Ecz. Serdar TÜRKAYDIN

 

Dün gece saat 01:30 da Ecz. Mehmet Dumanlı ve Barış ile Fatih’te buluşup, Sıraselvilerde nöbetçi olan Ecz.Erdem Demir’e yardımcı olmak için yola çıktık. Cihangir’e kadar arabamızla geldik. Arabadan iner inmez biber gazının gerçek yüzü ile tanıştık. İlaçlarımızı sırtlanarak biraz yürüdükten sonra Erdem’in eczanesine ulaştık. Kısa bir merhabalaşmadan sonra ben Erdem’in arkadaşı olan bir mühendis hanım ile birlikte antiasit-süt karışımı hazırlamaya koyuldum, diğerleri de dışarıdaki perişan kalabalığa yardım etmeye...

Bir müddet sonra vicks boca edilmiş bir maske ile biber gazına bile kolaylıkla alışılabildiğini keşfettim. Başka şeylerde keşfettim aslında dün gece. Mesela Erdem’in herkese yetişmek için koştururken bile asla yılmış bir yüz ifadesi takınmadığını keşfettim. Teknisyeni Mustafa’nın kalabalık biraz dağıldığında eline hemen bir paspas alıp eczaneyi ve kaldırımı temizleyecek kadar işini çok sevdiğini, Erdem’e yardıma gelen diğer bir eczacının ilaç almaya gelen gençlere öğrenci misiniz diye sorarak, öğrenci olanların ilaç paralarını kendi cebinden kasaya koyduğunu keşfettim. Ve kimilerinin ayyaş dediği, kimilerinin tinerci benzetmesi yaparak aşağılamaya çalıştığı, belki de birçoğumuzun kılık kıyafetine, vücudundaki onlarca dövmeye bakarak "berduş bu yeni nesil" diye burun kıvırdığımız gençlerin azıcık yardımımızdan sonra "Allah razı olsun" "Hakkınızı helal edin abi", "Allah sizinde yardımcınız olsun" derken ki gazdan kıpkırmızı ama ortak umuttan aydınlık dolu gözlerini keşfettim ve pişman oldum bugüne kadar neden hep üstlerine başlarına dikkat ettim de o gözleri ıskaladım diye.

Herkes ordaydı; öğretmenler, öğrenciler, gençler, anne babalar, sanatçılar ve evet bu öfkeyi şiddete dönüştürmek isteyen fırsatçılarda oradaydı, ama inanın güvenlik güçleri kadar gaddar değillerdi. Birçok yaralı vardı. Bütün bir gece birçok yaralı. Ve sabahın ilk ışıklarıyla ayrıldık eczaneden. Boğaziçi Köprüsü’ne girerken güneşte çoktan boğazın üzerinde yerini almıştı. Elbette bu zulmü yapanların 3. Köprü ile rant fışkıracak arsalarını da aydınlatıyordu o güneş ama eminim köprüyü geçerken gördüğüm Anadolu’dan Taksim’e yürüyerek gitmeye çalışırken köprü üzerinde fark ettiğim elinde Türk Bayrağı ile yürürken yüzünde gülücükler açan teyzenin yüzüne yakıştığı kadar yakışmıyordur, o rant dolu arsa parsellerine ve zalim sahiplerine o güneş... Ve birazdan eczanemi açacağım. İlk gelen hastama o teyzeyi düşünerek "günaydın" diyeceğim.

İnadına "GÜNAYDIN"...

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat