DENİZDEN DENİZE BÜYÜK KÜRDİSTAN

DENİZDEN DENİZE BÜYÜK ERMENİSTAN

Ecz. Dr. Zekeriya Kızıl

Denizden denize büyük Kürdistan haritasının bir Amerikan askeri dergisinde yayınlanması “hayırlara vesile” oldu. Stratejik ortağımızın(!) “Pardon.” demesi durumu kurtaramadı. Türkiye’de geniş halk yığınları dervişin fikrini de, zikrini de öğrendi. Varolan ABD karşıtlığı yüzde doksanlara ulaştı. “Sevr paranoyası” diyen dönekler sustu. PKK’nın arkasında ABD’nin olduğunu yadsıyacak hemen hemen kimse kalmadı.

Denizden denize (Akdeniz’den Karadeniz’e) birleşik büyük Kürdistan haritasını alın, bir makasla şablonunu çıkartın, doksan yıl önceki denizden denize birleşik büyük Ermenistan haritası üzerine koyun. Cuk diye oturur. Hesabın “şu eski hesap” olduğu açıktır. Belli ki; Ermeni meselesi yedekte tutulurken, daha sonuç verici olduğu düşünülen Kürt meselesi öne alınmıştır. Ama iş o kadar zorlanmış ki, mevsimlik Kürt işçileri dışında, yerleşik Kürt yurttaşlarımızın hiç bulunmadığı Trabzon ve Rize de haritaya katılmıştır. Hesap şu: emperyalizmin Akdeniz’den Karadeniz’e yol açma planı. Tıpkı I. Dünya Savaşı’nda Ermenileri kullanarak Çarlık Rusyası’nın Akdeniz’e, 1917 Bolşevik Devrimi’nden sonra da ABD desteğinde İngiliz ve Fransızlar’ın Karadeniz’e çıkma planı gibi…

Şablon haritayla sınırlı değil. Ermeni isyanı ve öncesindeki süreç, yani Osmanlı’nın Batı’yla ilişkileri, günümüz siyasal ve ekonomik ilişkileri üzerine bir şablon gibi oturuyor.

Bu 1839 Baltalimanı Antlaşması ile başlayan bir süreçtir. Tanzimat, Batı’ya uyum yasaları, kapitülasyonlar ve bunların kökleştirdiği gayrı milli yapılanma Osmanlı’yı felaketin eşiğine sürükler. Avrupalı denetçiler, yerel yönetimlerde temsil ve özerklik talepleri ardından gelir. Son günlerine gelindiğinde, Osmanlı topraklarındaki yabancı misyon okulu sayısı 1500’e yakındır. Azınlık hakları Batılılar tarafından izlenmektedir. Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nın dörtte biri gayrı müslim azınlıktandır. Bunu Osmanlı’nın hoşgörüsüne de bağlayabilir, demokratik açılım da sayabilir, Batı’nın bastırılmasıyla verilmiş bir ödün de diyebilirsiniz. Belirleyici hangisidir, bu tartışma gerektirir.

Her olay kendi karşıtını da içinde taşıyor. Batılı taleplerin katkısı ile de olsa, oluşmuş ve kökleşmiş bu meclis geleneğinin bulunması, gelecekte emperyalizmi bu topraklardan silecek olan Anadolu ve Rumeli Yerel Meclisleri’nin ve giderek TBMM’nin anası olacaktır.

Bütün bu hak-hukuk alışverişi Anadolu’yu, misyonerlerin ve Batılı ajanların cirit attığı, denetlenmesi zor bir alan haline getirmiştir. Birçok Ermeni köyüne milliyetçi Taşnak Partisi’nin öncülüğünde silah ve mühimmat yığılır, Ermeni köylüler kışkırtılır. Bu dönemde Osmanlı üç cephede savaşmaktadır; Çanakkale, Kafkasya ve Suriye Cepheleri… Ermeni çeteler Osmanlı’nın ikmal yollarını ve cephaneliklerini vurur. Bu güvensizlik ortamında zorunlu göç (tehcir) kaçınılmazdır ve tehcirin acısız geçmediği kuşkusuzdur.

OVANES KAÇAZNUNİ

“1915 Sonbahar ve Yaz döneminde Türkiye Ermenileri zorunlu göçe tabi tutuldu. Kitlesel sürgünler ve baskınlar gerçekleşti. Bütün bunlar, Ermeni Meselesi’ne ölümcül bir darbe vurdu.

Tarihsel Ermenistan’ın bize devreden gelenekler ve Avrupa diplomasisinin vaatleri doğrultusunda bağımsızlığın temelini oluşturan Ermeni bölgeleri boşaltıldı. Ermeni vilayetleri Ermenisiz kaldı.

Türkler ne yaptıklarını biliyorlardı ve bugün pişmanlık duymalarını gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.”

Peki kim söylüyor bunu? Ovanes Kaçaznuni.

O. Kaçaznuni, Ermenistan sosyalizmi seçtikten sonra tutuklanıp ırkçı milliyetçi ve karşı devrimci olduğu için yurtdışına sürülen Taşnak Partisi lideri ve 1918’de kurulan ilk Ermenistan’ın başbakanıdır. 1923’te Bükreş’te sürgündeki (fesh edilmesini istediği) partisinin kongresinde işte böyle konuşuyor. Konuşma; bir özeleştiri, bir itirafname, partinin sorumluluğunu kabul eden ve 1915-1923 dönemine de ışık tutan bir rapordur.

Rapor 1927’de Rusça’ya çevrilmiş, kitaplaştırılarak 2000 adet basılmıştır. Ermenistan’da yasaklanan kitap Ermeni Diasporası’nca Avrupa’daki bütün kütüphanelerden toplanmıştır. Araştımacı Mehmet Perinçek kitabı Moskova Lenin Kütüphanesi’nde buluyor, Türkolog Arif Acaroğlu çeviriyor ve bu çeviri Kaynak Yayınları’nca yayımlanıyor. Kitaptan bizi Cumhuriyet gazetesinden Alev Coşkun haberdar ediyor. Ardından, aynı yayınevi Ermeni sosyalist tarihçi A. A. Lalayan’ın “Taşnak Partisi’nin Karşı Devrimci Rolü” adlı kitabını da yayımlıyor.

Her iki kitap, Ermeni halkının nasıl kullanıldığını, nasıl ortada bırakıldığını, 1915’te yaşananların “Savaş içinde karşılıklı bir kıyım” olduğu şeklindeki “Türk Tezi”ni doğruluyor, belgeliyor. İbret verici bulduğum ve önemli gördüğüm satırları O. Kaçaznuni’nin raporundan aktarıyorum.

O. Kaçaznuni’nin Raporundan…

(…) Biz Türkiye’de gürültü çıkardığımızda büyük devletlerin dikkatlerini Ermenistan’a çekeceğimizi ve onları bizim lehimize aracı olmaya zorlayacağımızı sanıyorduk. Şimdi böyle bir aracılığın kaç para ettiğini artık biliyoruz. (…)

(…) Ermeni halkının gücü, siyasal ve askeri önemi, Ruslar’a verdiği destek fazla abartıldı. Mütevazi imkanlarımıza fazla değer vererek kendi umut ve beklentilermizi abartmıştık. (…)

(…) Çarlık’ın bize bağımsız bir Ermenistan vereceğine inanmıştık. (…)

(…) Ruslar için Ermenisiz bir Ermenistan olabilirdi. Onların planlarında Türkiye Ermenileri’nin savunulmasını ne pahasına olursa olsun üstlenmek gibi bir hususun olmadığını anlamak istemiyorduk. Ruslar’ın gerektiğinde bizim cesetlerimizi çiğneyerek gideceklerini unutmuştuk. (…)

(…) Bir devlete sahip olmak için, onun sınırlarının kağıt üzerinde çizilmiş olmasını yeterli saymıştık.(…)

1917 Sovyet Devrimi’nden sonra umutlar İtilaf Devletleri’ne bağlanmıştır.

(…) Biz hem Bolşevikler’in hem de Türkler’in düşmanı olan İtilaf Devletleri’nin kampındaydık. Türkiye’den denizden denize Ermenistan talep etmekteydik. Hem Klikya’yı, hem Harbert’i, hem Sivas’ı, hem de Trabzonu istiyorduk. Biz Sevr Antlaşması’nı imzaladık. Bu Türkiye’yi mahvedecekti. (…)

(…) Ne var ki; varolduğumuz sürece, aralıksız, Türkler’le savaştık.

A. A. LALAYAN

Ermeni sosyalist tarihçi A. A. Lalayan’ın kitabı iki çalışmasını kapsıyor; 1. Karşı Devrimci Taşnaksutyun ve Emperyalist Savaş 2. Taşnaksutyun Partisi’nin Karşı Devrimci Rolü. Lalayan Taşnak Partisi’nin ırkçı ve faşist bir parti olduğunu söyler, Türkler’e karşı savaşmak istemeyen kendi soydaşlarına bile işkence yaptığını belirtir, konuyu incelerken “sözde Ermeni meselesi” ifadesini kullanır.

Lalayan’ın ağzından devam edelim…

(…) Taşnak yalanlarının sınırı yoktur. Gerçekten de Taşnaklar Türkiye’nin en zengin bölgelerini ele geçirmek için kırk yıldan fazla mücadele etmişlerdir. Soruyorum: Bu fetih Ermeni sanayi ve ticaret burjuvazisinin değil de kimin işine yarayacaktı? Taşnaklar Çarlık’a, İngiliz, Fransız ve Amerikan emperyalizmine uşaklık yapıyordu. (…)

(…) Taşnaklar 1914-1918 emperyalist savaş döneminde Ermeniler’den “gönüllü birlikler” kurmuş, Ermeni işçi ve köylülerini emperyalizmin çıkarı uğruna kurbanlık durumuna getirmiştir. (…)

(…) 1915’te Kafkasya yeni genel valisi Nikolay Nikolayeviç’i “Derin inancımıza göre, büyük prens sağlam iradesi ve kararlılığıyla Türk hükümetinin varlığını ebediyen sona erdirecektir.” diye karşılamışlar, onun döneminde büyük ölçüde “gönüllü” seferber etmişlerdir. Gönüllü hareketin özelliği kana susamış hmbapetlerin (Andranik Paşa, Amazaps v.s.) bulunduğu Taşnak birliklerinin Türk kadınlarını, çocuklarını, yaşlı ve hastaları toptan katletme işinde büyük kahramanlık(!) göstermesidir. İşgal ettikleri Türk köyleri canlı insandan temizlendi ve enkaz yığınına dönüştü. (…)

(…) Türk hükümeti Taşnak kahramanların(!) bu eylemlerini görünce ve Çarlık planından haberdar olunca Ermeni emekçilerine karşı baskılarını yoğunlaştırdı, Ermeni emekçilerinin katledilmesinde Taşnak haydutlarının yaptıklarıyla yarışır hale geldi. (…)

(…) Taşnaklar’ın uğruna savaştıkları (Ermeni ve Türk emekçilerini yok eden) emperyalist efendileri, bütün bir halkın tükenmesini ve ülke ekonomisinin harap edilmesini soğukkanlılıkla seyrettiler. (…)

(…) 1919’da Taşnaklar kayıpları için müttefik ülke sıfatıyla tazminat talebinde bulunur. İngiliz ve Fransız emperyalizminden şamarı yer. Başbakan O. Kaçaznuni, Kafkasya Müttefik Kuvvetleri Komutanı General Forest Wocker’a başvurur. Ürkek ve uşakça bir ses tonuyla, Ermeni halkının acılarını ifade eder. İtilaf Devletleri yanında savaşa katılan kırk bine yakın Ermeni’nin Alman ve Türkler’e karşı Batı Cephesi, Suriye, Mezopotamya, Kafkasya ve Rusya’da nasıl kahramanca savaştıklarını ve ilgiyi hak ettiklerini, müttefik sayılmaları gerektiğini yalvar yakar rica eder. General sert bir dille, uşağına, başbakana, küstahlığı nedeniyle yüklenir, onu bir yerlere rapor edeceğini söyler, şayet kendisine bir şeyler gönderilirse minnettar olması gerektiğini bildirir. (…)

Sovyet Ermenistanı teorisyenlerinden Marents’den son bir aktarma yapalım…

(…) Burada kimin suçlu olduğu üzerinde durmayacağız. Ama her samimi emekçi için çürütülemez bir gerçek vardır ki; o da Türk halkının ve Ermeni emekçilerinin suçlu olmadığıdır. Bu onların acılarıdır, suçu değil. Suçlular Batı Avrupa emperyalistleri ve birinci sırada onların sadık iti Taşnaklar’dır. (…)

Emperyalizmin oyuncağı olmuş bir siyasi hareketin utançlı durumudur bu. Herkes için öğreticidir de. Gerçek şudur; Kimsenin “Benim elim daha temiz.” demeye hakkı yoktur, “Daha kirli.” demeye de…

Türkiye Ermeni Diasporası’nın iddiaları karşısında uzun süre suskun kalmış, alan boş bırakılmıştır. Bu susma, bir “Acaba?” sorusunu akıllara getirmiş, bir suçluluk duygusu yaratmıştır. Hrank Dink’in cenazesindeki duyarlı kalabalık içindeyken buna tanık olduk. Buna bir diyeceğimiz yok. Ama burada aktardıklarımız; sadece Batı’nın iddialarını referans alan, objektif olma, belki de beğeni kazanma adına “Kestik, biçtik!” diyen döneklere bir şey ifade edecek mi? Kendi halkını her fırsatta aşağılamanın, demokratlığın ölçüsü olmadığını anlatacak mı?

Türkiye bugün emperyalist bir kuşatma altındadır. Dincilik ve etnik bölücülük emperyalizmin iki enstrumanıdır. Türkiye bugün, geçmişe göre, daha iyi olanaklara sahiptir. Emperyalizm, doksan yıl önce yapamadığını şimdi hiç yapamayacaktır.

Ne olabilir?

Türkiye bölünmez!

Halklar acı çeker!

 

Kaynak: Çağdaş Yorum. yıl:2 , sayı:5 Aralık 2007 - Bursa



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat