Türkiye’nin eczaneler üzerinden yarattığı kaos dinmek bilmiyor. Medula’nın laneti gibi eczacıların üzerine çöken süreç adeta skandala dönüştü. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti, bir yazılım karşısında çaresizce, çalıştırma uğraşısı veriyor.
Bilişim çağının ortasında bir yazılımı hayata geçiremeyip, e-devlet iddiasıyla ortaya çıkan başka bir ülke var mıdır bilinmez, ama biz bunun güzel bir örneği olarak tarihe geçiyoruz.
Elbette bu arada hastalardan eczacılara herkes çile çekiyor. Çileyi çekenler kendi arasında kavga edip, tartışıyor, ama sistemi kuranlar veya kurduğunu iddia edenler sırra kadem basmış vaziyette, sessizliğini koruyor.
Ülkeyi yönetenler, akıllarında ilaçların markette satılması tilkisi ile dolaşarak, eczacıların üzerine gidiyor. Piyasada faaliyet gösteren eczanelerle konuştuğunuzda sorunların dağ gibi biriktiğini görüyorsunuz.
Mesela fiyat farklılıkları nedeniyle ortaya çıkan ciddi zararlar söz konusu. İlaçlardaki fiyat düşüşü belki vatandaş için olumlu bir gelişme ama, bu işi yapanların yaşayacağı zararın hiç hesaba katılmadığı görülüyor. Mesela 20 mg kolesterol ilacının Ağustos 2006’da fiyatı 23,64 TL idi. Şu andaki satış fiyatı 5,38 TL.
Burada iki ihtimal ortaya çıkıyor. Ya zamanında çok pahalı ilaç kullanmışız ya da ilaç diye satılanlar aslında tedavi edici özellikte değil. Yani maliyetten ve içerikten kısılmış. Eczanelerin derdi ise stoktaki ürünler. 5 TL’ye ilaç satmasıyla iş bitmiyor. Tek bir ilaçta 18 TL eczanede bekliyor gözüküyor. Böyle biriken yüzlerce kalem, stoklu çalışan eczanelerin nakit girişleriyle, muhasebe kayıtları arasında büyük farkların oluşmasına neden oluyor.
Elbette bir diğer sorun da illegal çalışan eczaneler. Özellikle üniversite hastanelerinde pahalı ilaçlarda akılları karıştıran uygulamalar yapıldığı görülüyor. Hastanın yüksek bedelli ilacı satın almak için rapora ihtiyacı var. Fakat raporlar hastaya değil, gizlice anlaşma yürütülen eczanelerin kalfalarına teslim ediliyor. Bu da nasıl bağlantı yaptığı malum olan eczane ile, sokakta hasta bekleyen eczane arasında bire on ciro farklılıklarına neden oluyor.
Yine bir diğer dert, tahsilat ve takip edilemeyen alacaklar. Ezanelerin hesabına yatırılması gereken yüzde 10 ilaç katılım payları var. Emekli hastaların maaşından kesilerek, eczacının hesabına yatması gereken bu oranlarda tam bir kaos yaşanıyor. Hesaplar birbirini tutmuyor. Tahsilat ise bir başka problem. Mesela temmuz ayında hiç iade reçetesi olmayan bir eczane, parasını daha bugün alabiliyor.
Bir diğer sorun da reçeteye tabi ilaçlarda yaşanan çifte standart. Standartlara uyarak reçetesiz ilaç satmayan eczaneler, kurallara aykırı reçetesiz ilaç verenler karşısında haksız rekabete uğruyor. Oda’nın bu konuda denetimlerini sıklaştırması gerektiği görülüyor. Ama oda, siyasi baskının altında o kadar büyük bir mücadele veriyor ki, bunlara yeterince zaman ayırabiliyor mu, tartışılır.
Medula sistemi ise daha önce belirttiğim gibi tam bir skandala dönüşmüş vaziyette. Güncellemelerin gün içerisinde yapılması eczacı ile hastayı karşı karşıya getiriyor. Yine aynı kapsamda değerlendirilecek karekod uygulaması, işin ne kadar ucundan tutulduğunu ve kontrolsüzce işletildiğini kanıtlar nitelikte.
Ezcacı yeni gelen ilacı sisteme kaydetmeye uğraşırken, örneğin bu ilacın daha önce İzmir’de bir eczane tarafından manuel yolla girişinin gerçekleştiğini öğreniyor. Doğal olarak ilaç rafta, maliyetini ezcacının sırtına yükleyerek beklemeye başlıyor. Sistem elle girişlere izin vermediğine göre, birileri sahte giriş yapıyor. Peki bu kişiler tespit edilip, yaptırım uygulanıyor mı? Orası da koca bir soru işareti…
Şimdi eczacıların yeterince derdi yok gibi, 30 Ekim’de e-rapor uygulamasına geçiliyor. Medula sistemini başarıyla işletmiş olacaklar ki, şimdi yeni bir sistem daha eczacılarla muhatap kılınıyor. Sisteme göre doktor ve başhekim raporu sisteme işleyecek. Raporla ilgili her türlu hatadan bu iki yetkili sorumlu olacak. Peki bu sorumluluk yeterince hayata geçecek mi? Mesela hatalı bir işlemde ilaç bedelinin tazmini doktordan yapılacak mı? Yoksa bu fatura da eczacılara mı kesilecek?
İşin özü, 21. Yüzyılda Türkiye, sağlık alanında dünyaya bilişimin, nasıl sektörel katliam haline dönüştürülebileceğinin örneğini veriyor. Asıl merak ettiğim bu kadar rezalet arasında ilgili bakanlar nasıl halen yerinde oturabiliyor? İleri demokrasiden iktidarın kast ettiği bu olmasın?
cetinunsalan@yahoo.com