Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu meslek kuruluşlarıyla, sivil toplum kuruluşu ve sendika gibi örgütlere ilişkin genel "Araştırma ve İnceleme Raporunu" tamamladı. Raporda çarpıcı öneriler ve saptamalar yer aldı.
Ankara- Meslek kuruluşlarının sivil toplum kuruluşu olmanın gerektirdiği vasıfları tam olarak taşımadıkları savunulan raporda, "Devletin idari ve mali denetim yetkisinin merkezi idare kuruluşlarınca öngörüldüğü şekliyle kullanılmaması ve meslek kuruluşlarının da kendilerine tanınan idari ve mali özerkliği sınırsız bir bağımsızlık olarak algılayarak ideolojik/politik organizasyonlar gibi hareket etmeleri kamuoyu ve meslek mensupları tarafından da eleştirilmektedir" denildi.
Meslek kuruluşlarında siyasal karar alma mekanizmalarına aktif bir şekilde ve tarafsız bir yaklaşımla katılan bir meslek kuruluşuna yönelik yeni bir örgütsel tasarım gerektiği belirtilen raporda, "Meslek örgütlerinin hukuki niteliklerini, amaç ve işlevlerini bir kenara bırakıp kâr amacı güden organizasyonlara veya ideolojik/politik amaçlı diğer özel hukuk örgütlenmelerine benzemesi, meslek mensupları, toplum ve devletle ilişkilerinde benimsenen bu yaklaşım çerçevesinde ilişki gerçekleştirilmesi her açıdan olumsuzluklara neden olmaktadır" ifadesi yer aldı. Raporda şu görüşlere yer verildi:
-Meslek örgütlerinin salt üye çıkarlarını koruma ve geliştirmeye odaklanan bir çıkar grubu niteliğini kazanması, bunlara devletçe devredilen bazı kamu hizmeti niteliğindeki görevler ve bunun sonucu olarak tanınan kamusal yetki ve ayrıcalıklarla da bağdaşmamaktadır.
- Meslek kuruluşlarının Anayasal ve yasal çerçevede meslek ve meslek mensuplarına ilişkin hizmet ve görevlerini yürütmeleri, bu alana yönelmeleri ve kurumsal olarak salt ideolojik/politik veya güç/iktidar elde etme yaklaşımlarından uzaklaşmalarının sağlanması gerekmektedir.
-Ülkemizde Anayasanın 135 inci maddesine istinaden kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşu olarak yapılandırılan 18 meslek kuruluşu/üst kuruluşu (birlik, konfederasyon)
bulunmaktadır. Ayrıca 5.000'e yakın yerel düzeyde meslek kuruluşu (oda, borsa, baro, birlik, federasyon şeklinde) bulunmaktadır.
-Kamusal tipteki örgütlenme modeli, meslek kuruluşlarının tam anlamıyla bir sivil toplum kuruluşu haline dönüşmesini engelleyen bir ortam oluşturmaktadır. Kuruluş amaçlarına uygun olmayan faaliyetlerin yaygınlaşması ve yıllardır giderilmeyen mevcut yapısal sorunlar, meslek kuruluşlarının yönetim ve faaliyetlerindeki etkinliğini sınırladığı gibi mesleki örgütlenmenin mecburi, tekelci ve hiyerarşik yapısını da pekiştirmektedir.
-Anayasanın yürürlüğe girişinden günümüze kadar geçen 25 yılı aşkın dönem boyunca bu alanda ciddi bir mesafe alınamadığı ve hâlâ benzer sorunların bulunduğu bir mesleki örgütlenme yapısıyla karşı karşıya bulunduğumuz anlaşılmaktadır.
-Kamusal tipteki örgütlenme modeli, meslek kuruluşlarının tam anlamıyla bir sivil toplum kuruluşu haline dönüşmesini engelleyen bir ortam oluşturmaktadır.
Cumhurbaşkanlığı DDK kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına "sivil toplum kuruluşu" demenin zor olacağını savunurken "Kamusal güç ve yetki kullanılan durumlarda, üyeler veya diğer kuruluşlarla olan ilişkilerde 'kamu tüzel kişiliği' ve 'kamu kurumu niteliği' öne çıkarılmakta, devlet ve merkezi idare kuruluşlarıyla ilişkiler gündeme geldiğinde ise 'sivil toplum kuruluşu' yönüne dikkat çekilmektedir" iddiasında bulundu.
'Meslek kuruluşları demokratikleşmede olumsuzluk doğuruyor'
Çoğu kez devlet müdahalesine karşı çıkmalarına rağmen, meslek kuruluşlarının sivil toplum kuruluşu haline gelmeyi gerçek anlamıyla sağlayacak bir yapısal dönüşüm önermediklerini, mevcut örgütsel yapı içinde ayrıcalıklardan yararlanarak daha fazla bağımsızlık istediklerini savunan DDK "Mevcut örgütlenme modelinde meslek mensuplarının ihtiyaç ve beklentilerinin tam olarak karşılanabildiği ve bu kuruluşlara yüklenen temel işlevlerin etkili bir şekilde ifa edilebildiği konusunda tereddütler bulunmaktadır. Ayrıca, bu yapının sivil toplumun gelişimi, toplumsal alanda ve kurumsal düzeyde demokratikleşme, kamu yararının korunması gibi alanlarda bazı olumsuzluklar doğurduğu da görülmektedir" görüşünü savundu. Raporda şu ifadeler yer aldı:
-Meslek kuruluşlarının/üst kuruluşlarının birçoğunda eşitlik, katılımcılık, çoğulculuk,
hizmet odaklı yönetim, hesap verebilirlik, şeffaflık gibi gelişmiş demokrasi uygulamalarının
temel değerlerinin uygulanabildiğini söylemek mümkün bulunmamaktadır.
-Merkeziyetçi ve katı yönetim anlayışları, üyeler, devlet ve diğer sosyal kesimler ile olan ilişkilerdeki olumsuz yaklaşımlar, kamusal veya parasal güç elde etme konusundaki baskın eğilimler, tahsisli kaynakların amaç dışı kullanımı, yürütülecek etkinliklerin belirlenmesindeki odak kaybı gibi sorunlar da meslek kuruluşlarının işlevselliğini sınırlamaktadır.
-Örgüt içi demokrasinin sağlanamaması, katılım kanallarının tıkanması, şeffaf ve hesap verebilir bir yönetim tarzının geliştirilememesi gibi nedenlerle üyeler ve üyelerinin talep ve beklentilerinden soyutlanan örgütlerin işlevlerini gerçek anlamda yerine getirebilmeleri mümkün gözükmemektedir.
-Bu itibarla, meslek kuruluşlarının yönetim ve karar alma süreçlerinin demokratikleştirilmesi, devlet karşısında özerk ve her yönüyle çoğulcu bir yapının tesisi, faaliyetlerin yürütülmesinde etkinliğin sağlanması, üyelerle meslek kuruluşları arasında rızaya dayalı bir ilişki biçiminin tesisi ve mevcut sistemdeki zaaf ve sorunların giderilmesi gibi amaçlara ulaşılması bakımından bu alanda köklü bir yeniden değerlendirmeye ihtiyaç olduğu anlaşılmaktadır."
Ahi'lik dönemi hariç devlet etkisinde...
Raporda, meslek kuruluşlarında devlete eklemlenmiş bir yapı tercih edilebileceği gibi, devlet karşısında özerk ve sivil toplumun bir unsuru olarak özel hukuka tabi bir örgüt yapısının da benimsenebileceği kaydedilen raporda, "Türkiye'de Selçuklular dönemindeki ahi birlikleri hariç tutulacak olursa, Osmanlı klasik döneminden, Tanzimat sonrası döneme ve Cumhuriyetin başlarından günümüze kadar geçen süreçte genel olarak birinci modelin hayat bulduğu görülmektedir" denildi.
'Yabancılaşıyorlar'
"Kuruluş amaçlarına uygun olmayan faaliyetlerin yaygınlaşması, Meslek Kuruluşları açısından önemli bir sorun olarak 'yabancılaşmayı' ortaya çıkarmaktadır" eleştirisi bulunan raporda şu görüşlere yer verildi:
-Meslek kuruluşlarının Anayasa ve kuruluş yasalarında belirlenen kuruluş amaçları kapsamına girmeyen ve kendilerine verilen görev yetkilerin dışında kalan alanlardaki yoğun etkinlikleri de eleştiri konusu olmaktadır. Gerçekten, kendilerine yükledikleri misyon, yürüttükleri faaliyetler ve yaptıkları açıklamalar incelendiğinde, Türkiye'de meslek
kuruluşlarının kanunen kendilerine çizilen çerçeveyi genişleterek bir meslek örgütü olmanın ötesinde çok farklı işlevler üstlendikleri görülmektedir.
-Meslek kuruluşlarının grup çıkarları ve toplumsal bazı yararların sağlanması doğrultusunda siyasi, iktisadi, sosyal, kültürel hatta dış politika dâhil her alanda söz sahibi olma arayışında oldukları ve siyasi iktidarı yalnızca ekonomik ve mesleki çıkarları doğrultusunda etkilemeyi yeterli bulmadıkları anlaşılmaktadır.
-Devletin belli alanlardan çekilip fonksiyonlarını meslek kuruluşlarına devretmesi, bu kuruluşların daha da güçlenmesine imkân sağlamaktadır. Bu durum kimi meslek kuruluşlarının kamusal niteliğinin daha da belirginleşmesine neden olmaktadır. Ancak güç, kaynak ve etkinlik artışının beraberinde bazı olumsuzluklar getirdiği de bilinen bir gerçektir.
-Bazı meslek kuruluşlarının kâr amacı güden organizasyonlar gibi ekonomik ağırlıklı etkinlikler göstermesi de amaç dışı faaliyetler kapsamında değerlendirilmektedir. Yeni görev ve yetkiler üstlenerek kendisine mali kaynaklar oluşturan, bu amaçla personel istihdam eden, sermaye koyan meslek kuruluşlarının zaman içerisinde gerçek amaç ve işlevlerinden uzaklaşıp bir kamu iktisadi teşebbüsü hüviyetine bürünme ihtimali bulunmakta, ya da bu güç ve imkânların özellikle hususi amaçlar doğrultusunda kullanılmasının söz konusu olduğu durumlarda, gerek yönetici kesim gerekse üyeler bakımından meslek kuruluşuna karşı bir yabancılaşmanın yaşanması söz konusu olmaktadır."
'Meslek kuruluşlarının sağlığı bozuk, ideolojik'
Raporda, "Meslek kuruluşlarında hakim olan örgütsel etkinlik algılamaları, meslek kuruluşlarının örgütsel sağlığını bozmaktadır" görüşü savunuldu. Bulunduğu çevrede yaşamını sürdürmenin yanı sıra, uzun vadede devamlı olarak gelişen, çevre koşulları ile baş etme ve yaşama yeteneklerini geliştiren örgüte "sağlıklı örgüt" denilebileceğini kaydeden DDK, "Özellikle seçim dönemlerindeki ideolojik kamplaşmalar ve çekişmeler ortak değerleri zayıflatmakta ve meslek mensupları arasındaki işbirliği ve dayanışma ruhunu zedelemektedir. Bu da bir kısır döngünün varlık sebebi olmaktadır. Zira, büyük çoğunluk aktif katılımdan ziyade örgütsel faaliyetlerin tamamen dışında kalmayı tercih etmektedir. Bu ise örgütlerin; belli grupların/görüşlerin tekelinde kalmasına ve mesleki çıkarların korunması yönünde faaliyet yürütmekten uzaklaşmasına yol açmaktadır. Böylece, meslek kuruluşları; örgüt içi iktidarın kuvvetlendirilmesi doğrultusunda faaliyetler ile siyasal/kişisel çıkar elde edilmesine yönelik faaliyetlerin ağırlıkla yürütüldüğü yapılara dönüşmektedir" dedi. Raporda, meslek kuruluşlarının içinde bulunduğu sorunlar şöyle sıralandı:
-Organ seçimlerindeki demokratik olmayan uygulamalar, Amaç dışı faaliyetler, Kaynakların yönetim ve kullanımındaki sorunlar ve etkinsizlikler, Hizmet ve faaliyetlerin etkin ve verimli yürütülememesi, Meslek mensuplarının beklentilerinin yeterince karşılanamaması, İç kontrol sistemlerinin ve iç denetim uygulamalarının yetersiz kalışı, Bütçe, muhasebe, satın alma ve personel işlemlerindeki düzenleme eksiklikleri, Tanınan yetki ve ayrıcalıklar, vergisel yükümlülükler ve diğer bazı konulardaki sorunlar, Üyeler ve meslek kuruluşları arasında güven ilişkisinin tesis edilememesi, Devletle olan ilişkiler, Dış denetim yetkisi bulunan bakanlık ve diğer kuruluşların bu denetimleri yapmaması/yapamaması.
- Birlik veya konfederasyonların genel kurullarında üye sayısı fazla olan odalara daha fazla delege imkânı sağlanması ile ilgili uygulamalarda birkaç büyük odanın mutlak hâkimiyetine imkân vermeyecek şekilde bir tavan sınır konulması, bu çerçevede genel kurula katılacak üye ve delege sayılarının yeniden belirlenmesi,
-Seçimlere katılım oranlarının düşük olması ve delege tercihlerinin belirlenmesinde kurumsal imkânların kullanılması gibi nedenlerden dolayı, aynı kişilerin uzun yıllar boyunca seçilmeleri sonucunda ortaya çıkan hiyerarşik ve tekelci yapıların giderilebilmesi amacıyla yöneticilere en fazla iki dönem (sekiz yıl) başkan ve üye olarak görev yapma sınırı getirilmesi,
-Milletvekilliği, Belediye Başkanlığı, Parti Başkanlığı ve parti merkez organlarına seçilen yöneticilerin geçici ayrılmış sayılması,
-Taşra birimlerinden birlik ve konfederasyonlara aktarılacak payların üst sınır konulması,
-Mesleği fiilen kamuda icra eden meslek mensubu (doktor, avukat, mühendis, veteriner vb.) kamu görevlileri için meslek kuruluşlarına üyelik zorunluluğu getirilmesi,
-Meslek kuruluşlarınca, üyelerin tutum ve davranışlarına ilişkin ihbar ve şikâyetlerin kolayca yapılabileceği ortamların (internet gibi) oluşturulması,
-Yönetim seçimlerinde posta ve internetten oy kullanılması, sandıkların bir hafta açık tutulması,
-Oyların çoğunluğunu alan adayın tüm listesinin seçilmesi yerine, milletvekili seçimlerine benzer şekilde aldıkları oy oranında gruplara temsil (nispi temsil) imkânı tanınması,
-Meslek kuruluşlarının şirketlere ortak olmasına ilgili Bakanlık veya ilgili kamu kurumunca izin verilmesi, verilecek izinlerde kurulacak şirketin iştigal sahasının meslek kuruluşunun amaçlarıyla ilgili olması ölçütünün aranılması, meslek kuruluşlarının şirketlerde münferit veya topluca yüzde 51 ve üzerinde sermaye payına sahip olmasının sınırlandırılması, meslek kuruluşlarınca ortak olunan şirketlerin yönetim kurullarında görev alanlara ödenecek ücretlerle ilgili sınırlamalar getirilmesi,
-Görev süresi biten yönetimlerin vakıf yönetimlerinden de ayrılması,
-Denetimlerinin Sayıştay'ca 'Bağımsız Denetim Kuruluşlarınca' her yıl düzenli olarak gerçekleştirilmesi,
-Meslek kuruluşlarına, faaliyet raporu hazırlama ve bunları kamuoyuna açıklama zorunluluğu ile meslek kuruluşlarının gelir ve giderlerini ve bunlara ilişkin açıklayıcı bilgileri kamuoyuna açıklama ve internet sitelerinde yayımlama zorunluluğu getirilmesi,
-Meslek kuruluşu gelir fazlalıklarının vergilendirilmesi, ya da zorunlu olarak çeşitli bilimsel ve toplumsal amaçlara (üniversite kurulması, mevcut üniversitelere desteklemelerde bulunulması ve kamuya yararlı dernek ve vakıflara katkı sağlanması gibi) tahsisine ve/veya meslekle ilgili kamusal ihtiyaçların karşılanmasına ayrılması,
-Bağış ve yardımlarının sınırlandırılması, siyasi partilere bağışın yasaklanması,
-Mevzuata uymayan harcamaların şahıslara ödettirilmesi,
-Belge verme hizmetlerinde aşırı fiyatlandırılmanın önlenmesi.
2008'deki gelirleri 2 milyar Türk lirası
Raporda, meslek kuruluşlarının 2008'deki yıllık toplam gelirlerinin 2 milyar TL'nin üzerinde gerçekleştiği belirtilen raporda, rakama malvarlıklarının dahil olmadığı kaydedildi. Raporda şöyle denildi: "Meslek kuruluşlarının gerek yıllık gelirleri ve bilançolarında yer alan aktif kıymetlerin ulaştığı düzeyler gerekse yürüttükleri hizmet ve faaliyetler, söz konusu kuruluşların meslek kuruluşu olmanın yanında ciddi bir ekonomik/ticari organizasyon/birim haline de geldiklerini göstermektedir."