Ecz. Neşe Köysüren
NBC SİNEMASI VE KURU OTLAR ÜSTÜNE
Ülkemizde sinemaseverler için Nuri Bilge Ceylan’ın bir filminin gösterime girmesi heyecan yaratan bir olaydır. Üstelik Nuri Bilge Ceylan filmleri herkesin sevebileceği türden değildir. Hazmetmesi zordur, uzundur, yavaştır. Tüm filmlerinin hemen her bir karesi bir fotoğrafçı özeni ile çekilmiştir. Karakterlerin ve olayların altı doludur. Karakterlerin ruh hallerini tasvir etmek için manzaralardan ve metaforlardan faydalanır. İzleyici sabırlı olmalıdır ve ne anlatıldığını anlamaya çalışmalıdır. Fakat bir kere NBC dünyasına girince de bağımlısı olunur.
Nitekim yönetmenin son filmi ‘Kuru Otlar Üstüne’ filmi de vizyona girmeden sinema takipçilerinde heyecanlı bir bekleyiş yaratmıştı. Film hem uluslararası mecralarda hem de izleyici tarafında övgü ile karşılandı. Filmin ilk gösterimi 76. Cannes Film Festivali’nde yapıldı. Başrol oyuncularından Merve Dizdar festivalden “En İyi Kadın Oyuncu” ödülü ile döndü. Film aynı zamanda 96. Akademi Ödülleri’nde Türkiye’nin adayı olarak belirlendi. Nuri Bilge Ceylan, yönetmenliğin yanı sıra senaryosunu da Ebru Ceylan ve Akın Aksu ile birlikte yazdı.
Film doğuda ücra bir kasabada öğretmenlik yapan ve İstanbul’a atanmayı bekleyen Samet’i (Deniz Celiloğlu) merkezine almaktadır. Samet, tayini çıkmayınca tekrar kasabaya ve okula döner fakat burada saplanıp kaldığını düşünmektedir. Artık buradaki hayatı zorunlu bir bekleyiştir. Giderek içindeki karanlık Samet ortaya çıkar. Artık bu bekleyiş bir bataklık gibi Samet’i içine çekmektedir. Aslında filmdeki tüm karakterler, yaşadıkları coğrafyanın ve kültürün kendilerini sarmaladığı durumdan kurtulmak için çaba göstermektedir. Herkesin çabası kişiliği ve konumuna göre değişmektedir. Bu arada aynı okulda öğretmenlik yaptığı Kenan (Musab Ekici) ile birlikte, ilçede öğretmenlik yapan meslektaşları Nuray (Merve Dizdar) ile tanışarak hayatlarına yeni bir pencere açmaya çalışırlar. Bu arada Kenan ile Samet okulda da bir takım sorunlarla uğraşmak zorunda kalacaklardır.
Oyuncuların hepsinin performansı muhteşem. Merve Dizdar perfomansını Cannes’da aldığı ödül ile zaten perçinledi. Deniz Celiloğlu ise Samet karakteri ile filmin yükünü büyük oranda sırtlamış. Öyle ki bir röportajında “Oynarken bir ara setten gerçekten çıkmak, Samet’i terk etmek istedim” diyor. Okuldaki öğrencilerden Sevim’i canlandıran küçük oyuncu Ece Bağcı’da çok başarılı ve ileride adından oldukça söz ettireceğe benziyor.
Adı ve afişinden dolayı sıcak, kurak görüntüler beklentisi ile gidilen filmin neredeyse tamamında kar manzaraları izliyoruz. Açılış sahnesi ile başlayan kar - tipi görüntüleri görsel olarak muhteşem sahneler veriyor fakat bu güzelliğin kasabadaki hayatı ne kadar zorlaştırdığını da anlıyoruz. Ayrıca bu beyaz, karlı, zorlu sahnelerle karakterlerin içlerinde yaşadığı zorlanmaları ve fırtınaları da hissedebiliyoruz.
Kuru Otlar Üstüne, Nuri Bilge Ceylan sinemasından aşina olduğumuz bol görsel şölenin, kişilerin ruh hallerinin içine girebildiğimiz sessiz uzun sahnelerin olduğu; bunun yanı sıra bol konuşmaların, bol fikirlerin de olduğu bir film. Samet’le Nuray’ın uzun uzun konuştuğu yemek sahnesinde pek çok politik mesele dayanışma-örgütlülük ve bireysellik-bencillik meseleleri çerçevesinde dile getirilmiş. Fakat konuşma uzadıkça fikirler, duygular karışıyor. Karakterlerin içindeki güçlü yabancılaşma hissi böylece izleyiciyi de ele geçiriyor.
Karakterler tam anlamıyla iyi-kötü, doğru-yanlış olarak gösterilmeyen gri karakterler. Hatta filmin büyük çoğunluğunda üstten ve sinsi tavırlarıyla izleyicinin antipatisini kazanan Samet bile uyuz köpekleri, çocuklara zarar vereceği için değil de acı çektikleri için tedavisini isteyerek bizi şaşırtıyor. Sonuç olarak Nuri Bilge Ceylan yine izleyicisini hem görsel açısından doyurduğu, hem de düşünceden düşünceye attığı bir filmle gündemde.
Yönetmen tüm filmlerinde genellikle yalnızlık, yabancılaşma, insan olmanın zaafları gibi temaları ele almaktadır. Bu anlamda edebiyatın ve sinemanın büyük ustalarından etkilenmiştir. Mesela 2014 yılında gösterime giren "Kış Uykusu" filmi, Anton Çehov'un kısa öykülerine dayanmaktadır. Kış Uykusu, 67. Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye Ödülü'nü almıştır. Nuri Bilge, bir doktor ile cinayet soruşturması yürüten bir savcının 12 saatlik gerilimli hikâyesini konu alan ‘Bir Zamanlar Anadolu’da’ filmi ile de 64. Cannes Film Festivali'nde ‘Jüri Büyük Ödülünü’ almıştır. Bu filmde de büyük saygı duyduğu İranlı yönetmen Abbas Kiyarüstemi’ye elma sahnesi ile bir selam göndermiştir. Abbas Kiyarüstemi, İranlı şair Furuğ Ferruhzad’ın aynı isimli şiirinden yola çıkarak çektiği ‘Rüzgar Bizi Sürükleyecek’ filminde, sekerek ilerleyen bir elmayı kesme (cut) yapmadan takip etmişti. Nuri Bilge Ceylan da Bir Zamanlar Anadolu’da filminde, yuvarlanan bir elmayı kesme yapmadan takip ederek ustaya saygı duruşunda bulundu. (Filmlerden selam gönderme dediğimizde de Cem Yılmaz’ın Arif ve 216 filminde, N. Bilge Ceylan ve Zeki Demirkubuz’un adı söylendikten hemen sonra kapının kendiliğinden açılıp merdivenlerden elmanın yuvarlanmasını söylemeden geçemeyeceğim. Bu sahne Demirkubuz sinemasının ünlü kapı metaforuna ve Nuri Bilge’nin elma sahnesine göndermedir.)
Nuri Bilge Ceylan sanat hayatına fotoğrafçılıkla başlamıştır. Boğaziçi Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği bölümünde okurken girdiği fotoğrafçılık, dağcılık mağaracılık kulüpleri ile görsel tarafı gelişir. İlk fotoğraf sanatında tanınmaya başlar. Sinema hayatında da fotoğraf sanatının gücünü etkin bir şekilde kullanabilmiştir. Tüm bunlarla bizleri her biri bir fotoğraf karesi olabilecek sahnelere ve edebiyat, felsefe ve psikoloji ile yoğurulmuş karakterlere sahip filmlerle buluşturmuştur.
Politik duruşu, ödül törenlerindeki konuşmaları, filmlerinin uzunluğu, yavaşlığı vb. pek çok neden ile eleştirilse de NBC sineması Türk sinemasında kendisine ayrı ve özel bir yer edinmeyi çoktan başardı. Eminim bir süre sonra Nuri Bilge Ceylan hakkında uzatılan mikrofona ‘üçünü de tanımıyorum’ diyen genç dahil her vatandaşımızın bildiği bir yönetmen olacaktır.