www.eczacininsesi.com

“Önce beyan usulü ile eczane zararının telafi edileceği açıklanmış, bir gün bile geçmeden sahte beyanlar olduğu yalanı ile ilaçların depolara iadesi istenmiş, on iki saat geçmeden dağıtım kanallarının iade almaktan vazgeçtiği dedikodusu üretilmiş, kamudan gelen erteleme kararı sonrasında ise eczanelerden iade alınan ilaçlar ayıplı mal gibi “eczacılar ilaçsız kalarak mağdur olmasın” (!) gerekçesi ile sabaha karşı eczane kapılarına bırakılıp kaçılmıştır. Üç günde yaşananlar bir tek kelime ile tanımlanabilir; o da kepazeliktir.”

 “Örgüt yöneticiliği şikâyet etme, sızlanma makamı değil, çözüm üretme platformlarıdır. Sonuç alınamayacağı baştan belli olan görüşmelerde kendini tüketmek, her olumsuz gelişmede slogansı söylemler ürettikten sonra bir sonraki dalganın gelişini beklemek sonun başlangıcını hızlandıracaktır.”

“Korktuğumuz başımıza gelmiş; ilaç sanayicileri dağıtım sektörünü de yanına alıp “görüşme” adı altında bizleri masada oyalarken, devlet kanadından kendileri adına “koparabileceklerinin” pazarlığını yapmıştır.”

 

ECZACI KAMUOYUNA

18 Eylül 2009 tarihinde yayınlanan iki Genelge ve bir Kararname cami avlusuna bırakılmış sahipsiz bir çocuk gibi eczacıların kucağına terkedilmiştir.

Trabzon Eczacı Odası, 4 Ekim 2009 tarihinde yapılan Başkanlar Danışma Kurulu’nda dikkate alınacağı umudu ile; sektörün paydaşları ile yapılacak görüşmelerin bizleri oyalama taktiği olduğunu ve Türk Eczacıları Birliği’nin derhal bu görüşmelerden çekilmesi gerektiğini ısrarla ifade etmiştir. Korktuğumuz başımıza gelmiş; ilaç sanayicileri dağıtım sektörünü de yanına alıp “görüşme” adı altında bizleri masada oyalarken, devlet kanadından kendileri adına “koparabileceklerinin” pazarlığını yapmıştır. Her iki ertelemenin de uygulamaların başlangıcına saatler kala yapılması ve mesnetsiz gerekçelere dayandırılması karşımızdakilerin ciddiyetten ne kadar uzak olduğunun kanıtlamaktadır.

ARB grubu ilaçların reçeteye yazım kuralları ile eşlenik ilaç uygulamasının ve kamu kurum indirimi artışının ötelenmesi ile sorunlar halının altına süpürülmüş, çözüme yönelik en ufak bir gelişme bile sağlanmamıştır. İşin trajikomik yanı ise örgüt yöneticilerimizin bir kısmının bu ertelemeyi başarı olarak lanse etmesi, hatta daha da ileri giderek kendi başarıları imişcesine gururla duyurmaları ve sahiplenmeleridir.

Önce beyan usulü ile eczane zararının telafi edileceği açıklanmış, bir gün bile geçmeden sahte beyanlar olduğu yalanı ile ilaçların depolara iadesi istenmiş, on iki saat geçmeden dağıtım kanallarının iade almaktan vazgeçtiği dedikodusu üretilmiş, kamudan gelen erteleme kararı sonrasında ise eczanelerden iade alınan ilaçlar ayıplı mal gibi “eczacılar ilaçsız kalarak mağdur olmasın” (!) gerekçesi ile sabaha karşı eczane kapılarına bırakılıp kaçılmıştır. Üç günde yaşananlar bir tek kelime ile tanımlanabilir; o da kepazeliktir.

Kararlılıkla geri adım atılmayan bölgelerde depolara iade edilen ilaçlar eczacılar tarafından geri alınmamıştır. Bu ilaçları geri alınmamıştır, çünkü ilaç iadesi indirim artışının 4 Aralık’a ertelenmesi için yapılmamıştır. Amaçlanan 4 Aralık tarihinde yapabileceklerimizin bir örneğini bugünden ilgililere göstermektir.

Bu erteleme bizim sorunumuzu çözmemiş, aksine daha da büyüyecek hale getirmiştir. Bu nedenle her ne kadar haklı taleplerimizi içerse de Türk Eczacıları Birliği’nin resmi internet sitesinde yayımlanan İLAÇ İADELERİNİ DURDURUYORUZ!!! ŞİMDİLİK... ifadesini hayretle karşılıyoruz. Hayretimiz, “şimdi”den sonra ne olacağına ilişkindir. Bunu bilmek, tüm eczacılarımızın hakkıdır. Hayretimiz, 700 kalem ilaç dışında fiyatı düşecek olan yaklaşık 4000 kalem ilaca ilişkin ne yapacağımızın belirsiz bırakılmasınadır. Bunu da bilmek, hakkımızdır.

İlaç firmalarının güvenilmezliği konusunda ne kadar haklı olduğumuz ise 2 Kasım Pazartesi günü bir kez daha kanıtlanmıştır. Bazı ilaç firmaları tarafından dağıtım kanalları ve eczanelere yapılan yazılı ve sözlü bildirimlerde eczacıların bu tarihten sonra alacakları mallara ilişkin oluşabilecek tüm zararlarının karşılanacağı bilgisi verilmiştir.Yani oluşacak zararın karşılanması, firmanın belirleyeceği ilaçlar arasından eczaneye ilaç gönderilmesi yöntemi ile yapılacaktır. Oysa ki aynı ilaç firmaları daha üç gün önce eczacıların sahte beyanlarda bulunduğunu söyleyerek fiziki ilaç iadesini istemişlerdir.

Üç günde ne değişmiştir de yalan ya da sahte beyanda bulunduğu düşünülen “sahtekâr eczacılar” bir anda gözbebeği olmuştur? Ne gibi bir gelişme olmuştur da, üç gün evvel eczacının elindeki ilacın zararını karşılamayanlar gelecekte oluşabilecek zararın bugünden telafi edecekleri söylemine girişmişlerdir? Hedef bellidir; hedef; kendini korumak ve ilaç stokunu eriten eczacıları ikna ederek kampanya, zararın telafi edileceği yanıltmacası vb yaklaşımlar ile yapay bir pazar büyümesi oluşturarak yaklaşan yılsonu satış hedeflerini tutturmaktır.

Üyelerimiz bu süreçte eczane stoklarını her gün kontrol ederek 4 Aralık tarihine olabilecek en az stok düzeyi ile girmeli, bu tarihte eczane rafında kalması olası ilaçları ilgili depolarla görüşerek iade etmelidir.

4 Aralık’ta öncelikli olarak fiyatı değişecek yaklaşık 4000 civarında ilacın yarattığı erimeden kurtulunmalıdır. Ancak bir kısım ilacı bulundurmak bizim hastalarımıza karşı sorumluluğumuzdur. O nedenle, stoklarımızı tamamen eritmemiz beklenemez. Kamu da bunu görmelidir. 45 günlük geçiş süresinin son günkü stoklarımızı ortadan kaldırmadığı da bir gerçektir. Bu sürenin dayanağı kamu tarafından yayımlanan yaptırımı olmayan bir Genel Yazı ile olduğu için de hiçbir ilaç firması buna uymamaktadır. SGK tarafından yapılan ertelemeyi ilaç firmalarının varsa iyi niyetlerini göstermeleri açısından bir fırsat olarak algılamalarını bekliyoruz. Firmalar kamu kurum indirimi % 24’e çıkacak ilaçlar için en az 45 gün süre ile bu indirimi uygulayarak bir adım atmalıdır. Bunun da ötesinde;

Örgüt yöneticileri eczacıları artık taşınamaz olan Kamu Kurum İndirimi kamburundan kurtarma konusunu artık ciddiye almalıdır.

Bizleri oyalamaktan öte bir amaç taşımayan ve meslek hakkı diye maskelenmeye çalışılan “muayene katkı payını tahsilât komisyonu” aldatmacası net bir ifade ile reddedilmelidir.

Geçici önerilere kulak tıkayıp çözüm alınması olanaksız “görüşme” trafiğinden sıyrılarak örgütün gücünü benliğinde hissederek tüm zamanını ve enerjisini asıl hedefimiz olan eczacı karlılığını artırmak üzerinde harcanmalıdır.

Örgüt yöneticiliği şikâyet etme, sızlanma makamı değil, çözüm üretme platformlarıdır. Sonuç alınamayacağı baştan belli olan görüşmelerde kendini tüketmek, her olumsuz gelişmede slogansı söylemler ürettikten sonra bir sonraki dalganın gelişini beklemek sonun başlangıcını hızlandıracaktır.

4 Aralık 2009 tarihi eczacılık mesleği için bir milat olacaktır. Bu kez ARB, eşlenik ilaç ve kamu kurum indirimi gibi “bu uygulama da nasıl olsa ertelenir” rehaveti ile son günü beklemek gafletinde bulunma lüksümüz yoktur. 4 Aralık tarihinde eczacılık hizmeti biz istemesek bile kendiliğinden duracaktır. Çünkü sorunlarımızın çözülmemesi durumunda eczanelerimiz fiili olarak hizmet veremeyeceklerdir. Dolayısıyla bu bir eylem bile değil, bizler istesek de istemesek de malumun ilanı olacaktır.

Sayılı günün çabuk geleceği gerçeğinden hareketle sorumluluk sahibi herkesi bir kez daha göreve çağırıyor, Trabzon Eczacı Odası’nın; üyelerimizi, mesleğimizi ve onurumuzu korumak adına bizleri sağlık alanında yok sayanlara karşı kararlı duruşunu bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da artırarak sürdüreceğini eczacı kamuoyunun bilgilerine sunuyoruz.

Ecz. Sabih Tekin ÇAĞLAR

Başkan

Dağıtım :

Türk Eczacıları Birliği Merkezi Heyeti Başkanlığı

Bölge Eczacı Odası Başkanlıkları



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat