Basına ve Kamuoyuna
İlaç Takip Sistemi konusunda kamuoyu yanıltılıyor
Sahte ilacı önleyeceği gerekçesiyle getirilmek istenen İlaç Takip Sistemi'nin gerçek amacının bu olmadığını, gerçek amacın ilacın üretiminden ya da ithal edilmesinden hastaya ulaşmasına kadar izlenmesi ile elde edilecek verilerin ilaç şirketlerine sunulması olduğunu defalarca vurguladık. ABD ve AB ülkelerinde uygulanamayan bu sistemin neden ilk olarak ülkemizde başlatıldığını sorguladık ve yüksek maliyeti olan bu sistemin hayata geçirilmesi için ülke insanımızın ve eczacıların denek olarak kullanıldığını sürekli dile getirdik.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer'in basına yaptığı açıklamalar, İlaç Takip Sistemi konusunda kamuoyunu yanlış yönlendirmekte ve eczacıları zan altında bırakmaktadır. Türkiye'de "sahte ilaç" konusunda Sağlık Bakanlığı yetkililerinin de ifade ettiği gibi, elde ciddi hiçbir veri bulunmamaktadır. Eczanelerimizde sahte ilaç bulundurulması ise söz konusu olamaz. Eğer sahte ilaç sorunu varsa Türkiye'de, bu, Tahtakale vb. yerlerde tezgahlarda satılan ruhsatsız ilaçlarla ilgili bir sorundur ve bu sorun eczanelerimizde İlaç Takip Sistemi'ni kurarak ortadan kaldırılamaz.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Dinçer, 14 Mart tarihli Yeni Şafak gazetesinde yayınlanan açıklamasında "Mayıs ayında uygulamaya geçecek sistem sayesinde kayıt dışı ilaç kalmayacağı gibi kaçak ilaçların ülkeye girişinin de önüne geçileceğini" ifade etmiştir. Türkiye'de hiçbir eczanede kayıt dışı veya kaçak ilaç yoktur. Sağlık Bakanlığı denetimindeki 24 bin eczanede kaçak veya kayıt dışı ilaç bulunduğu ima edilerek eczacılarımız zan altında bırakılmak istenmekte, uluslararası ilaç tekellerinin çıkarları doğrultusunda uygulamaya sokulmak istenen İTS konusunda kamuoyu yanıltılmaktadır.
Dinçer aynı açıklamasında "Bu sistemi engellemek için direnenler var. 'Provizyon alamıyorum' diyen varsa bu uygulamayı pasif hale getirme ve direnmedir" demiştir. Bakan Dinçer bu açıklamasıyla zannederiz İlaç Takip Sistemi'ni değil, 1 Mart'ta tüm altyapı eksikliklerine karşın yürürlüğe konulan MEDULA Reçete Provizyon Sistemi'nin çalışmamasını kast etmektedir. Bakanlık kendisine bağlı olan Sosyal Güvenlik Kurumu'nun MEDULA sisteminin daha ilk gününden işlemez hale gelmesi konusunda suçu yine eczacılara yıkmak istemiştir. Hastalarımızın günlerce ilaçlarına ulaşamamasına neden olan, sadece eczanelerde değil hastanelerde de muayene, tahlil ve tetkikleri aksatan MEDULA fiyaskosunu eczacıların İlaç Takip Sistemi'ne "direnmesiyle" açıklamak ve eczacıyı hedef göstermek Kurum ciddiyeti ile bağdaşan bir tavır değildir.
Aynı haberde Sayın Bakanın, "kanser ve diyaliz hastalıklarında ilacın pahalı olmasından dolayı eczane raflarında bulunmadığını, hasta talep ettiğinde bu ilaçların temin edildiğini ve bu ilaçları her ilin eczacı odasının ithal ettiği" yönündeki ifadeleri aktarılmıştır. Bakanın "kanser ilaçları" diye ifade ettiğinin "kan ürünü reçeteleri" olduğunu sonraki sözlerinden anlıyoruz. Bakan şöyle devam ediyor: "Daha sonra bu ilaçlar bütün eczanelere sırayla gönderiyor. Eczanelere gönderildiğinde yüzde 1 veya 2 oranında komisyon alınıyor. Bu komisyonun yıllık tutarı ise 2,5 milyon lirayı buluyor. Biz bu komisyonun eczacıları rahatlatma ve kâr etmeleri adına alınmamasını öneriyoruz." İlk olarak belirtmek isteriz ki bu ilaçlar eczacı odaları tarafından ithal edilmemektedir. İlaç depolarında mevcut olan kan ürünü ve diyaliz ilaçlarına ait reçeteler, bölge eczacı odalarında toplanmakta ve bölgede isteyen eczanelere eşit ve sıralı olarak dağıtılmaktadır. Eczacı odalarının bu sistemi getirmesinden sonra, bu alanda yaşanan yolsuzluk ve suiistimallerin büyük oranda önüne geçildiği bizzat Sosyal Güvenlik Kurumu yetkilileri tarafından defalarca açıklanmıştır. Eşit ve sıralı dağıtım için eczacı odaları tarafından alınan ve Bakanın kaldırılmasını istediği komisyon tutarı ise bu dağıtım sisteminin giderlerini karşılamak için kullanılmaktadır. Buradan haksız bir gelir elde edilmesi söz konusu değildir. Sadece sisteme katılan ve reçete karşılayan eczanelerden alınan "giderlere katkı payı" ile ilgili tüm kayıtlar, Odamıza ve Birliğimize yapılan denetimlerde yetkililer tarafından incelenmektedir.
Söz konusu haberde Bakanın ifade ettiği belirtilen "Eczanelerin kendilerine ilaç şirketleri tarafından verilen promosyon ilaçları sattığı, kanser ilaçlarının da kaçak alınıp satıldığı" yönündeki iddiaların ise hiçbir doğruluk payı bulunmamaktadır. Eczanelere tanıtım amaçlı firma temsilcileri tarafından bırakılan ürünler son derece sınırlı sayıda olup, sadece bu ilaçları kullanan, ihtiyacı olan hastalara ücretsiz olarak verilmektedir. Hastalara verilen kanser ilaçlarının tamamı tüm diğer ürünlerde olduğu gibi dağıtım kanalları ve kooperatifler aracılığı ile eczanelerimize gelmekte olup, bu ürünlerin kaçak olması mümkün değildir. Eczanelerimize karşı "çamur at izi kalsın" anlayışı ile yapılan suçlamalar, sadece biz eczacıları değil aynı zamanda ilaç hizmetinin bir parçası olan ecza depoları ve kooperatiflerimizi de zan altında bırakmaktadır.
Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile tüm yetkilileri asılsız iddialarını geri almaya çağırıyoruz.
Saygılarımızla.
İstanbul Eczacı Odası
Yönetim Kurulu