Sanat sezonu boyunca Türkiye'nin farklı sahnelerinde onlarca eseri tiyatroseverlerle buluşturan Devlet Tiyatroları eserlerin kostümlerini ve aksesuarlarını kendi ekibiyle üretiyor.

Sanat sezonu boyunca Türkiye'nin farklı sahnelerinde onlarca eseri tiyatroseverlerle buluşturan Devlet Tiyatroları (DT), eserlerin tüm kostümlerini ve aksesuarlarını kendi ekibiyle üretiyor.

Macunköy'deki atölyelerde her temsil öncesi harıl harıl çalışan terziden ayakkabı ustasına, kuaförden şapka tasarımcısına tüm teknik personel, hem hayal güçlerini hem de deneyimlerini sahneye yansıtıyor.

Atölyelerden sorumlu Sanat Teknik Müdürü Hakan Dündar, yeni oyunların dekor ve aksesuarlarını yetiştirme telaşındaki atölyeler ve atölye çalışanlarıyla ilgili bilgi verdi.

Dündar, tesiste marangoz, boya, terzi, demir, kundura, heykel ve mask atölyeleri ve idari birimler gibi toplamda 25 bölümün yer aldığını ve bu atölyelerde çalışan 287 kişinin tüm yıl aynı hızda "ter dökmeye" devam ettiğini söyledi.

Oyunlar için gerekli tüm aksesuar ve dekorların "işinin ehli ellerde" şekillendiğini kaydeden Dündar, üretimlerin sadece İstanbul ve İzmir dışında DT sahnesinin olduğu tüm şehirleri kapsadığını anlattı.

Dündar, bir sanat sezonunda yaklaşık 80-100 yeni prodüksiyon sunan DT için eylül ayı başından itibaren atölyelerde 20 eser için dekor ve kostüm üretimi yaptıklarını belirtti.

Hakan Dündar, gün başına bir oyun bile düşmediğine dikkati çekerek, bu çalışma temposunu yurt dışındaki tiyatrolarda anlatıp, yapılan dekorları gösterdiğinde kimsenin inanamadığını ifade etti.

Bugüne kadar hiçbir ürünü dışarıda yaptırmadıklarının altını çizen Dündar, şöyle konuştu:

"Dekorların bütün imalatları hepsi kendi atölyelerimizde yapıldı. Türkiye'deki en büyük atölyeler burada. Avrupa'da da tek bir kuruluşa ait böyle bir atölye görmedim. Oradakiler parça parçalar. Bizim atölyelerimiz ise bir kampüs içinde toplu şekilde bulunuyor. Burası aynı zamanda bir eğitim alanı. Bir marangoz ya da terzi gelir gelmez bize adapte olamıyor. Tiyatro bakışı farklı, tiyatroya dikilecek ceket, yapılacak mobilya farklı. Gün geliyor 16. yüzyıldan bir kıyafet dikiyorsunuz. Bir ressam en fazla bire iki metrelik bir tablo üzerinde çalışır ama burada gün geliyor 15 mekrekarelik bir fon bezi üzerinde çalışıyor ustalarımız. O yüzden bir zanaatkarın 'ben bu işi yaparım' diyebilmesi için atölyede uzun yıllar geçirip, sisteminin içinden yetişmesi gerekli. Ayrıca hem malzeme hem estetiği kendi içinde özümsemesi lazım."

Hayal güçlerini sahneye yansıtıyorlar

Atölyelerdeki ustaların bilgilerinin yanı sıra hayal güçlerini ve tecrübelerini daha genç çalışanlara aktararak usta çırak ilişkisini de sürdürdüklerini dile getiren Dündar, şunları söyledi:

"Burada çalışan arkadaşlarımız seyirciyle buluşan sanat eserlerinin ortaya çıkmasında önemli bir rol oynuyor. Onlar gibi ustalar piyasada çok kalmadı. Aralarında heykeltıraşlar, terziler, kuaförler, kunduracılar, ressamlar var. Ekip, sanatçı ve yönetmenlerle el ele vererek seyirciyle buluşacak eser için en iyiyi ve en güzeli hazırlamaya çabalıyor. Her atölyenin kendi içinde bir disiplini ve çalışma şekli var. Piyasadan alınan gerçek saçın tek bir telini ziyan etmeden kaş, kirpik, bıyık, saç, sakalları da dahil oyundaki tüm araç gereç ve aksesuarları kendimiz yapıyoruz."

Depoda, yeniden sahneye çıkacakları günü bekliyorlar

DT'nin kapalı gişe oynayan eserlerinde kullanılan kıyafet ile aksesuarların bakımının yapıldığı ve korunduğu büyük bir deponun da tesis içinde yer aldığına dikkat çeken Dündar, burada binlerce eşyayı muhafaza ettiklerini anlattı.

Bölgelerin, oyunlar bittikten sonra, sandıklar içinde tüm aksesuar ve kıyafetleri kendilerine gönderdiğini kaydeden Dündar, şunları söyledi:

"Kaftanlar ve diğer kıymetli kıyafetler özel ilaçlarla, solüsyonlarla korunuyor. Biz de kullanılabilecek durumda olanları depoda saklıyoruz. Zaman zaman da okullar, özel veya amatör tiyatrolar ve üniversitelerden destek talebi geliyor. Bu talepleri de elimizden geldiğince karşılamaya çalışıyoruz. Hiçbir kostümü ve eşyayı ziyan etmiyoruz. Yönetmenler her eseri çalışırken önce buraya gelip işlerine yarayabilecek eşyalara bakar, kullanabileceklerini alırlar. Böylece hiçbir eşya ziyan olmaz."

"Canla başla çalışıyoruz"

Perukacı Canip Yücel de her oyunda birkaç peruka olmak üzere bir sezonda 300 civarında peruka hazırladıklarını bildirdi. Bir perukanın profesyonel elde üç günden önce tamamlanmayacağını söyleyen Yücel, atölyede iplikten naylona, keçi tüyünden, yüne hem sentetik hem doğal saçtan her türlü malzemenin kullanıldığını belirtti.

"Bizde hiçbir peruka ziyan olmaz, bozduğumuz perukaları sakalda bıyıkta kullanıyoruz" diyen Yücel, 24 kişinin görev aldığı atölyede herkesin bu işi canla başla yürüttüğünü ifade etti.

Kunduracı Hasan Eren de sezon başından beri erkek ve kadın için yaklaşık 600 çift ayakkabı ürettiklerini anlattı. İstanbul DT hariç bütün bölgelere ayakkabı hazırladıklarını bildiren Eren, bir ayakkabının iki saatte üretildiği bilgisini de verdi.

 


 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat