Yeditepe Üniversitesi Kayışdağı Kampusu'ndeki müzeyi gezmek ücretsiz. Sadece önceden O 216 578 00 00 (33 71) numaralı telefona bildirmeniz yeterli. 250 yıllık eczacılık tarihini, ilk ilaç örneklerini görerek öğrenmek istiyorsanız Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Müzesi'ne mutlaka gitmelisiniz. Sergilenen eşyalar, 1800’lerin son yıllarından bugüne ilaçların dünyasına tanıklık ediyor.

İstanbul'da bugünkü anlamda ilk eczaneler 18'inci yüzyılın ortalarından itibaren açılmaya başladı. O dönemden günümüze dek ayakta kalabilen eczanelerden bazıları, hem eczacılık tarihine ışık tutmak hem de gelecek nesillere bilgi ve belge bırakmak adına müze haline dönüştürüldü. İşte Yeditepe Eczacılık Fakültesi bünyesinde yer alan Eczacılık Müzesi de bunlardan biri. Bu müze 1800'lerin son yıllarından bugüne ilaçların dünyasına ve insan hikayeleriyle bir nesle tanıklık ediyor. 2006 yılında kurulan müzede 1800'lü yılların sonu ve 1900'lü yılların başından günümüze değin korunmuş, Latince, Fransızca, Osmanlıca kitaplar, havanlar, hassas teraziler, kavanoz ve şişeler, üretim için kullanılan malzemeler sergileniyor.

Üç kuşak üç eczane

Eczacılık Müzesi'nde dünden bugüne karşılaşacağınız şeyler sadece üç nesle ait materyaller, izler değil. Eczanenin Safranbolu'dan Karabük'e, oradan da Yeditepe'ye uzanan macerası da sizleri bekliyor olacak. 2006 yılında Karabük’teki eczanesindeki tüm malzemeleri Yeditepe Üniversitesi'ne bağışlayan Eczacı Hikmet Derman Şeyhoğlu'na gelene kadar eczane birkaç el değiştiriyor. Eczanenin bugüne uzanan hikayesi de bu şekilde başlıyor. İlk 1800'lerin sonunda kurulan eczane Rum Kilisesine bağlı Vakıf Eczanesi ve Ermeni Eczacı Dönemi olarak kuruluyor. Mehmet Hidayet Bey, 1906 yılında, İstanbul Darülfünunu Tıp Fakültesi Eczacılık Okulu'ndan mezun oldu, Safranbolu Memleket Hastanesine 17 kuruş aylık maaş ile eczacı olarak tayin edildi. 1912 yılında gönüllü olarak Balkan Harbine katılan Mehmet Hidayet Bey savaş sonrasında Safranbolu Rum Kilisesi Vakıf Eczanesi eczacısının ölümü sebebi ile kapatılan eczaneyi satın aldı ve çarşıya taşıyarak 'Şifa Eczanesi' adı altında yıllarca hizmet verdi. 1920 yılında Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin kuruluşuna katılan Mehmet Hidayet Bey Safranbolu'da İstiklal Madalyası alan dört kişiden biri oldu. Mehmet Bey ortanca kızı Hikmet Hanım'ın her ne kadar doktor olmasını istemişse de kızı baba mesleğine gönül vererek eczacılığı tercih etti. Liseyi Kandilli kız lisesinde okuyan Hikmet Derman üniversiteyi de İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Eczacılık Okulu'nda okudu. Babasından kendisine kalan eczanenin Karabük’e taşınmasından bugüne kadar da Karabük Eczanesi adıyla ilçenin ilk kadın eczacısı olarak hizmet verdi.

Eczaneden müzeye...

Yeditepe Üniversitesinde bir Eczacılık Müzesi oluşturma fikri ise, Uygulama Eczanesi kurulumu sırasında ortaya çıktı. Karabük Eczanesi sahibi Ecz. Hikmet Derman Şeyoğlu'nun elinde bulunan malzemeler ile bir müze açmak istediği haberi eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dilek Demir Erol ve üniversitenin sosyal eczacılık alanında çalışmalar yapan öğretim görevlisi Nazlı Şencan'ı çok heyecanlandırdı. İstanbul'dan Karabük'e gittiler. Hikmet hanım, eczanesinde üç kuşaktır varolan malzemeleri, korunarak gelecek kuşaklara aktarılması şartı ile Yeditepe Üniversitesi'ne bağışladı. Üniversite de tüm ayrıntılar göz önüne alınarak bu malzemeleri 2006 yılında Eczacılık Fakültesinin içinde gönüllü asistanlar ve öğrencilerin gönüllü çalışmaları sonucunda sergilenebilecek şekilde müze haline dönüştürdü.



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat