Ecz. Onur Ferhat KARACAN
Samsun Eczacı Odası Başkanı
Bölgelerarası Toplantı (Adana) Konuşması 24- 26 Kasım 2016
Türk Eczacıları Birliği 40. Dönem 2. Bölgelerarası Toplantısı sona erdi.
Başta Adana Eczacı Odamızın yönetim kurulu olmak üzere, bize ilgisini esirgemeyen tüm Adanalı meslektaşlarımıza teşekkür ediyorum.
Türk Eczacıları Birliği’nin faaliyet raporunu sunduğu toplantıda bizler de Samsun Eczacı Odası temsilcileri olarak eczacılık mesleğindeki gündem ile ilgili görüşlerimizi ve bölgemizin yaşadığı sorunları aktardık.
Hain darbe girişimini kınadık.
Demokratik yolla seçilmiş bir iktidarı demokratik olmayan yollarla, hatta daha ileri giderek terör eylemine dönüşen hain girişimle değiştirmeye çalışmanın karşısında olduğumuzu bir kez daha belirtiyoruz. Bununla birlikte Medula ekranları kapalı bulunan meslektaşlarımızın ve ailelerinin yaşadığı mağduriyetlerini de aktardık. Ekranların karartılması yerine suçları sabit görülene kadar büyük şirketlerdeki gibi denetimli yönetilebileceği üzerine formüllerimizi sunduk.
24 Haziran günü katledilen 4 meslektaşımızı da saygıyla anıyoruz.
Trafik kazasında kolunu kaybeden genç meslektaşımız Özge Gürsel Hacıoğlu’na da geçmiş olsun dileklerimizi ilettik.
Her iki olayda da tüm yurda yayılan meslektaş dayanışmasından bir kez daha gurur duyduk. Kampanyayı üstlenen eczacı odalarımıza da teşekkür ediyoruz.
Yaşadığımız bu iki acı olay da Yardımlaşma Sandığı’mızın önemini bir kez daha ortaya koydu. Geçmişte kendi bölgesindeki meslektaşlarına Yardımlaşma Sandığını anlatamayanlar, sandığı zayıflatacak yollara başvurmuşlardı. Kürsülerden zorunlu olmasın görüşünü dile getiren oda yöneticileri vardı. Bunun da ne kadar büyük bir hata olduğu da bir kez daha ortaya çıkmış oldu.
Hayat yolunda giderken iyidir. Bir şeyler kötü gitmeye başladığında ise yardıma ihtiyaç duyar insan.
Yardımlaşma sandığı ve afet fonu da eczacılar için kurumsallaşmış müesseselerdir.
O hatalar geçmişte kaldı ama şimdi yaptığımız hataları iş işten geçmeden yani şimdi düzeltemezsek, gelecek düzeltme işlemi için çok geç olacak.
Peki şimdilerde ne hata yapıyoruz?
Türk Eczacıları Birliği’nin organizasyonlarına, toplantılarına, mesleğe yön verirken karar aşamalarında düzenlenen danışma toplantılarına katılım sağlamıyoruz.
Reçetesiz ilaçlar çalıştaylarına katılmadan, fikirleri yoğurmadan, bilgi sahibi olmadan yazılı, görsel ya da sosyal medyada fikir beyan ediyoruz.
Oluşturulan kamuoyunun mesleğimizi götürdüğü yerde sorumluluğumuz olduğunu unutmadan yapalım ne yapacaksak.
İlaçların reçeteli ve reçetesiz ayrımı olayı ile ilgili düşüncelerimizi aktardık.
Türk Eczacıları Birliği çok doğru bir iş yaparak tekrar alevlenen bu konuyu tüm paydaşları (sanayi temsilcileri, bakanlık temsilcileri, akademisyenler, kooperatifler, eczacılar…..) bir araya getirdikleri çalıştaylar düzenleyerek enine boyuna tartıştırıyor ve her paydaşa tek tek söz veriyor. Böylelikle paydaşların bakış açılarını ve değerlendirmelerini açıkça gözlemleyebiliyoruz.
Öncelikle şunu ortaya koymadan konuyu irdelememek gerekir.
“Ülkemizdeki sağlık okuryazarlığı”
Ülkemizdeki sağlık okuryazarlığı ortalaması ilkokul seviyesindeyken; bu ilaçların piyasada kontrolsüzce dolaşması ne kadar doğru olacaktır?
Hatta adına gıda takviyesi gibi masum görünen bir ad koydukları, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan hayvan yemi ruhsatı, makarna ruhsatı ile beraber ruhsat verilen ürünlerin piyasada serbestçe ve denetimsizce dolaşıyor oluşunu çözememişken bu ilaçların da bu karmaşaya dahil olması ne kadar doğru olacaktır?
Bir de satışını yapabilmek için bir bardak suyun içerisine köpük bırakılarak suya sıkılan ürünlerinin köpüğü nasıl erittiğini anlatan ve bu yolla damar tıkanıklıklarını açtığını iddia eden Network firmaları var ki tam bir facia.
Ellerinde çanta ile sadece para toplamak için üye toplamaya çalışan ve herkesin kontrolsüzce dahil olabildiği bu sistemin yarattığı tahribatı önlemeden reçetesiz ilaç konusunu konuşmamak gerekir aslında.
Bugün ilgili bakanlıktan beyana dayalı olarak ruhsat alınan birçok ürün bilinçsizce kullanılmaktadır.
Tansiyon hastası vatandaşımız evlerine, yemeklerine tuz sokmazken başka hastalıkları için sodyum tuzlu gıda takviyelerini tüketmektedirler. Devletin geri ödeme yapmadığı için tasarruf yaptığını zannettiği bu yaklaşımda bu ürünlerin yarattığı böbrek tahribatı sebebiyle, aynı hastanın pahalı böbrek ilaçlarını ödemekteyiz.
Reçetesiz ilaçlar konusundan önce sağlık okuryazarlığını nasıl artırırız onu tartışmalıyız aslında.
Eczacının bu rolü en iyi üstlenebileceği kişi olduğunu yetkililere bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
İlaçta uyguladığımız karekod uygulamasını vatandaşın sağlığa ilişkin olarak tercih edebileceği tüm ürünlerde kullanalım. Böylelikle hem bu tarz ürünlerin üretim denetimini sağlamış oluruz hem de vatandaşlar tarafından kontrollü kullanımını sağlamış oluruz.
Yine reçetesiz ilacı tartışacaksak sağlığa ilişkin tüm ürünlerin kullanımı için tercih edilen yazılı ve görsel basın ile hayatımızın kolaylığı ancak aynı zamanda başımızın belası interneti de tartışmak gerekir. Bu platformları kontrol altına alamadığımız takdirde devletin sağlığa ayırdığı pay bilinçsiz kullanımın yarattığı tahribat sebebiyle artacaktır.
Bu nedenle bu sorunlar hallolmadan ilaçların reçeteli – reçetesiz şekilde ayrılma çabasını anlayamıyoruz.
İlaç ve sağlığa ilişkin tüm ürünler serbest eczanelerden temin edilmeli.
Kanser ilaçlarının, hepatit ilaçlarının, günübirlik tedavilerde kullanılan ilaçların da serbest eczanelerimiz harici, aynı kurum içinden verilmesi etik açıdan ve halk sağlığı açısından uygun değildir. Uygulanmaya çalışılan sistem karşılıklı denetim mekanizmasını ortadan kaldırmaktadır.
Eczacılara özel verilen stok düzenleme hakkı ise son 10 yıldır bu kürsülerden talep edilen bir olaydı.. Emekleri geçenlere teşekkürler.
Ancak deaktivasyon konusu kesin çözüm değil. Sistemin aksamadan ilerlemesi için ITS’nin de sorunsuz çalışır hale gelmesi gerekmektedir.
Ayrıca bakanlığın sıkı takip yapacağını belirttiği açıklamasını da oldukça önemsiyorum.
Ancak ITS sadece bizi denetlememeli.
Sistemin diğer paydaşları olan firma ve depolar da sıkı takibe alınırsa daha adaletli olacaktır.
İlaç fiyat artışı olacak ürünü artış tarihine kadar depolarda bulabilmek mümkün olmamaktadır.
Oysa artışın gerçekleştiği tarih gece 12 den sonra web depolardan bakıyorsunuz ürün stoklara girmiş oluyor.
Karaborsacılığın bir değişik boyutunu yaşıyoruz.
ITS denetimini sıkı ve adaletli yapsın ki sorun firmadan mı depodan mı kaynaklanıyor biz de bilelim.
26 Aralık’ta bazı ilaçlarda fiyat artışı olacak.
İlginç bir olay yaşıyoruz.
Firmanın ilacını almak istiyorsunuz, fiyatı 4.25 ten 9.90 a çıkacağı için midir bilemiyorum ama depolar bulunmadığını söylüyorlar.
Oysa aynı firmanın satılmayan başka ilacından alırsanız yok olan o ilaç aniden var oluyor.
Bu nedenle ITS’nin sıkı takip yapmasını çok önemsiyorum.
Şeffaf olursa hangi gün hangi depoda biz de görürüz.
SGK protokolü ve SUT değişiklikleri ile ilgili düşüncelerimizi de aktardık.
Medikal Malzemelerden en çok satılan 10 tanesinin artık Medula’ya girmesi gerekiyor.
Bu aslında sahada parasını ödeyerek alan ve daha sonrasında SGK’nın geri ödemesini bekleyen vatandaş için gerekli bir durum.
İlk etapta hasta bezlerinin Medula’ya aktarılması bile sistemin hasta açısından nasıl rahatlatacağının göstergesi olacaktır.
Ancak medikal malzemelerin medulaya girmesi strip ve iğne uçlarında yaşadığımız fiyat / fark sorununu büyütecektir. Bu tarz ürünlerin etiket fiyatının olmasını sağlamalıyız. Ve yine bu ürünlerin karekodlu olması da SGK ve TİTCK tarafından takibini kolaylaştıracağı gibi, mali açıdan da disiplin getirecektir.
Reçete tevzi çok başarılı ve her geçen gün kendini geliştiren bir sistem oldu.
Asker, huzurevi ve tüm bakımevi reçetelerinin de kişilerin ilgili kurumlardan TC Kimlik numaraları temin edilerek MEDULA sisteminde otomatik C grubuna atılması sağlanmalıdır. Ayrıca sosyal devlete yakışır bir şekilde bu hasta gruplarından katılım payı, muayene ücreti, fiyat farkı gibi ek ödemelerin alınmayacak şekilde sistemin düzenlenmesi gerekir.
Emeklilerin katılım payı maaşlarından kesiliyor ve eczanelerimizin banka hesaplarına yatan tutarın karşılığında hasta hasta Medulada sorgulanabiliyor. Ancak burada şöyle bir sorun var. Eczanenin beklediği tutar örnek olarak 900 TL, eczane hesaplarımıza yatan ve emekli ilaç katılım payı sorgu butonuna basarak takip ettiğimiz hasta hasta açıklaması ise 600 TL. Hatta vefat eden hastadan maaştan kesilme işlemi yapılmadan, vefat ile ilgili resmi işlemler tamamlanmışsa hesaplarımıza hiç aktarılamadığı da dillendiriliyor.
Bu nedenle madem muayene ücretlerini biz tahsil ediyoruz ve SGK ya bir kolaylık sağlıyoruz, SGK da emekli katılım payı dahil ödeme yapıp kendi tahsil etmeli. Bu bizlerin takip sorununu ortadan kaldıracağı gibi SGK açısından bir yük getirmeyecektir.
44 ilaçta Kamu Kurum İskonto sorunu yaşıyorduk ki, bu hafta eczanelerimizde sirkülasyonu çok olan bir insülin kalkışması yaşadık. Neyseki o sorunda çabuk uzlaşıldı ancak 44 ilaçtaki sorun duruyor. Ekonomik tedbirlerde bu sorunu sıkça yaşayabileceğimizin de bir göstergesi oldu bu olay.
Akordiyon misali.
Bir taraf ekonomik tedbir bahanesi ile kamu, diğer taraf ekonomik olarak zarar görmeme bahanesiyle sanayi, ortada biz ezilip duruyoruz bu konuda. Vatandaşın sağlığı ne olacak asıl onu tartışmalıyız.
Leuprorelin asetat etken maddeli bir ilaç var fiyat farkı çıkartıyor, ancak firmanın verdiği ek iskontosayesinde bunu almayabilir eczacılar diyorlar. Ancak alış ve satış fiyatı belli olan bu ilaçta, maliyeye açıklayamayacağımız eksik tahsilatın vergisini hesaplamıyor aynı kişiler. Madem iskonto yapabiliyorsunuz hastaya fark çıkartmayın diyebilecek SGK arıyoruz.
Heberprot diye bi ilaç var. Ödemesi hastaya yapılıyordu. Bir reçetesi 45 bin TL tutuyordu. Hasta ödemesini yapıp kurumu bekleyebilecek kadar az bir bedel olmadığı için meslektaşlarımız hastalardan vekalet alıp kurumdan ödemeyi bekliyorlardı.
Ocak 2016 - Nisan 2016 arası da böyle devam etti. SGK da ödemeleri bekletti. Nisan ayında da ilacın fiyatını yarıya düşürdüğünü Ocak ayından itibarenkesilmiş olan tüm faturaları bu şekilde ödeyeceğini belirtti. Öyle de yaptı. Meslektaşlarımız mağdur oldular. 45000 TL yerine 22000 TL tahsil edebildiler. Haklarını aramaya çalışıyorlar.
Şimdi buna bir sıkıntı daha eklenecek; Ocak 2017 itibarıyla hastadan alınan vekaletlerin 1 yıllık süreleri doluyor. Bu tarihten itibaren çözülecek sorunda meslektaşlarımız eksik yatan bedellere ulaşmak için önce hastaya ulaşmak zorunda kalacaklar.
İcrası var, ölümü var, art niyeti var.
Bu nedenle bu sorunu çözmek için 1 ay kadar bir süremiz var. Aksi takdirde sorun başka sorunlar doğuracak.
Bir diğer konu da SUT değişikliklerinin ani ve belirsizliklerle dolu olarak çıkması.
Son olarak 7 Ekim tarihinde çıkan SUT’un rapor geçerliliği ile ilgili açıklaması 17 Ekim tarihinde yapıldı.
Aradaki 10 günde ne çektik biz biliriz. Bir de vatandaşın sağlık güvencesi, şemsiyesi niteliğindeki SGK ’ ya olan güvenini sarsan bu tarz olaylar tüm sağlık sistemini zedelemektedir.
SUT değişiklikleri her ayın 1’i gibi belli periyotlarda olmalı. Her paydaş hangi tarihte değişiklik olabileceğini bilmeli. Ayrıca düşünülen SUT değişikliklerinin Türk Eczacıları Birliği ile paylaşılması sahada daha az sorun yaşanması açısından yardımcı olacaktır.
SUT revizyon görüşmelerinde paylaşılmak üzere bu konuları odamız adına aktardım.
Birlikte güçlüyüz, beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.
Ecz. Onur Ferhat KARACAN
Samsun Eczacı Odası Başkanı