İstanbul Eczacı Odası İlaç ve Eczacılık Genel Müdürü Saim Kerman tarafından yazıldığı iddia edilen bir yazıyı ve o yazıya cevabını resmi web sayfasından duyurdu.

İstanbul Eczacı Odası’ nın konuya ilişkin açıklaması ve haberini aşağıda yayınlıyoruz:

Odamız hakkında bir e-posta grubunda yer alan yazıya ilişkin açıklama

IEO | 10.02.2010 -- 19:36

İnternet üzerindeki bir e-posta grubunda, İlaç ve Eczacılık Genel Müdürü Sayın Saim Kerman tarafından yazıldığı söylenen bir yazı Odamıza ulaşmış ve bu yazıda, İstanbul Eczacı Odası kastedilerek hakaret içeren bir üslupla kaleme alınmış yanlış değerlendirmelerin yer aldığı görülmüştür.


Sayın Saim Kerman tarafından yazıldığı belirtilen söz konusu yazı ve bu yazıya karşı Odamızın açıklaması aşağıda yer almaktadır.


İlaç ve Eczacılık Genel Müdürü Sayın Saim KERMAN'dan, gayrı resmi  bir ortamda yayınlanan ve üslup olarak da kurumsal ciddiyetle bağdaşmayan bu yazıyı kendisinin yazmadığı yönünde bir açıklama yapmasını beklemekteyiz.


Meslektaşlarımızın bilgisine sunarız.

 



Odamız hakkında bir e-posta grubunda yer alan yazı:

 

 

Merhaba,

Bir eczacı odasının sitesindeki metne cevap oluşturması bakımından Genel Müdürümüz Sn. Dr.Saim KERMAN'ın cevabıdır:

Selamlar

Ibrahim NAYIR

İLAÇ TAKİP SİSTEMİ,  
HASTALARA, DÜRÜST ÇALIŞMAK İSTEYEN ECZACILARA, HAZİNENİN SOYULMASININ ÖNLENMESİNE, GÜVENLİ İLAÇ TEMİNİNE ve DAHA PEK ÇOK İYİLİĞE HİZMET EDİYOR

  1. "Ülkemizde sahte ilaç yoktur"  demek, fotoğraf çektirir gibi bir "an" meselesi değildir. Her zaman sahte ilaç olabilir. Şu anda yok diye, hiçbir zaman hiç kimsenin sahte ilaçları piyasaya vermeyeceğinin garantisi yoktur.  İTS bunu kesin bir şekilde önleyecek bir uygulamadır.
     
  2. İsveç'te uygulanmaya başlamış olup başka ülkelerde de hazırlıklar sürmektedir. Ayrıca pek çok ülke, bizdeki uygulamayı takip ederek örnek almaktadır.
     
  3. Provizyon sisteminde sorun varsa, SGK teknik altyapıya yeni yatırımlar yaparak çözümleyecektir. Böyle sorunlar yaşanıyor diye nasıl ki hastanelerin otomasyon sistemlerini kapatmıyorsak, İTS den de vazgeçilmesi düşünülemez.
     
  4. İTS için bir eczanenin harcaması gereken para, eczacı odalarının ve TEB'in  eczanelerden çeşitli adlar altında topladığı para miktarından daha düşüktür. Eczacıların kırılgan sermaye durumlarını gözeten odalar, aidat ve diğer harçları almaktan vazgeçerek işe başlayabilirler.
     
  5. İlaç Takip Sistemi, tüm altyapısı ve yönetimi ile birlikte Bakanlığımız İlaç Eczacılık Genel Müdürlüğü tarafından yönetilmektedir. Henüz oluşmamış verilerin birilerini pazarlanacağını söylemek, büyük bir ithamdır. Bunu söyleyen, ispat ile mükelleftir. Yoksa müfteridir. Ayrıca, ülkemizde satılan ilaçların tamamına yakını, devlet tarafından ödenmektedir. Dolayısıyla bahsedilen veriler zaten yıllardır mevcuttur.
     
  6. Gerek "İlaç tekelleri"  diye bahsedilen belirsiz kavram ve gerekse yazının genel üslubu göstermektedir ki, dünyada geçerliliği kalmamış ideolojik bir takım saplantıların zavallı yansımaları ile kaleme alınmıştır. Bu zihniyet, her faydalı şeye "istemezük" diye yaklaşmasıyla meşhurdur. Ancak bu defa itiraz edilen  İTS, yolsuzlukları, sahtekarlıkları, devleti ve hastayı kazıklamayı, kandırmayı, dolandırmayı ortadan kaldıracak bir konudur. İlaç Takip Sistemine direnmekten bahsedenler, nerede durduklarını bir daha kontrol etmeleri gerekmektedir.

 
Odamızın bu yazıya ilişkin açıklaması:

 

Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü danışmanlarından Sayın İbrahim NAYIR İlaç Takip Sistemi ile ilgili olarak kurduğu bir mail grubuna, İlaç ve Eczacılık Genel Müdürü Sayın Saim Kerman tarafından kaleme alındığını belirten bir yazı göndermiştir.


Yazıda Odamızdan "Bir Eczacı Odası" olarak söz edilerek "İlaç Takip Sistemi Kime Hizmet Ediyor" başlıklı web sitemizde yer alan yazımıza cevap verilmiştir.


Kuruma ya da herhangi bir kişiye cevaben yazı yazıldığında bu yazıda muhatabın kim olduğunun açık ve net belirtilmemesini,sadece ima edilmesini, Kurum ciddiyeti ile bağdaşan bir tutum olarak görmek mümkün değildir.


Yazıda web sitemizde yayımladığımız yazıya atfen "Gerek ilaç tekelleri diye bahsedilen belirsiz kavram ve gerekse yazının genel üslubu göstermektedir ki dünyada geçerliliği kalmamış ideolojik bir takım saplantıların zavallı yansımaları ile kaleme alınmıştır" ifadeleri yer almaktadır.


Neoliberal saldırganlığa boyun eğmek mi? Yoksa çok uluslu ilaç şirketlerinin her dediğine boyun eğen, dünya bankasının kurgulayıp desteklediği sağlıkta dönüşüm programını devrim diye yutturmak mıdır gerçekçi ideoloji?


Geçerli olan ideoloji hangisidir?


Son günlerde mevcut politikaları eleştiren, hak arayan, işçi, doktor, eczacı ve tüm kesimleri ideolojik olmakla itham etmek neredeyse bir alışkanlık haline geldi. Düşüncelerini açıklayan, sorunlara eleştirel yaklaşan her kesim ideolojik olmakla suçlanıyor. Bunu demokrasi adına kaygı verici bir gelişme olarak değerlendiriyoruz. Kaldı ki bu tür yaklaşımların kendisi de doğrudan ideolojiktir.


İstanbul Eczacı Odası olarak ülkemizde uygulanan Sağlık Politikalarını ve mesleğimizle ilgili yapılan tasarrufları, bir meslek örgütü olmanın sorumluluğu gereği olarak değerlendirmek ve gerektiğinde eleştirmek görevimizdir. Bu görevimizi yerine getirirken''ideolojik'' olmamak adına birilerinden icazet mi almamız gerekiyor? Şurası iyi bilinmelidir ki, İstanbul Eczacı Odası ilaç, halk sağlığı ve eczacılık alanına ilişkin politikalarını hiç kimseden icazet almadan demokratik bir meslek örgütü olmanın sorumluluğu ile belirlemektedir. Tüm baskı, tehdit ve karalamalara karşı bu politikalarını kararlılıkla sürdürmeye devam edecektir. Odamıza dönük yakışıksız ve bir devletin bürokratına yakışmayan dil ve üslubun kullanılmasını da şiddetle protesto ediyoruz.


İlaç ve Eczacılık Genel Müdürümüz Sayın Saim Kerman tarafından kaleme alındığı belirtilen yazıda ülkemizde sahte ilaç olmadığı da kabul edilmektedir. Yazıda, İlaç Takip Sisteminin, sahte ilaç gelecekte "belki olursa" diye getirildiği belirtilmektedir. Bu durumda İstanbul Eczacı Odası olarak İlaç Takip Sistemini biran önce hayata geçirmek için neden bu kadar acele edildiğinin cevabını bilmek istiyoruz. Acili yeti olmayan bir soruna ne için böyle büyük bir yatırım yapılmaktadır. İlaçta sahteciliğin son derece yaygın olduğu ülkeler dururken neden öncelikli olarak ülkemizin seçildiğini anlamakta güçlük çekiyoruz!


Yazıda SGK nın yıllardır düzeltilemeyen provizyon sistemi ile İlaç Takip Sisteminin bir arada yürütülmesinin mümkün olmayacağı yönündeki ifadelerimiz de eleştirilmiş, yeni kurulacak teknik altyapı ile bu sorunların çözülebileceği söylenmiştir.


O zaman soruyoruz neden bu teknik altyapı sürekli söz verilmesine rağmen bugüne kadar hayata geçirilmemiş ve hem biz eczacılar hem de hastalarımız mağdur edilmişlerdir?

Sayın Sağlık Bakanlığımız hem bu sistemin verileri koruyacağını, biz eczacıların ve hastalarımızın mali ve şahsi sırlarının ele geçmeyeceğini savunmakta hem de kendi web sitesinde isim vermeden bazı Merkez Heyeti Üyeleri ve Oda Başkanlarının İTS sistemine kayıt olduğunu açıklayabilmekte ve bu bilgileri İTS ye karşı oluşan direnci kırmak amacına dönük olarak deşifre edebilmektedir.


Bu nasıl bir çelişkidir?


İlaç Takip Sistemi ile kimler, bizlerin ve hastalarımızın şahsi bilgilerini görebilecektir. Açıklanmasını istiyoruz.


Yazıda Anayasal bir Kurum olan Meslek Örgütümüzün aidat alma hak ve yetkisine de dil uzatılmakta ve aidat ve harç almaktan vazgeçilmesi istenmektedir. İlaç Fiyat Kararnamesi, SGK Protokolü, İTS ve benzeri meslek alanına dönük uygulamalara her itiraz noktasında oda aidatlarının temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp önümüze konması demokrasiye olan inançsızlığın ve meslek örgütlerine olan husumetin bir sonucudur. Ve asıl bu yaklaşım ideolojiktir.


Anayasal meslek örgütleri faaliyetlerini ve giderlerini üyelerinden aldıkları aidatlarla sürdürmektedirler. Tüm meslek örgütleri üyelerinden aidat alırlar. Ancak işin ilginç tarafı TCK 113.maddesi Kamu Kurumu Niteliğinde Meslek Örgütlerinin görevlerini yapmayı engellemeyi suç olarak düzenlemişken ve Meslek Örgütleri varlıklarını Anayasamızın 135.maddesine göre Kuruluş kanunlarına uygun sürdürmekte iken, Sayın İlaç ve Eczacılık Genel Müdürünce kaleme alındığı belirtilen yazıda, Odaların yasal hak ve yetkilerine müdahale edilip,  fütursuzca dil uzatılabilmesidir. Belirtmek isteriz ki, darbe dönemlerinde dahi meslek örgütlerine yönelik böyle bir tutum sergilenmemiştir.


Söz konusu yazıda meslek alanımızı ve tüm ilaç sektörünü de hedef alan ''yolsuzluk, sahtekarlık, devleti ve hastayı kazıklama, kandırma ve dolandırma'' iddialarından söz edilerek Eczacı Meslek Kamuoyu töhmet altında bırakılmakta ve İTS bunların çözümü olarak öne sürülmektedir. Bu konularla ilgili ne kadar bilgi belge elinizde varsa bunu kamuoyu ile paylaşın ve bunu bir tehdit aracı olarak kullanma alışkanlığınızdan da vazgeçin.


İTS ile ilgili verilen bilgiler hem yetersiz hem de doğru değildir. İsveç örneği doğru seçilmiş bir örnek değildir. Proje, 25 eczanede henüz pilot uygulama aşamasındadır.
    

Sayın İlaç ve Eczacılık Genel Müdürü tarafından kaleme alındığı belirtilen yazı resmi kanallarla değil, bir e-posta grubunda yayımlanmıştır Sayın Genel Müdürün İstanbul Eczacı Odasına yönelik saldırgan bir üslup ve hakaret içeren bu yazıyı yazmamış olmasını diliyoruz.  Sayın Genel Müdürün bu yazıyı kendisinin yazmadığı yönünde bir açıklama yapmasını bekliyoruz, çünkü Sayın Genel Müdürün mesleğimize ve İstanbul Eczacı Odasına yönelik son derece  yanlış  ve yakışıksız saptamalarla dolu ve hakaret içeren düzeyde bir yazıyı üstelik resmiyeti ve ciddiyeti olmayan  bir biçimde yayınlatmayacağını umuyoruz. Konuyla ilgili resmi bir açıklama bekliyoruz.


Kamuoyunun bilgilerine sunarız. Saygılarımızla   

 

İstanbul Eczacı Odası
Yönetim Kurulu



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat