın diye zincir eczaneler kurup içinde sadece Eczacıları istihdam etmeyi bile düşündüler... Neyse bunları hep söylüyorlar biz yolumuza bakalım…
Hadi size bir kıyak yapayım başkentte eczane açmak isterseniz nüfusa göre eczane sayısı az olan bir iki ilçe var onu yazayım; mesela Etimesgut, Mamak, Bala... Onun dışında pek yok gibi. 3500 kişilik bir yer bulup eczaneyi açtınız mı? Hayırlı olsun, açana kadar TEB’di Oda’ydı SGK’ydı İl Sağlık, belediye vs. derken güzel har(a)çlar verirsiniz, ama ekmeden biçilmez değil mi...
Eczaneyi açarsınız, sonra piyasada ilaç bulamazsınız. Niye mi? Dünya’nın en pahalı benzinin satıldığı ülkemde ilaç fiyatları en ucuz ülkeden de ucuz olduğu için belki de. Neyse artık bulduğunuz kadar satarsınız ne yapalım biz üretecek değiliz ya ilaçları. Topu topu kaç tane yerli ilaç firması kaldı ki? Bir elin parmaklarını geçer mi acaba? İlaç bulamadıkça depolarla kavga edersiniz, sonra dersiniz ki fazlaca alayım sonra bulamıyorum. Stok yaparsınız bu sefer de o stoklar satılmaz, ilaçların miadı yaklaşır bu sefer depo iade almaz. Ha bu arada o stoklar sürekli rafta erir gider, niye mi? Her cuma ilaç fiyatları düşüyor da ondan, ama sizin haberiniz yoktur. Niyeyse sadece SGK’nın ödedikleri düşer, diğerleri de sürekli zam alır. Her şekilde hasta istediğine ulaşamaz duruma gelir. Bakarsınız reçeteyle verilen ilaçtan para kazanamıyorsunuz ilaç dışı ürünlere girersiniz, medikal satarsınız. Bu arada beş sene boyunca,  medikal satmak için Eczacılık okumanıza gerek yok. Şimdiden açın medikalciyi ilerde eczacı olunca ilaç da koyarsınız. Yok ben kozmetik satacağım eczanemde, medikalle uğraşmam derseniz onun için de okumaya gerek yok. Siz açın kozmetik dükkanını,  ilerde diplomayı alınca ilaç da koyarsınız. Tek dezavantaj kapanış saatiniz biraz erkene sabitlenir ama olsun ilaç satacaksınız ya onu oradan çıkarırsınız artık…

İlaç dışı satmaya karar verdik en sonunda. Sürekli yeni ürünler çıkar, cama tanıtım broşürü asarsınız birileri görsün de gelsin merak etsin, sorsun diye. Sonra geri sökersiniz, çünkü cama tanıtım ilan vs. asmak yasak. El ilanı, takvim, imsakiye vs. zaten Eczacılık mesleğinde 1950’lerde yasaklanmış, kısacası eczanede reklam- tanıtım her şey için yasak. Televizyonda reklamı olan ürünün reklamını eczane camına asmak yasak mesela, siz anlayın mantığı… Yan komşunuz süpermarket sahibidir, camına "MAMA’DA ŞOK FİYAT" yazar. Tozun pisin içinde mama satar ama sen 1950 lerde çıkan yasayı baz alır, öyle bir kampanya yapamaz ve tertemiz eczanende marketçiyle rekabet edemez hale gelirsin. Medikalci amca dükkanın camına "SİLİKON TABANLIK GELDİ" yazar ama eczacı sadece rafa dizer, reklam yasak. Millet uzaya uçtu, sosyal medya yıkılıyor, akşama kadar telefonla bitkisel ürün satanları mı ararsınız, kapı kapı kozmetik satanı mı ararsınız… Ama bizim internet sitesi açmamız da yasak, hatta twitter adresi facebook sayfası, yani her şey yasak. İlaçta reklam yasağını anladık da ilaç dışı reklam yasağı bazı ürünlerde yazdığı gibi "sadece eczanelerde"…

 

Bazı yasaklar da etik olmadığı için yasak ama bunları şimdiden öğrenin sonra ben bilmiyordum demeyin. Mesela bir esnaf iş yapamayınca ne yapıyor? Telefonla müşteri arıyor, ne bileyim bir şekilde müşteri topluyor. Akşama kadar mailinize cinsel istek arttırıcı ürün maili gelir, telefonla ararlar, sms atarlar 1 alana 10 bedava ginseng satarlar ama siz fiyata iskonto bile yapamazsınız. Niye? Çünkü yasak... Eczacı olarak biz ne yapabiliyoruz ki? Reçete toplamak yasak, hastayı aramak yasak, hastaya arabalı hizmet vs. yasak… Aslında iyi ki yasak, yoksa yeni eczane açan biri mesleğe hiç adapte olamaz, eski kurtlar otobüs tutar adam taşır valla, şu haliyle bile hastanelerden pahalı reçeteler semtlere düşmüyor, bir de reçete toplamanın cezası olmasa avucumuzu yalar hale geleceğiz…

 

Diyelim ki yeterince iş olmadı illa iş olacak diye bir kaide de yok, rızık Allah’tan ne de olsa, olursa olur olmazsa zorlamaya gerek yok. O zaman ne yapalım eczaneyi kapatıp başka bir eczane açalım. Ama durun! O da kolay değil öyle bir kere kapatıp açarsın sonra o da yok, aynı ilçe içinde döner durursun. Yani iş yapamazsan eczane yeri değiştirme lüksün de yok.

 

Bu arada birçok ülkede olan meslek hakkı bizim ülkemizde yok, aslında eczacı olarak eczanenin ticari meseleleri ile ilgilenmek dışında hastaya çok da vakit kalmıyor, adam gibi meslek yapamıyoruz ki belki de meslek hakkı bu yüzden yok. En azından "muayene ücreti tahsildarlığı" ya da ne bileyim "hasta SGK danışmanlığı" adı altında 3-5 kuruş bir şeyler verseler fena olmazdı aslında. Mesleği yapmaya neden mi vakit kalmıyor; çünkü bir gelen reçeteye bin muamele yapılıyor eczanelerde. SUT diye de lanet bir şey var ki tam bir baş belası. Doktorları affedersiniz “salak” yerine koyan bir uygulama. Örnek vermek gerekirse; doktor demiş ki bu hastaya kolesterol ilacı verdim, bu da reçetesi, hatta bu da raporu demiş, göndermiş hastayı eczaneye. Biz eczacı olarak diyoruz ki; dur bakalım sen bu ilacı verdin de, hastaya kan tahlili yaptın mı, sonucuna baktın mı, kolesterolü yeterince yüksek mi? Doktorun yüzüne eczacı olarak ben bunu söylesem kavga çıkar ama gel gör ki doktoru da adam yerine koyan yok. Mantıken doktor bir ilacı uygun gördüyse iş bitmiştir. Yazılmış ilacın davası olmaması lazım ama doktorun uygun gördüğü her ilacı hasta alamaz buna sadece SUT karar verir biz de eczacı olarak bunun kontrolünü yaparız. Ben yapmam demeyin, yapmazsanız babanızın çok zengin olması lazım ki kesintiler evlat acısı gibi koyar adama, SGK ocağınıza incir ağacını diker…

 

Eczanenin hesap kitabı, vergisiydi, algısıydı, sigortasıydı, Bağkur’uydu, yok bu aldığım ilacın fiyatı düşmüş iade edeyim, şu ilaçta kampanya çıkmış ona bakayım, falanca ilacın ödeme şartı değişmiş onu takip edeyim, veresiyeler birikti tahsil edeyim, borç ilaç vermek yasak ama dur bizim komşu yabancı değil üstelik SGK da çalışıyor vermemek olmaz ona borç vereyim, sonra peşinde koşturup tahsilat yapayım, Kırmızı Yeşil Reçeteleri tekrardan bir düzenleyip Kaymakamlığa götüreyim, daha teknoloji gelişmedi çünkü bunların kaydını hala manuel olarak yapmak zorundayız. Sıralı sistemden reçete gelmiş gidip % 1 har(a)ç verip reçetemi odadan alayım, SGK’ya koli teslimine gidip saatlerce sıra bekleyip sonunda da yanlış bantlandığı ön görülen bir koli yüzünden lise mezunu bıyıklı memur amcadan fırça yiyeyim. Sonra geleyim eczaneme takvimden 3 ay sonrasını açıp SGK’dan gelecek parayı yazayım. Yanlış okumadınız evet reçete bedelleri ortalamaya vurursak 90 gün sonra hesabımıza geçiyor. Depoya ödemeler mi? Depoya nasıl anlaşırsan artık; 30 günde parasını ödeme yaptığın ilacı da SGK 90 günde ödüyor. Dedik ya babanızın zengin olması lazım…

 

Her şeye rağmen güzel meslek Eczacılık… Bu kadar abarttığıma bakmayın arkadaşlar, mesleğimiz cidden güzel, özellikle eczanedeyseniz bol tempolu geçer hayat, arada yemek yemeyi unutabilirsiniz tempodan. Çok stres yapmayın ama, eczaneyi açtıktan altı ay sonra kronik bir rahatsızlık falan çıkarsa vücudunuzda da şaşırmayın, doktora gidince teşhis belli “stres”…

 

Ha bir de Majistral yapmak falan zevkli oluyor eczanede, 5 yıllık eczacılık eğitiminde sadece bunu öğrenmişiz sanki, bana okulu hatırlatan tek şey bu diyebilirim ya da okulda öğrenip de eczanede kullandığınız tek şey de olabilir, diğer hocalarım biraz kızacak ama eczaneyi açınca ne demek istediğimi çok iyi anlarsınız... Stajlarınızı yaptıysanız çoktan anlamışsınızdır zaten ne demek istediğimi. Ne kadar yoğun olursanız olun, siz yine de majistral yapın, hastaya yok demeyin. Tabii majistral yapmaya vakit bulabilirseniz.

 

Vasfiye Teyzem ne güzel tabir etmiş; “Ben size eczacılığı seçmeyin demiyorum, seçseniz ne olacak diyorum”. Korkmayın yazın eczacılığı, nasıl olsa biri yazacak. Bari siz yazın… Ne de olsa birazcık bahsettim size neyle karşılaşacağınızı.

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat