İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş tarafından bir yönetmelik değişikliği yapılarak Şehir Tiyatroları’nın sanatsal özerkliği yok edildi. Çünkü bu yönetmeliğe göre, tiyatroların yönetimi bundan böyle sanatçılarda değil, belediye bürokratlarının elinde olacak.

Yani bundan böyle, İstanbul Şehir Tiyatroları’nda hangi oyunun oynayacağına, hangi oyunların oynanamayacağına AKP’li BŞB Başkanı karar verecek.

Doğal olarak, hem bu tiyatrolarda görevli sanatçılar ve hem de sanatsal duyarlık içinde bulunan bütün aydın çevreler ayağa kalktı. Yürüyüşler, toplantılar, protestolar ve demeçlerle görüşlerini açıklamaya çalıştılar…

Haklıydılar. Çünkü 1914’te Darülbedayi adıyla kurulan ve 1934 yılında Muhsin Ertuğrul önderliğinde İstanbul Şehir Tiyatrosu adını alan bu kurum, tarihinde ilk kez bu kadar büyük bir darbe yiyordu.

Bu kurum ki, 1919 yılında Müslüman kadınların da (Afife Jale) sahneye çıkmasını sağlamış, Cumhuriyet Türkiye’sinin gurur kaynağı olmuş, sergilediği oyunlarla ve yetiştirdiği sanatçılarla ülkemize çağdaşlığın ışığını getirmiştir.

Bu kurum, bugün sahip olduğu 10 sahnesinde oynadığı oyunlarla İstanbul’da iki bin kişiye kültür ve sanat hizmeti vermekte…

****

Ancak bundan böyle İstanbul Şehir Tiyatroları olmayacak.

Çünkü sanatçılar, gösterdikleri haklı tepki nedeniyle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı kızdırdılar.

O da, şiddet ve dehşet içinde; “Madem siz Topbaş’ın hazırladığı yeni yönetmeliğe karşı geliyorsunuz, ben de bu kurumu toptan yok ederek özelleştiririm, olur biter!” diye kesti attı…

100 yıllık İstanbul Şehir Tiyatroları böylece, Başbakan’ın kızgınlığına kurban edilmiş oluyorlar.

Özgür tiyatro neymiş siz bundan sonra görün’ dercesine, sanatçılara ağzına geleni söyledi Başbakan. Ateş saçarak;

Siz kimsiniz?” dedi.

Siz, söz söyleme yetki ve ehliyetini nereden alıyorsunuz?” dedi.

Devlet eliyle tiyatroculuk olmaz” diyerek de asıl dilinin altındakini çıkardı.

Hem belediyeden maaş alacaksın, hem de yönetime söz söyleyeceksin!”

Bu söylemiyle, İstanbul Şehir Tiyatrolarından sonra sıranın Devlet Tiyatrolarına geleceğinin sinyalini verdi.

****

Değerli sanatçılarımız herhalde Başbakan’ın kızdığında neler yapabildiğini bilmiyorlardı. Bilselerdi eminim -onun talimatıyla- tiyatro yönetiminin belediyeye geçmesine seslerini çıkaramazlardı.

Keşke tepki göstermeden önce bir bilene danışsalardı. Eminim onlara, “Aman” diyecekti. “Sakın Başbakanı kızdırmayın! Alimallah tiyatroyu başınıza yıkar. Sizin tiyatro olarak gücünüz ne ki!” derdi.

Ve devam ederdi.

Koskoca Türk Silahlı Kuvvetlerini yerle bir eden, yargıyı istediği kıvama getiren, üniversite diye bir şey bırakmayan, kafasının bozulduğu kim varsa Silivri’ye tıkan bir Başbakan’a siz nasıl kafa tutarsınız?”

****

Yazık oldu İstanbul Şehir Tiyatrolarına.

Koskoca 100 yıllık kültür yuvası, ideolojik keskinliğin yansıması bir kızgınlık nöbeti ile yok olup gidiyor.

Her gece, varsıl ya da yoksul her kesime ulaşan sıcak sahne ışıkları artık ‘özelleşmiş’ olmanın soğukluğunu taşıyacaklar.

Sanat, edebiyat ve her tür kültürel etkinlikte –genellikle ücretsiz olarak- kullanılabilen bu halk evleri artık ‘ne kadar para, o kadar hizmet’ diyenlerin eline geçecek

****

Üstelik, arkadan gelmekte olan daha büyük bir tehlike var:

Devlet Tiyatrolarının da özelleştirilmesi.

Söyleyin lütfen! Bu yapılan şey, sanatımıza, kültürümüze ve insanımıza darbe değil de nedir?

Atatürk’ün söz ettiği; gaflet, dalalet ve hıyanet’lerden biri daha bu mu yoksa?

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat