Uzm.Ecz.Ebru CUMBUL

Farmasötik Biyoteknoloji Bilim Uzmanı

 

Bitki, hayvan veya mikroorganizmaların tamamı ya da bir parçası kullanılarak yeni bir organizma (bitki,hayvan ya da mikroorganizma) elde etmek veya var olan bir organizmanın genetik yapısında istenilen yönde değişiklikler meydana getirmek amacı ile kullanılan yöntemlerin tamamına BİYOTEKNOLOJİ denmektedir.

Biyoteknoloji  bir çok bilim dalı ile birlikte çalışır.

                           

Biyoteknoloji tarihi miladdan önce 2000 lerde Mısır’daki yazıtlarda şarap ve ekmek yapımında fermantasyon kullanımı ile başlar, 1675 de mikroskopta bakterinin keşfi ile yeni bir boyut kazanır.1800 lerin ortalarında Mendel’in bezelye ile genetik çalışmaları,1870 lerde Pasteur’un kuduz aşısını keşfi,1953 de Whatson ve Crick’in DNA yapısını tarifi ile devam eder. 1980-1990 lı yıllarda biyoteknoloji teknikleri tarım alanının da ki kullanımının yanında sağlık alanındaki yeni çalışmalarda da yer almıştır(rekombinant DNA teknolojisi,doku kültürleri). 1997 de İskoçya’da ilk hayvan klonu Dolly üretilmiştir. Besin sanayide yoğurt, peynir, sirke, ekmek gibi besinlerin fermantasyonunda, şekerlerde invertaz, meyve sularında pektinaz enzimlerinin kullanımında biyoteknolojiden yararlanılmaktadır. Sağlık alanında ise bakterilerden elde edilen penisilin, sefalosporin, tetrasiklin gibi antibiyotikler, riboflavin, B12 gibi vitaminler, poliomyelit ve hepatit B aşıları, rekombinant tekniklerle üretilen insülin, büyüme hormonu ve eritropoetin gibi teropatik proteinler biyoteknolojinin ürünleridir.

Son zamanlarda biyoteknolojinin en önemli kullanım alanlarından biri genetik testler olmuştur. Adli tıpta DNA profili çıkarılmasında, prenatal diagnostik takipte, yeni doğan takibinde, nadir görülen kistik fibrozis, huntington hastalığı ve orak hücreli anemi gibi genetik hastalıklarda, gen mutasyonların tespitinde biyoteknolojik testlerden yaralanılmaktadır.

Normal genleri destekleyerek veya hatalı genlerin değiştirilmesi suretiyle AİDS ve kanser gibi immün sistemi ilgilendiren genetik veya kazanılmış hastalıkların tedavisinde her geçen gün yeni biyoteknolojik çalışmalar yapılmaktadır.

Biyoteknoloji, tarımdan hayvancılığa, enerjiden çevreye ve en önemlisi sağlığa kadar hayatımızın  her alanın da yer almakta ve önemi gittikçe artmaktadır.


Dünya da ve Avrupa da biyoteknolojik ürün pazarı hızla gelişmektedir. 2013 yılı itibariyle 2743 ürünle Avrupa ilaç pazarı yaklaşık %10 büyümüş olup, bu büyümenin çoğunluğu preklinik ve faz 1 çalışmalarıdır. Pazar lideri İsviçre(299) ve Almanya(287) nın önünde 464 ürün ile İngiltere’dir. İngiltere, İsviçre, Almanya, Fransa ve İsrail toplam Avrupa pazarının yaklaşık %60 ını oluşturur.

 

2015 yılı itibariyle Avrupa ilaç pazarının %50 si biyoteknolojik ürünlerden oluşmaktadır. Ülkemizde ise ‘Türkiye sağlıkta üretime geçecek’ sloganı ile yeni projeler gündeme gelmiştir. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Milli Biyobenzer Kanser İlacı Geliştirilmesi ve Üretimi(BİOSİM) ve Milli Pandemik Grip Aşısı (GRİPA) projelerinin başlaması ile Türkiye’nin biyoteknolojik ürünlerde yurtdışına bağımlılığının azalacağını belirterek, ’’Yerli üretim için gerekli teknolojik birikim ve tecrübeyi ülkemize kazandırma doğrultusunda büyük bir adım atılmış olacak ve Türkiye sağlıkta üretime geçecek’’ dedi. Sağlık Bakanı Müezzinoğlu ise ‘Biyoteknoloji çok geç kaldığımız ama asla vazgeçmememiz gereken alanlardan biridir. Özellikle son 50 yılda Dünya Biyoteknoloji konuşurken, ne yazık ki biz yeni  konuşmaya başladık. Son yüz yıla baktığımızda Dünya inovasyon, katmadeğer, Arge kelimelerini yoğun bir şekilde kullanırken, biz farklı kelimelerin çatışmasını ve mücadelesini geride bıraktık.’

Temennimiz bakanın sözleri ile; geri kalmış olmanın, geç kalmış olmanın hüznünü yaşamaktansa, geleceğe daha çok umut ve güvenle bakan çalışma anlayışı ile bu alanda açığımızı hızla kapatmaktır.

 

Uzm.Ecz.Ebru CUMBUL

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat