BASIN AÇIKLAMASI
Değerli Basın Mensupları,
Bundan tam beş gün önce, tüm baskılara rağmen Türkiye genelinde gerçekleştirdiğimiz kepenk kapatma eylemine tüm eczacılarımız katıldı. Eczanesinin kepengini kapatan eczacılarımız, nöbet tutan meslektaşlarının eczanelerine giderek, önemli bir dayanışma örneği gösterdiler. Tüm meslektaşlarımıza bugün bir kez daha teşekkür ediyoruz.
Geride bıraktığımız bu beş günde, siyasi irade ve bürokrasi tarafından sorunlarımızın çözümüne ilişkin herhangi bir adım atılmadı. Yapılan tek şey kamuoyunu yanlış bilgilendirerek manipüle etmek ve demokratik hakkını kullanan meslektaşlarımızı ve eczacı örgütlerini tehdit etmek oldu. Bu yaklaşım ülkemizde demokrasinin gelişimine samimiyetle inanan ve çabalayan her kişi ve kurum için tam bir hayal kırıklığıdır.
Değerli Basın Mensupları,
Yıllardır söyledik; bugün bir kez daha söylüyoruz. BİZ İLAÇ FİYAT DÜŞÜŞLERİNE KARŞI DEĞİLİZ! Açıkça buradan sesleniyoruz; toplum sağlığı için bir gereklilikse ilaç fiyatları daha da düşürülsün. Ancak unutulmamalıdır ki, sürekli açık veren bir sosyal güvenlik reformunun yaralarını sadece fiyat düşürerek sarmak mümkün değildir. Açıkları kapatmak için sağlıktan tasarruf etmek yerine, başta özel hastaneler olmak üzere, sağlık alanındaki denetimler artırılmalı, gereksiz giderler ortadan kaldırılmalıdır.
Gizli görüşmeler sonucunda ilaç sanayi ve devlet bir uzlaşmaya vardı, bizler de basın aracılığıyla öğrendik. 800 milyon TL’nin ilaç üreticilerine aktarılacağı açıklandı. Açık olduğu söylenen bir bütçeden, böylesi bir miktarın bir gecede aktarılması, üzerinde düşünülmesi ve acilen geri dönülmesi gereken bir karardır. Bu anlaşmanın ortadan kalkması için dava açacağız. Üstelik bizi bu kadar etkileyen bir sorunun yine meslek örgütümüz yoksayılarak, sanki sorun sanayinin sorunuymuş gibi çözülmeye çalışılmasının yanlış ve sonuçsuz bir yaklaşım olduğunu düşünüyoruz. İşin diğer bir boyutu da şudur: medyanın önüne çıkarak Sayın Çalışma Bakanı’nın “sorunlarını çözdüm” şeklinde açıkladığı sözde anlaşma hükümlerini ilaç sanayi ya keyfince uygulamakta ya da yok saymaktadır. Diğer yandan; ilaç fiyat düşüşlerinin 45 gün sonra yürürlüğe girmesi hakkındaki genelge, üzerinden daha 24 saat geçmeden değiştirilmiş; 3 Aralık gecesi bir Kararname değişikliği yayınlanarak 45 günlük süre beş güne indirilmiştir.
Değerli Basın Mensupları,
SGK 4 Aralık günü yaşadığı panikte önce provizyon sistemine giriş yapan tüm eczaneleri açıkmış ve eyleme katılmamışlar gibi göstermeye çalışmıştır.
4 Aralık günü üç tip eczanemiz provizyon sistemine girmiştir.
1. O gün görevli 2500 nöbetçi eczanemiz,
2. Bölgelerinde nöbet olmadığı için açık bırakılmasını özellikle istediğimiz eczaneler,
3. Ay sonlandırma işlemi yapmak için evlerinden eski tarihli reçete düzeltmesi yapan meslektaşlarımızdır.
SGK önce bu eczacılarımıza eylem kırıcılık yaptıkları gerekçesiyle teşekkür etmiş, kamuoyu verdikleri gerçekdışı rakamlara değil, toplumun gözü kulağı olan medyaya inanınca, sokaklarda eylem kıran bir tek eczacının olmadığını, bir tek eczanenin açık olmadığını tüm kanallarda görünce, tetkiklerini derinleştirmiş ve acı gerçekle karşılaşmıştır. Bunun üzerine önce tek tek teşekkür ettiği eczacıları, dünden itibaren de 4 Aralık günü sadece geçmiş tarihli reçete girişi yaptıkları için tehdit etmeye başlamıştır.
Değerli Basın Mensupları;
Devletin birincil görevi, doğuştan gelen sağlık hakkının tam ve eksiksiz bir biçimde kullanılmasını sağlamak ve sağlık hizmetinin sürekliliğini garanti altına almak olmalıdır. İşte bunun için kimilerince “zayıf halka” olarak görüldüğü için gözden çıkarılmak istenen düşük sermayeli eczanelerimiz korunmalıdır. Sağlık ve ilaç alanını bu girdaptan kurtarmanın tek yolu, eczacıların bilgi sahipliğinden ve danışmanlık hizmetinden kaynaklanan meslek hakkının verilmesidir.
Kısacası bizler diyoruz ki,
1. Bir gecede, bizim vergilerimizle ilaç sanayine verilen 800 milyon TL geri alınmalı,
Yaratılan bu kaynakla;
2. Anayasa’ya aykırı bir şekilde hastalarımızdan alınan muayene ücretleri tamamen kaldırılmalı,
3. Tüm çağdaş ülkelerde olduğu gibi eczacılara, fiyatlardan bağımsız bir meslek hakkı verilmelidir.
Ayrıca,
4. Denetimler artırılmalı, sağlığın açık vermesini sağlayanlara, kamunun kaynaklarını zarara uğratanlara yaptırım uygulanmalı,
5. Ve hepimizin ortak paydası olan sağlık alanında, dayatmalar yerine karşılıklı diyalog ve uzlaşı yolu açılmalıdır.
Aksi halde, sorunlarımız çözülene kadar, sesimizin yettiği yere kadar, yalnızca doğruları topluma anlatmaya; çözüm için adım atılmadığı durumda ise son çare olarak gördüğümüz ve demokratik hakkımız olan eylemlerimize devam edeceğiz.
Bu sorunları, yarın başlayacak olan Genel Kurulumuzun gündemine de taşıyacak; kurulumuzun kararı gereği, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da alacağımız tüm kararlarda topyekûn hareket edeceğiz.
TÜRK ECZACILARI BİRLİĞİ 4 ARALIK’TAN ÖNCE NE SÖYLÜYORSA AYNI ŞEYİ SÖYLEMEYE DEVAM ETMEKTEDİR. SORUNLARIMIZA ÇÖZÜM ÜRETİLMEMİŞTİR. ECZACININ AZ DA OLSA LEHİNE OLAN 45 GÜNLÜK GEÇİŞ SÜRESİ BEŞ GÜNE İNDİRİLMİŞTİR. SANAYİ HALA STOK ZARARLARIMIZI KARŞILAMAMIŞTIR. ECZACININ ZARARI TELAFİ EDİLMEMİŞ, BUNUNLA İLGİLİ EN UFAK BİR ADIM ATILMAMIŞ, ECZACI VE ÖRGÜTÜ TEHDİT EDİLMİŞTİR.
YARIN BÜYÜK KONGREYE GİDİYORUZ. ORADA ÇIKACAK TÜM KARARLARA TÜM ECZACILAR UYACAKTIR. UYARIMIZ SONUÇ VERMEDİYSE, BUNDAN SONRAKİ SÜRECİN SORUMLUSU ECZACILAR OLMAYACAKTIR.
Bu vesileyle hastalarımızla aramızda oluşturduğunuz köprü nedeniyle siz değerli basın çalışanlarına da tekrar teşekkür ederiz. Sizleri Kongremizde de görmekten mutluluk duyacağız.
TÜRK ECZACILARI BİRLİĞİ
MERKEZ HEYETİ