Ecz. Tuncay SAYILKAN
İzmir Eczacı Odası Başkanı
Gazete ilanları, basın açıklamaları,anahtar bırakma ve eczanelerimizi kapattığımız eylemlilik sürecinin devamında , eczanelerimizde son yılların en ciddi yıkımına yol açacak uygulamalara , tüm uyarılarımıza karşın 4 Aralık 2009 tarihinde başlandı.Bu uygulamalar sonrasında ; ülkemizdeki ilaç pazarında ve eczanelerimizde yaklaşık % 25 oranında küçülme yaşanacak,bu durum azalan karlılık ve artan işletme giderleri açmazında önemli sıkıntıları da beraberinde getirecektir.
İki buçuk aylık süreçte bir çok ilaç firması çok sayıda çalışanı ile yollarını ayırmak zorunda kaldı.Firmaların bundan sonraki beklenen hamlesi kayıplarının telafisi için ilaç satış koşullarında kendi çıkarları yönünde değişiklikler yapmak olacaktır.
Kuşkusuz sağlıkta dönüşüm programı ile en ağır kayıplara uğrayan meslek grubuyuz.Bizler demokratik hakkımızı kullanarak eylemlilik sürecini yaşarken,her platformda sıkıntılarımızı ,bu koşullarda mesleğimizi sürdürmemizin zorluğunu ve gelecekle ilgili kaygılarımızı anlatıp çözüm bekledik.Ancak çözüm yerine korku ortamı yaratmak ve birlikteliğimizi bölmeye yönelik tehditlerle karşılaştık.Bu tehditler “markette ilaç açılımı”na kadar uzandı.
15 Ocak 2010 tarihine çok kısa bir süre kalmışken , SGK’nun tek taraflı fesih işlemiyle ilgili , Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararı en çok siyasi otoriteyi ve kurumu rahatlatmıştır.Oluşan belirsizlik ortamı sadece süreci ötelemekle kalmadı , hepimizin motivasyonunu da azalttı.Görünen o ki ; mevcut sözleşme iki yıl daha sürecek.Mevcut sorunlarımız ise sözleşme revizyonları ile çözülmeye çalışılacak.Bu arada alt yapısı tamamlanmamış ,eczanelerde yeni sıkıntılara yol açacak ilaç takip sistemi ise eksiklerine karşın tam anlamıyla dayatma olarak uygulanmaya çalışılıyor.
4 Aralık süreciyle ilgili görüşlerimizi ,TEB’nin büyük kongre sonrası yumuşayan tavrını,hak arama mücadelemizin ideolojik olmadığını anlatma çırpınışlarını,yandaş dernekleri ve onlardan çare bekleyenleri daha sonra paylaşacağız.
Ancak eylem sürecinde yaşadıklarımızı kısaca değerlendirmek de gerekiyor.
Bölge toplantılarında sizlerle paylaştığımız gibi ,sesimizi duyurmaya çalışıp çözüm beklerken uzlaşmadan uzak hatta tehdit içeren söylemlerle karşılaşmamızın iki önemli nedeni var.
*Birincisi ,siyasi otoritedeki örgütlü yapılara , hak arama eylemlerine ve karşı duruşa olan tahammülsüzlük.Bizlerin hak arama eylemlerimizin başarılı olması mutlaka engellenmeliydi.Aksi halde sıkıntı içerisinde ama dağınık bir çok meslek grubu bizleri örnek alacak ve örgütlü mücadele yolunu seçecekti.
*İkinci büyük sorun ise , siyasi otoritenin sağlığa ,ülke insanına sunulan sağlık hizmetlerine,sağlık çalışanlarına ,ilaca ve eczacıya bakışı ile ilgilidir.Sağlık hizmetlerinin önemini göz ardı ederek sadece tasarrufu ve maddi boyutunu öne çıkarmak bu gün yaşananların en önemli nedenidir.
Aslında sorunlarla boğuşan,ciddi sıkıntılar yaşayan sadece bizler değiliz.Ülkemizdeki hemen her meslek grubu olumsuzluklarla mücadele ediyor,geleceğe umutla bakamıyor. Küçük ve orta ölçekli esnaf ayakta kalma mücadelesi veriyor,özelleştirmeler hızla sürüyor ve işsizlik çığ gibi büyüyor.Genç nüfusun işsizlik oranı ise % 24 ‘ lere ulaşmış.Yani işler iyi gitmiyor.
Bu tabloya rağmen hak arama mücadelemizde vatandaştan beklediğimiz desteği bulamadık.Bu süreçte sorunlarımızın iyi anlatılamadığı ,halkın bizi anlamadığı sıkça ifade edildi.Bu tabloda özellikle son yıllarda vatandaştan uzaklaşmış görüntümüzün payı büyük olabilir.
Ancak yapılmaya çalışılan bilinçli bir yönlendirmeydi.Sadece parasal boyutu öne çıkararak gündemi değiştirdiler. Medyanın ciddi desteği ile ,haklı olup olmadığına bakılmaksızın tıpkı itfaiye işçilerine ve tekel işçilerine olduğu gibi bizlere ve doktorlara tepki ile yaklaşıldı ,hatta vatandaşa bunlar çok para istiyorlar diye şikayet bile edildik.
Vatandaşın önemli bir bölümü ise bizlerin anlattıklarına bakmadan , dinlemeden biraz daha fedakarlık yapmamızı önerdi.
İşin ayrıntısı, sorunların boyutu göz ardı edilerek ; Tekel işçilerinin iş güvencesi, 4-C dayatması ve özlük hakları mücadelesine “çok para alıyorlar biraz fedakarlık yapsınlar” , bizim ayakta kalma çabalarımız için de “asgari ücretle yaşayanlar var ,halinize şükredin” yaklaşımları bile sergilendi.
Aslında bu tablo ülkemizin geleceği adına her şeyden daha önemlidir. Bu ülkede çalışan,üreten herkesin koşullarının iyileştirilmesini,herkesin emeğinin karşılığını almasını savunmak yerine en kötüyü örnek gösterip,en düşük koşullarda buluşmayı önermek anlaşılır gibi değildir.Olması gereken herkesin emeğine,eğitimine,yaptığı işe saygı duymak ve hakkını almasını istemek ,bu uğurdaki mücadelesini anlayışla karşılamak olmalıdır.
Başta her fırsatta vatandaşla iç içe olduğunu söyleyen , bizi en iyi onların anladığını düşünen eczacılar olmak üzere bu ülkenin tüm aydınlarına düşen tarihi görev bıkmadan,yılgınlığa kapılmadan ve sabırla vatandaşa doğruları anlatmalıyız.Hak arama mücadelelerine , örgütlü yapılara saygı duyulmasını ve destek olunmasını sağlamak için çaba harcamalıyız.
Ancak bu koşullarda umutlarımızı yeşertip aydınlık bir gelecekten söz edebiliriz.
Saygılarımla…