Öznur Oğraş Çolak

Tiyatro Pera ‘Vanya, Sonya, Maşa ve Spike’ adlı oyunla perdelerini açacak.

Yeni mevsimde perde açmaya hazırlanan Tiyatro Pera, bu yıl ilk kez çağdaş Amerikan tiyatrosundan bir oyun sahneliyor. Türkiye’de ilk kez sahnelenen Christopher Durang’in yazdığı Nesrin Kazankaya’nın çevirdiği “Vanya, Sonya, Maşa ve Spike”adlı oyun Yücel Erten rejisiyle 20. İstanbul Tiyatro Festivali’nde prömiyer yaptı. Tiyatro Pera, 22 Ekim’de ‘Vanya, Sonya, Maşa ve Spike’ ile yeni sezona merhaba diyecek.

Önceki sezonlardan Nesrin Kazankaya’nın yazdığı “Ben Senim”, “Annem Oğlum ve Ben”, “Ah Smyrna’m Güzel İzmir’im”, “Kazaen (Beyoğlu’nda Çarpışmalar)” ve W. Shakespeare’in “Venedik Taciri” adlı oyunlar da repertuvarda yer alacak. Okuma tiyatrosu ve disiplinlerarası sahne gösterileri, sanat etkinlikleri kapsamında bu sezon da izleyicilerle buluşacak. Sıra dışı oyunlarıyla tanıdığımız Tiyatro Pera deyim yerindeyse üretken bir kurum.

Nesrin Kazankaya kendi yazdığı ya da ilk kez Türkçeye çevirdiği oyunları tiyatroseverlerle 16 yıldır buluşturuyor. Tiyatro Pera, yeni sezonda ön çalışmaları başlayan, çağdaş iki yerli oyunu daha seyirciyle buluşturmaya hazırlanıyor. “Vanya, Sonya, Maşa ve Spike” adlı oyunda Maşa karakterini canlandıran Kazankaya, “Çehov’u çok seven bir tiyatro insanıyım. Çehov hayranlığım konservatuvar yıllarına dayanır. Mezuniyet oyununda “Üç Kızkardeş”te Maşa rolünü oynayarak başlayan maceram, bugün yeni yazılmış bir oyunda gene Maşa rolüyle sürüyor” diyor. Kazankaya’nın yazdığı oyunlarda genellikle Çehov tadı hissediliyor. Kazankaya’ya göre, Çehov’un kendine özgü bir gerçekçilik taşıyan, insana dair tüm görüntülerin resmedildiği, ilk bakışta sıradan görünebilen dünyasında, trajediyle komedi, dramatik olanla lirizm, absürd olanla humor iç içe...

Güncel oyunlar...

Kazankaya’nın içinde bulunduğu ya da sahnelediği oyunlar her zaman güncelliğini koruyor. Gerek ülkemizin, gerekse içinde bulunduğumuz dünyanın politik, dinsel, sosyal ve ekonomik yapısının saçmalıklarla dolu ve anlamsız olduğunu söyleyen Kazankaya, “Gelecek kuşakları tehlikeye atan topyekûn bir savaşın sınırında ya da içindeyken, birey olarak her gün elimizdekini biraz daha yitirip aydın kimliğimizle var olma savaşı verirken, yaşam alanlarımız daralırken, öznel ideallerimiz, hedeflerimiz kolaylıkla absürd bir görünüme dönüşebiliyor.

Ve hepimiz tıpkı Çehov figürleri gibi bütün içtenliğimiz, ciddiyetimiz ve derin üzüntülerimizle bu durumları yaşıyor, içinde yer alıyoruz” diyor. Christopher Durang, Çehov oyunlarına göndermeler yaparak günümüzde, ABD’de küçük bir kasabada geçen, özgün bir öykü oluşturmuş. Vanya ve evlatlık kardeşi Sonya, yaşamlarını hiç çalışmadan, kardeşleri Maşa’ya ait bir evde ve onun desteğiyle sürdürüyor. Maşa ünlü bir sinema oyuncusu ve genç sevgilisi Spike ile eve geliyor. Olaylar, hizmetçi Kassandra ve Nina adlı komşu kızın dahil olmasıyla gelişiyor.

Adlarının Çehov kahramanlarından olması, oyundaki karakterlerin bir nevi yazgılarını da belirliyor. Oyunun ana teması taşra yaşamının umutsuzluğu, modern insanın yalnızlığı... Kısacası zeki bir komedinin hüzünle buluştuğu bir yorum diyebiliriz “Vanya, Sonya, Maşa ve Spike” için. Kazankaya, Çehov-Durang buluşmasından ekip olarak çok keyif aldıklarını söylüyor ve ekliyor, “İzleyicinin de aynı keyfi paylaşacağını umut ediyorum”... Küçük sahnesi ve küçük salonun da büyük işlere imza atan Sıraselviler’deki Tiyatro Pera’da oyun seyretmediyseniz bir şeyleri kaçırmışsınız demektir. Neyi mi? Hüznü, sevinçi, aşkı, acıyı, mutluluğu, kahkahayı..

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat