Audemus jura nostra defendere.
Hakkımızı aramaya cesaret ediyoruz.

Bir kongrenin ardından;

Değerli meslektaşlarım  28-30 Kasım 2014 tarihlerinde İVEK Derneğinin İstanbul Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlemiş olduğu ULUSLARARASI İLAÇ VE ECZACILIK KONGRESİ gerek katılım gerekse içerik zenginliği bakımından son yılların en mükemmel toplantılarından birisi olarak meslek tarihine geçti. Benim de  bir poster ve yirmi dakikalık bir sunumla katıldığım bu kongrede yapmış olduğum sunumu, bazı konu başlıklarını ve gözlemlerimi kongreye katılamayan meslektaşlarımla  paylaşmak istedim.

Bizim oturumun konusu marka yaratmak olunca, majistral formül hazırlayarak nasıl marka olunur sorusunun cevabını bana ayrılan yirmi dakikalık sürede anlatmakta doğrusu zorluk çektiğimi itiraf etmeliyim.Kongrenin  program özetini elime aldığımda son günün son konuşmacılarından birisi olmam benim için bir sürpriz olmadı. Biz, majistral formül hazırlama işini her zaman sona bırakmadık mı?  Daha doğrusu unutmadık mı? Bu bir sitem değil aslında, bir hatırlatma... Çünkü '' UNUTMAK YİTİRMEKTİR''… Bu nedenle mesleki kongrelerde kim anlatırsa anlatsın konu majistral formül ise ilk oturumlarda yerini almalı ve meslek tanımımızı zenginleştirmeli.

Bizim olmadığımız yani eczacının yok sayıldığı her projenin önünde ancak elimizde  havanla dimdik durabileceğimizi kavramamız gerek.Sunumda, havanın büyük gücünden söz ettik, artık yeniden eczanelerde havan sesinin duyulması gerektiğinden dem vurduk. Ancak  havan sözcüğünü o kadar güçlü  vurgulamışız ki  oturumda konuşma sırasını bekleyen meslekte duayen büyüğümüzün bile kafasını karıştırmış olmalıyız. Meslektaşımız konuşma sırası gelince ben havanı bıraktım eczanemde beher içerisinde merhemlerimi hazırlıyorum dedi. Bu seferde bizim kafamızı karıştı. Oysa ki burada vurgulamak istediğimiz simgesel bir obje olarak majistral formül hazırlamanın gücüydü.

Günümüzde meslekdeki beklentilerin ve  umutların böylesine kırıldığı bir süreçte majistral formül hazırlayarak nasıl marka olunacağını 1800 lü yılların sonunda yaşayan iki eczane eczacısının hayatından kesitler vererek anlatmak istedim. İkisinin, ortak yönü eczane eczacısı olmaları ve yaşadıkları dönemin tüm imkansızlıklarına rağmen gerçekleştirdikleri başarı öyküleri. İletişim tekniklerinin yok denecek kadar az olduğu, bilgisayarın hatta telefonun dahi olmadığı bilgiye ulaşmanın  çok güç olduğu bu dönemde Ahmet Hamdi Bey ve William Martindale nin öyküleri oldukça ilginç. Ahmet Hamdi bey bu coğrafyada yaşayan bizden birisi mütevazi bir eczane eczacısı. İstanbul’da Türkler tarafından açılan ilk eczanenin eczacısı olarak ünlenirken diğeri ise bizden binlerce kilometre uzakta olmasına rağmen dili dini ırkı ne olursa olsun yine bizden birisi olarak kabul edeceğimiz zamanın İngiltere’sinde yaşamış çılgın bir eczane eczacısı.

Ahmet Hamdi Bey, iyi ilaç yapımı yöntemleri üzerinde çalışmış,gözlem ve incelemelerini dönemin dergilerinde yayınlamış laboratuarında yetiştirdiği öğrencilerle yakından ilgilenmiş bu çabalarının karşılığında  Fahr-i Eczacıbaşı, Şeyh-ül Eczacıyan, Arma-i Hümayun gibi unvanları ziyadesiyle hak etmiş ve  saraya kabul edilmiş bir eczacı. Ahmet Hamdi Bey yalnızca eczane  işletmekle kalmamış, bu alanda araştırma ve yayınlar  da yapmış. Bir örnek olarak Hydrastis Canadensis (SARIKÖK) ile Hamamelis Virginiana (CADIFINDIĞI) tentürleri arasında meydana gelen bulanıklık ve çöküntüyü gidermek için yaptığı araştırmalar ve yayın gösterilebiliriz.

Yaptığı birçok deneyden sonra  formüle bir damla klorhidrik asit ilave etmenin bulanıklığı önlediğini, konulan bir damla klorhidrik asidin de ilacın terkibinde hiçbir değişlikliğe neden olmayacağını ve bu şekilde de hastanın ilacının kötü hazırlandığı  düşüncesine kapılmayacağını yazmış. Eczacı P. Apery, yürürlükteki yönetmeliğe göre, hekimin hazırladığı bir formüle  eczacının herhangi bir madde ilave edemeyeceğini  savunurken. Eczacı Jurescu  konunun reçetedeki formüle bir madde ilave edilmesi  meselesi olmayıp, ilaç hazırlama tekniği ile ilgili  olduğunu, eczacının uygun bir ilaç yapmak için  formülü istediği yönde hazırlayabileceği ve bunun  eczacılık sanatının bir gereği olduğunu öne sürmüş  ve bu fikri savunmuştur. işte,1900 yıllarının başında  meydana çıkan bu tartışma, o dönemde İstanbul  Eczacılarının meslek bilgisi yönünden eriştikleri  yüksek düzeyi göstermesi açısından çok ilgi çekicidir.Biz ise bugün medula eczacılığının sınırları dışına çıkamadan SGK nun kesintisine uğramadan reçetelerimizi nasıl hazırlarız kaygısıyla mesleğimizi sürdürmekteyiz.

Diğer eczacımız William Martindale ise tam bir çılgın. Martindale eczanesinde mütevazi bir çalışma içerisinde günlerini geçirirken birden kafasında bir şimşek çakar. Yılların verdiği meslek tecrübesi ve bilgi birikimiyle bir farmakope yazacaktır. British Farmakope gibi Eczacılık Bilim'inin en önemli kaynaklarından birisini hafife alan ve yeterli görmeyen ve daha iyisini yazmaya karar veren çılgın bir eczane eczacısının aldığı karardır bu. British Farmakope’nin Ekstrasını yazmaya koyulur ve bu düşüncesini 313 sayfayı bulan ilk basımıyla gerçekleştirir 1885 tarihinde 4. baskısında sayfa sayısına 4160’a ulaştırır. Oysa Martindale, EXTRA FARMAKOPE yada MARTİNDALE FARMAKOPE’si adını verdiği eserini yazmaya karar verdiğinde bu fikrinden dolayı alaya alınmış, küçümsenmiş ve de acımasızca eleştirilmiştir. Ancak o çılgın ama bir o kadar bilgili eczacı hiç yılmamış, araştırmalarını yıllar içerisinde oluşan bilgi ve tecrübeleriyle birleştirip sonunda 29.baskısını yapan EXTRA FARMAKOPE isimli eserini ortaya çıkarmıştır. İngiltere Kraliyet ailesi bile bir zamanlar alaya alınan bu çılgın eczacıyı zaman zaman saraya davet edip Kraliçe Victoria ile görüştürüp hastalıkların tedavisinde bilgisine başvurmuştur.

Martindale mesleki başarısını ne yazık ki özel hayatında gösterememiş. Kimi tarihçilere göre aşırı beyin yorgunluğundan kimi tarihçilere göre de gizli bir gönül ilişkisinden girdiği ruhsal bunalımın sonucunda  siyanür içerek hüzünlü bir şekilde hayatına son vermiştir.

Evet birbirlerinden beklide haberleri bile olmadan aynı yıllarda yaşayan iki eczane eczacısının kendilerine güvenmeleriyle yarattıkları başarı hikayeleridir bu yazdıklarım.Hepimiz bir Ahmet Hamdi Bey veya William Martindale olabilir miyiz? Soru bu...

Tabii ki burada bize ve meslek örgütümüze büyük görevler düşmekte.

Bizler laboratuarlarımıza gereken önemi verip ilaçlarımızı olması gereken titizlikle hazırlarken meslek örgütümüz de buna ilişkin beklentilerimizi gerçekleştirmekle sorumlu ve görevli. Avrupa’da 1985 yılında gerçekleşen majistral devrim ne yazık ki henüz bizde çok uzak gözükmekte.Nasıl mı ? Bakın;

Türkiye İlaç ve Tıbbî Cihaz Kurumundan:

12 Nisan 2014

ECZACILAR VE ECZANELER HAKKINDA YÖNETMELİK

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Amaç

s) Majistral ilaç: Hasta için özel olarak hekim tarafından reçete edilen ve eczanede bu formüle göre hazırlanan ilacı…

Biz hala yaptığımız terminoloji hatasının farkında bile değiliz, '' s'' bendinde ne diyoruz  Majistral ilaç bu sözcük bir dönem kullanılmış ancak hatalı bir söyleniş olduğu fark edilerek yerini majistral formül ‘e bırakmış.Majistral’in kendisi zaten kelime anlamı ile ustanın yaptığıdır.Yani majistral’in kendisi ilacı tarif eder,tanımlar.Değişime dili düzelterek başlamakta yarar vardır.

Bundan tam bir buçuk yıl once Eczacının Sesi Yayın Kurulu olarak meslek örgütümüze bir dilekçeyle başvurduk,ilgili metni aşağıda göreceksiniz

TÜRK ECZACILARI BİRLİĞİ MERKEZ HEYETİ’NE

Eczanelerimizde laboratuar ortamında MAJİSTRAL FORMÜL içeren reçeteleri hazırlamada yaşadığımız zorlukları mesleğimizin en yetkili üst kurulu olan siz değerli meslektaşlarımıza bir kez daha hatırlatmak istiyoruz.

Bu sorunları başlıklar halinde ifade edecek olur isek ;

1-Mevcut majistral tarife içerik olarak günümüz formüllerini oluşturan maddeleri  bulundurmakta yetersizdir.Bu anlamda zenginleştirilmiş güncel etkin ve yardımcı maddeleri içeren tarife yeniden düzenlenmelidir.

2-Yine mevcut majistral tarife günümüz ekonomik koşullarını göz önüne alarak Eczacının meslek hakkını koruyacak ve produi' lerin güncel fiyatlarını dikkate alacak şekilde  yeniden oluşturulmalıdır.

3-TEB Eczacının laboratuar  bankosunda ve reçeteyi yazan doktorun masasında yer alan kaynak kitap oluşturacak TÜRK İLAÇ FORMÜLERİ'ni bir an önce hayata geçirmelidir.

4-Egaş; Eczanelerimizin ihtiyaç duyduğu produi' leri kalite ve çeşitlilik anlamında karşılayabilecek şekilde yeniden yapılanmalıdır. Laboratuarlarımızın modernize  edilmesinde ihtiyaç duyulan cihaz ve donanımlar Egaş'tan rahatlıkla temin edilebilmelidir.

5-Eczanesinde gerekli yenilenme ve cihaz yatırımı yapacak meslektaşlarımıza KOSGEB desteği sağlanmalı mümkünse  bu destekler hibe şeklinde olmalıdır.

6-SGK tarafından yapılan majistral reçete kontrollerindeki kesintiler bu kurumda çalışan meslektaşlarımızın yorumlarına bırakılmamalı, ihtilaf ve itirazları değerlendirecek bilimsel kurulun bir an önce oluşturulması için gerekli adımların atılması önem arz etmektedir.

Artık majistral formül yapımının  eczacının mesleki tatmin veya hobisi olarak  görülmediği, Eczanelerimizde mevcut laboratuarlarımızın küçük bir ilaç imalathanesi haline gelmesi,yokluğu çekilen her ilacın laboratuarlarımızda yapılabildiği bu formüllerin yapılışında eczacının meslek hakkını alabildiği, mesleğimizin üretimden gelen güçle saygınlığını artırdığı ve böylelikle içerisinde eczacının düşünülmediği tüm senaryoların itibar göremeyeceği günlere kavuşmak dileğiyle yaptığımız çağrının dikkate alınmasını dileriz.

Eczacının Sesi Yayın Kurulu

Gelen cevabı tahmin edersiniz şimdi buradan yazmıyorum ama söylemeden de geçemeyeceğim. Biz bu sorunları biliyoruz ve çözmek içinde çalışıyoruz siz işinize bakın kabilinden üstünkörü yazılmış bir yazı. Şimdi sormak gerek yukarıdaki sorunların hangisi çözüldü. Bırakın sorun çözmeyi majistral yapımının daralması bir anlamda yok olması için elden ne gelirse yapıldı. Suiistimal bahane edilerek kota bile koyuldu.

Abusus non tollit usum

Suiistimal düzgün kullanmayı iptal ettirmez. (yani bir şey suiistimal edilince onun düzgün kullanımını etkilememelidir) buna ancak Latince bir cümle ile cevap verilir …

Netice olarak BU ÜLKENİN ECZACILARI olağanüstü durumlarda veya yokluğu çekilen ilaçların imalatında üzerlerine düşen görevi yapabilecek bilgi birikimine ve donanıma sahiptirler. Eczanelerimiz bu anlamda lojistik ilaç dağıtım noktaları değil, ilaç üretim merkezleridir.

Nil desperandum (Asla vazgeçme)

Diyerek sözlerimi bitirdim.

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat