ABD’deki Maryland Üniversitesinde 35 yıldır mühendislik alanında öğretim üyeliği yapan Türk profesör Yavuz Oruç’un, 9 Aralık’ta ABD’de Türkçe basılan romanı "İkinci Peron", satış listelerinde üst sıralara yerleşti.
Okuyucuyu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş yıllarında yolculuğa çıkaran romanın ilginç karakterleri ve otantik aşk hikayeleri, döneme farklı pencerelerden baktırıyor.
Yazarın, annesinin günlüklerinden, mektuplarından ve takvim yapraklarına tutulmuş notlarından yola çıkarak yazdığı roman, gerçek ve kurguya dayanan olaylar örgüsüyle dikkati çekiyor. Bilkent Üniversitesinde de dersler veren Prof. Dr. Yavuz Oruç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, “İkinci Peron” romanının aralıkta ABD’de Türkçe basıldığını belirtti.
ABD’ye doktora için gittiğinden bu yana 35 yıl geçtiğini, bu sırada ülkede elektrik mühendisliği alanında birçok proje hazırlayıp, birçok bilimsel makaleye imza attığını belirten Oruç, “İkinci Peron”un ilk romanı olduğunu söyledi. Oruç, “Kitabımın, ABD’de basılan ilk Türkçe romanlar arasında bulunduğunu söyleyebilirim” dedi. Romanının, 17 yaşındaki kahramanı Tomris’in, Ekim 1942’de, Ankara’da 2,5 yıldır eğitim aldığı İsmet Paşa Kız Enstitüsünden ayrılıp memleketi Amasya’ya gitmek üzere trene binmesiyle başladığını dile getiren Oruç, bu yolculuk sırasında hem gerçeğe hem de kurguya dayalı olayları geriye dönüşlerle anlattığını söyledi. Yavuz Oruç, romanının kurgusunu şu sözlerle özetledi:
“Tomris’i dayısı okuldan alıyor. Trenle Amasya’ya giderken yan kompartımanda iki kişiyle karşılaşıyor, bu kişiler, ileride tanıyacağı bir çocuğun annesi ve babası. Tren giderken, zaman eğrisinde hayal kuruyor ve tüm geçmişini düşünüyor. 1900’lü yıllara kadar gidiyor, anneannesini, dedesini, annesini, babasını onların nasıl evlendiğini hatırlıyor. Tomris, trenin hareketiyle, geride bıraktığı zamanı ve bir yandan da geleceğini düşünüyor.”
Romanında Osmanlı-Rus Savaşı’ndan 2. Dünya Savaşı’nın bitişine kadar geçen zamanda gerçek ve kurgusal öyküleri, romanın kahramanı Tomris’in çevresindeki ilişkiler üzerinden anlattığını bildiren Oruç, romanındaki ilginç karakterler ve otantik aşk hikayelerinin, döneme farklı pencerelerden bakılmasını sağladığını da kaydetti.
“Karakterler benim çok yakınımda”
Romanı yazmaya nasıl karar verdiğini de anlatan Yavuz Oruç, romanın kahramanlarından Tomris’in annesi olduğunu ifade etti. Annesinin elindeki mektuplarla bir gün kendisine gelerek “bunları yazar mısın?” dediğini aktaran Oruç, romanın “Başlarken” bölümünde şu ifadeleri kullandı:
“2010 yılının sıcak bir haziran gecesiydi. Yeşilırmak Nehri’nin kenarında bir apartmanın dördüncü katında, elinde bir fotoğraf albümüyle gözlerimin içine bakarak ’Yazar mısın bunları?’ diye sorduğunda, ’Elbette’ demiştim. ’Elbette yazarım’. Sonra torba torba Şaziment’in, diğer arkadaşlarının, ablalarının, hocalarının mektuplarını önüme yığdığında ve teker teker okuduğumda her bir mektubu, bildim ki yazmalıyım. Anlatmalıyım, kalemimi tutup yazabildiğim kadarıyla, çocukluk hayallerinin nasıl yıkılıp yok olduğunu, gençlik umutlarının nasıl yeşermeden solup sarardığını. Sadece seni değil, diğer kahramanların senin öykünle kesişen öykülerini de anlatmalıyım ki bilinsin her şey acısıyla, tatlısıyla..."
"1942 Ekim’inde bindiğin Amasya trenine seninle binmeyi ne çok isterdim bir bilsen. Binemedim elbette. 1953 yılı daha doğmamıştı benim gibi, ama bana verdiğin o mektuplar yok mu? Beşik gibi salladı beni Amasya’yla Ankara arasında. Gel istersen tekrar çıkalım yola, dolaşalım birlikte o eski mekanları zaman eğrisinde 1900’lü yılların başından başlayarak...”
Yıllardır bilimsel araştırmalarla uğraşan bir akademisyen olarak yazdığı romanın başka heyecanlar yarattığını dile getiren Oruç, “Bu heyecanı başkalarıyla paylaşabilmenin mutluluğunu yaşıyorum” diye konuştu.
Sırada bir aşk romanı var
Kitabının ABD’deki internet satış listelerinde çeşitli kategorilerde farklı sıralarda yer aldığını, ancak bir listede 12. sıraya kadar yükseldiğini bildiren Oruç, “İngilizce olarak yazdığım akademik bir kitabım da var, ama ABD’de Türk romanı hemen hemen basılmıyor. Bir Türk romanının bu sıralara yükselmesi ilginç oldu gerçekten” dedi.
Romanın kadınlara biçilen rolü irdelediğini söyleyen Oruç, “Kadınlara ’Sen bu olacaksın, sen şu olacaksın’ denilir hep. Aslında bu, sadece o yıllarda değil, teknolojinin bu kadar ilerlediği günümüzde bile böyle” diye konuştu. Oruç, romanın Türkiye’de basımı için bir yayınevi ile görüşmelerinin devam ettiğini de söyledi. Sonraki romanında Amasya’nın elma bahçelerini anlatan Strabon ile Mihri Hatun arasındaki aşkı yazmak istediğini belirten Oruç, “1600 yıl gibi bir zaman var aralarında. Kadın toprağa, bahçeye, Amasya’nın güzelliklerine aşık. Mihri Hatun Strabon’u biliyor, Strabon ise Mihri Hatun’u bilmiyor. Bu da çok ilginç bir roman olacak” dedi. (AA)