Ecz.Ersun ÖZKAN
4. Bölge Adana Eczacı Odası Başkanı
Değerli Meslektaşlarım,
Yaklaşık iki yıldır eczacılarımızın görüş ve önerileri doğrultusunda eczacı kamuoyunda oluşan beklentilerin karşılanmasını sağlamak amacı ile mesleğimizde yaşanan sıkıntılı süreci, eczane ekonomilerinde yaşanan yangının engellenmesinin gerekliliğini ve bunun nasıl yapılabileceğini dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışıyoruz.
Sağlık sisteminde yaşanan liberalleşme sonucu, ilacın herhangi bir ticari ürün noktasına taşınmasıyla başlayan ve özellikle 2010 yılında SGK tarafından hayata geçirilen, ilaç harcamalarında global bütçe uygulamaları ile birlikte eczane ekonomilerimiz bugün 2005 yılı öncesi günleri arar konuma gelmiştir.
Ekonomi Koordinasyon Kurulu tarafından alınan kararlar sonrası bir taraftan Sağlık Bakanlığı diğer taraftan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın politikaları dolayısı ile SGK uygulamaları altında ezilen eczacılar, çıkış yolu bulunamadığı taktirde ciddi bir mesleki seleksiyon ile karşı karşıya kalacak gibi görünüyor.
Mesleğimizde böylesine kırılmaların yaşandığı bir dönemde 6-8 Haziran 2013 tarihleri arasında Zonguldak Eczacı Odamızın ev sahipliğinde 38. Dönem 3. Bölgelerarası Toplantısı Eczacı Odalarımızın katılımı ile gerçekleştirildi. Özel nedenlerden dolayı katılamasam da Eczacı Odamızı temsilen toplantıya katılan yönetici arkadaşlarımdan ve görüştüğüm oda başkanlarından aldığım bilgiler doğrultusunda maalesef bu bölgelerarası toplantısının da diğer toplantılarımız gibi yaşadığımız sıkıntılara çözüm aramak yerine; iktidar muhalefet çekişmesi odaklı bir toplantı olarak gerçekleştiğini öğrenmiş bulunmaktayım.
Kürsülerde hoş olmayan karşılıklı suçlayıcı diyaloglar dışında, başlıklar halinde sıralamak gerekirse;
- Sağlık Bakanlığı’nın Yönetmelik Taslak Metnini Eczacı Odalarına verilmesini istemediği,
- Yılların beklentisi olarak hayata geçirilen 6308 sayılı yasada değişiklik yapılması gerektiği,
- Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nun, imzalanacak protokol ile eczacılara yeni ekonomik kazanımlar sağlanmasının önünde engel olduğu,
- Çok konuşulan Türk Eczacıları Birliği’nin “Eczacılıkta Emeklilik Projesi”nin hayata geçirilemeyeceği,
gibi karamsar başlıklar maalesef bu toplantının gündem maddeleri olarak yerini aldı.
Tüm bunların yanında;
- KKİ uygulamalarında herhangi bir değişiklik olup olmayacağı,
- Eczacılara verilen reçete başı ücretin artıp artmayacağı,
- Eczacılıkta Meslek Hakkı alınmasına yönelik ne gibi çalışmaların yapıldığı,
- 2011 yılında yapılan uygulamalar sonucu oluşan eczane stok zararlarının ödenip ödenmeyeceği,
gibi tüm eczacılarımızı yakından ilgilendiren konularda ise somut olarak ortaya bir şey konulamaması, mesleğimizin geleceğine yönelik umutlarımızın maalesef sönmesine neden olmuştur.
İşte tam da burada özellikle Afyonkarahisar’da yapılan bir önceki Bölgelerarası Toplantı’da çağrı haline getirilen ‘Seferberlik’ söyleminin gereğini yerine getirmek tüm örgüt yöneticilerinin önceliği olmalıdır.
Bugün eczane ekonomilerinde yaşanan yangın ile mesleğimizin geleceğinin şekillendiği böylesi zor bir dönemde eczacıların ve eczacılık mesleğinin geleceği, TEB ve muhalefet eczacı odalarının karşılıklı atışmalarına ve buna taraf olunarak kutuplara ayrılan eczacı odası yönetimlerinin tavırlarına mahkum edilmemelidir.
Bugün ülkemizde bir çok meslek dalında olduğu gibi eczacıların da büyük bir kısmı mesleğini icra ederken umutsuzluk ve mutsuzluk içerisinde iken, mutluluk maskesi takanların bu maskelerini çıkarmalarını ve eczanesinde mesleğini icra etmeye çalışan meslektaşlarımızın geleceğe umutla bakmasını sağlayacak yöntemlerin hayata geçirilmesini sağlamak hepimizin bu mesleğe olan borcudur diye düşünüyorum.
Bu anlamda Adana Eczacı Odası Yönetim Kurulu olarak;
Yaşanan bu sıkıntılı süreçte doğru bir çıkış yolu bulabilmek için öncelikle TEB ve eczacı odaları arasında ortaya çıkan güven bunalımını aşmaya yönelik sağduyulu yaklaşım sergileyen, ortak hareket ve karar alma mekanizmalarını sağlıklı işleterek diyalog ve eleştiri kanallarını açık tutan, güçlü ve kararlı bir örgüt yapısı ile teslimiyetçi olmayan bir anlayış doğrultusunda - kuşkusuz ki meslek örgütü olmanın gereği - “hak arama mücadelemizin” doğru zeminde yapılmasının gerekliliğini eczacı kamuoyu ile paylaşmak istiyorum.
Bunları hayata geçiremediğimiz takdirde ülkemizde yaşanan siyasal ve toplumsal mücadeleye paralel olarak içinden geçtiğimiz tarihsel “anlar”, tabanından kopma tehlikesi ile yüz yüze kalmış tüm örgüt yöneticileri için yaşamsal dersler çıkarmanın fırsatı olarak algılanmalıdır.