DEREYE İLAHİ

 

Gün senin

Çünkü sen

Onu kentin haramilerinden

Dövüşerek aldın

Çalışarak aldın

Gün senin

Şimdi sen

Irmağa dökülen derecik

Girdin yoğun geceye

Güneşte kurumuş yatağın

Yorgun taşlarınla

Kendine kendine bakıyorsun

Geceyi dinliyorsun

Şimdi sen

Gün senin

Dünle gitti yitirdiğin

Ve yarın kesenkes

Bulutla yağmurla

Dirileceksin

 

Gülten Akın

 

---

 

Hikayeler yaşandıkça mı hatırlanır yazıldıkça mı, sizce? Yaşananlara yazılan şiirler varsa, yazılanları yaşatan hikayeler yok mudur?

Haydi bu hafta bir değişiklik yapalım ve yazılmış bir şiir üstüne küçük bir hikaye uyduralım. Benimki hazır, zarfa koydum. Adresi yok. İsteyen açıp okusun...

Daha da isteyen kendi hikayesini bir zarfa koysun. Ben okurum. Kimbilir, belki haftaya herkes okur bu köşeden:)

Sevgiyle,

 

ANNE’DEN ANNE’YE MEKTUP

 

Bugün elimi yaktım anne. Kalbim çok acıdı. Gün henüz aymamıştı veya kararmamıştı dünyam, bilemiyorum. Daha penceremi gagalayan akbabaları besleyecektim oysa, hüzün kırıntılarımla.

Birden düşlerim alev aldı. Yoktu artık yarın, mutfağın sivri köşeleri ruhumu kanatmıştı.

Sızan ışıkta parlayan siluetini gördüm sonra.

Belki, isteseydim, tutunabilirdim soğuk ellerinle hayata.

Ben gittim güneşe değdim, içimin ayazına inatla..

Buğulandı aniden bütün dünyam. Aksim kayboldu, yanık parmak uçlarımla adımı yazdığım camdan.

Ağlıyordum sanki, alevi sönmesin diye eriyiğini boşalttığım mum gibi. Nefes almak için boşaltıyordum, erimiş hayallerimi.

Bitecekti o fitil, biliyordum.

Cesaretim nefesime değdiğinde,

O mum o gün sönecekti.

Kalbim acıyor anne..

"Ben çocukken" diye başlayan cümleler koşturuyor koridorda. Beynimin kıvrımlarında bipolar sorular kayıyor paslı kaydıraklardan.

Kağıt para gibi olamadım ama çatırdayan yaprak gibi süzülüyorum en rüzgarsız havada bile,

Amaçsızca, Kendi kazdığım uçurumdan.

Düşünsene; Ya ezilseydim, benim olmayan bir amaç uğruna, bin ağızlı iki bacaklılar tarafından?

Kağıda para diye bakamadım, üstüne şiir yazmaktan.

Sihirli pabuçlarımı kaldırdım dolaba. Hayır, dans edemiyorum hayatla hala. Henüz bitmedi savaşım. Kan çiçekleri çığrışıyor coğrafyamda. Haydutlar geliyor her gece. Her hecede, tutsaklarımı kurşuna diziyor gizli bir el.

Bitmiyor savaşım.

Yenemiyorum kendimi..

Yenilemiyorum da..

Büyüyorum anne.

Kızımın üflediği sabundan baloncuklar kadar naif ilerliyorum boşluğumda. Çarptığım aynada son buluyor hevesim. Atlılar geliyor aynanın içinden. Dörtnala sevişiyorum, saçlarıma yerleşen beyaz atlı prenslerle. Ateş oluyorum yanık ellerime inat. Tel tel yaktığım yelelerini saydam kavanozumda saklıyorum,

Ya sana göstermek için

Ya da savurmak için Ganj'ıma..

Öğrendim anne,

Acısız ölüm yok bu dünyada..

Var olan bütün uçurumlar benim. Kenarındaki çiçekleri ellerimle ben ektim. Ve o söğüt ağacını suladım özsuyumla, dallarıyla sallandım bir süre uçurumun kıyısında.

Yalnız değildim, güveniyordum gölgelerime.

Ama yine de şaşırmadım beni itmelerine..

Düşüyorum anne.

Tutamadığım dallar batıyor ruhuma.

Ama bir kadın gibi düşüyorum,

Saçlarımı savura savura..

Ve

Susuyorum anne..

Razı olduğumdan değil,

Direndiğimden gerçeğe..



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat