Maziar Bahari’nin Then They Came for Me adlı kitabından uyarlanan, direnç, irade, umut temalarını başarıyla anlatan, Haluk Bilginer’e İran’a girme yasağını getiren Rosewater (Gül Suyu) dün gösterime girdi.
 
 
The Daily Show programının ünlü sunucusu, yazar, yönetmen, medya eleştirmeni, politik aktivist Jon Stewart yazıp yönettiği ilk filmi Rosewater’a (Gül Suyu/2014) Ahmad Shamlu’nun şu dizeleriyle başlıyor:”.. Bunlar tuhaf zamanlar. Gece yarısında kapıyı çalan kişi ışığı öldürmeye geldi, ışığı dolapta saklamamız gerek”.
 
“Biri tutuklanınca onunla ilgili kesinlikle bir film yapmalısınız” diyen Stewart, Haziran 2009’da Tahran’a İran’daki seçimleri izlemeye gelen Newsweek dergisinin muhabiri, İran kökenli Kanadalı gazeteci Maziar Bahari’nin (Gael Garcia Bernal) 118 gün süren tutukluluğunu etkileyici, düşündürücü, mizah dolu bir anlatımla betimliyor. Bahari’nin deneyimledikleri öylesine gerçeküstü, soyut ki insanın imgelemini aşıyor. Tahran’da komedi programı Daily Show’un aktör sunucusu Jason Jones’a CIA ajanı olduğunu söyledikten sonra Maziar gözaltına alınır. sorgulanır, dövülür, casus olduğunu itiraf etmesi beklenir. İşkencecisi Cavadi’yi (Kim Bodnia) sürdüğü gül suyuyla tanıyan Maziar’ın babası Baba Akbar (Haluk Bilginer) 1953’te Şah döneminde komünist olduğu için tutuklanmış, ablası Meryem’de (Golshifteh Farahani) 1980’de Humeyni rejiminde aynı suçtan ötürü 6 yıl hapis yatmıştır.
 
Kocasını ve kızını yitiren Moolojoon (Shohreh Aghdashloo) 21 Haziran sabahı oğlu Maziar’ı uyandırırken aynı olayı üçüncü kez yaşayacağının tümüyle bilincindedir. Dramını geçmişle şimdiki zaman arasında kuran Stewart izleyiciye İran’ın tüm sınıflarını kapsayan gerçekçi bir mozaik sunar. İşkencecileri birer canavar olarak değil, yalnız, bilgisiz, düş gücünden yoksun, korku içindeki bireyler olarak aktarır. Onlarda içten içe bu durumun sürüp gitmeyeceğini biliyorlardır.
 
Bernal’le değerli tiyatro–sinema oyuncumuz Haluk Bilginer’in ikili sahneleri çok güçlüdür. Baba oğluna “Bunların hepsi bir oyun. Sopa atarlarsa taş ol, taş atarlarsa çelik ol. Kağıttan kaplanlar onlar” der. Hücredeki süresince Maziar, Baba ve Meryem’le konuşur. Kurtuluş umudunu hamile eşinin görüntüsüyle kırmaya çalışan Cavadi’yi Maziar, Meryem’in “Suça tanık olduğun için İçin asıl onlar senden korkuyorlar. Onların zayıflıklarını göstermek için özgürlüğünü kullan, savaş” sözlerinden sonra güdümlemeye başlar, artık o güçlüdür, korkmuyordur. Bunu da düş gücüyle, mizahla başarır.
 
Maziar’ın annesi ve karısı sosyal medyada uluslararası bir protesto başlatırlar. Sosyal medyanın toplumun sesi olduğunu, haberleşmeyi demokratikleştirdiğini, yöneticilerin örtbas etmek istedikleri olayları aydınlattığını vurgulayan Stewart “En umutsuz durumlarda bile mizah yeşerir” diyerek Maziar’ın düş gücü ve mizah sayesinde yaşama tutunduğunun altını çizer.
 
Totaliter rejimlerle başetmenin en iyi yolu onların suratlarına gülmek, onları yok saymaktır. Şarlo, Büyük Diktatör’de (1940) bunu yapmıştır. Maziar Bahari’nin Then They Came for Me adlı kitabından uyarlanan, direnç, irade, umut temalarını başarıyla anlatan, Haluk Bilginer’e İran’a girme yasağını getiren Rosewater (Gül Suyu) dün gösterime girdi. Şu anda dünyada yüzlerce gazeteci, binlerce blogcu suça tanıklık ettikleri için tutuklular.
 


Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat