Bugün internetine yarın hayatına sansür

YAY hareketi, internet sansürünü sürekli gündemde tutmak için çabalıyor. Kanıksamayın, alışmayın diyorlar. Bunun için de hazırladıkları videolar ve posterlerle tüm internet kullanıcılarını yanlarında yer almaya çağırıyorlar.

 

Sinem DÖNMEZ

Cumhuriyet / Dergi- Geçen yıl Youtube’un kapanmasıyla tartışılmaya başlayan internet sansürü, gündemden düştü. Ancak yasağın dayanağı olan 5651 sayılı kanun nedeniyle Youtube’un yanı sıra hâlâ bin 800 kadar site kapalı. Zararlı içerikten kurtulmanın tek yolunun sitelere erişimi engellemek konusundaki ısrar sürüyor. İnternet Teknolojileri Derneği’nin Youtube’un kapanması üzerine açtığı dava da Yargıtay’dan döndü. Bunun üzerine dernek, AİHM’ye gitme kararı aldı. Her ne kadar “Başbakanımız ben giriyorum, siz de girin” diyerek tüm internet kullanıcılarıyla dalga geçmiş olsa da, proxy sitelerinden Youtube’a girmek ise mantıklı bir yol değil.

Türkiye’de yaşanan bu duruma hiçbir koşulda sessiz kalmayan ve ellerinden geleni yapmaya çalışan bir grup insan var. Onları, internet kullanıcılarının çoğu yakından tanıyor. Geçen yıl “sansuresansur” hareketiyle dikkat çeken Deniz Tan, Fırat Yıldız ve Kasım Zorlu’yla YAY hareketini konuştuk. YAY hareketi adı üzerinde yaymak’tan geliyor. Duyarlı insanların tepkilerini daha fazla yaymasını anlatıyor. İlkay Kopan’ın çektiği 5 videonun lokomotif olduğu hareket, internet sansürünün günün birinde hayatımızın ortasına düşeceğine ve bu durumu ne kadar kanıksadığımıza dikkat çekiyor. Videolara ek olarak üzerinde “Bu ............ erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir” yazılı poster ve etiketler de hazırlanmış. Boşlukları doldurmak ise, duyarlı internet kullanıcılarına kalmış.

İlk hareketteki amaçlarının konu hakkında belli bir gündem yaratmak olduğunu, bunu başardıklarını ancak devamının gelmediğini anlatıyor Deniz Tan: “Sitelerini kapatan kullanıcılar ısrar etse de biz devam edip kimseyi mağdur etmek istemedik. Ancak isterdik ki bizim hareketimiz bittikten sonra da bu yasaklar konuşulsun, yazılsın ama ne yazık ki insanların ilgisi de hareketle birlikte bitti.” Şimdiki harekette bazı televizyonların kendileriyle görüşmek istediklerini ancak konunun sansür olduğunu duyunca kaçındıklarını belirten Yıldız, “Biz insanların neden korktuğunu anlamıyoruz. Kimsenin başını belaya sokacak bir şey söylemiyoruz. Burda haksız bir sınırlama var. İnsanların bilgiye, eğlenceye ulaşmalarını, birbirleriyle iletişime geçmelerini engelleyen haksız bir uygulama var. Çok da kolay çözülebilecek yolları var ama kolaya kaçan bürokratlar, insanların televizyonlarda duyamadıkları pek çok şeyi içeren interneti kontrol edemeyince kapatmak daha kolay geldi” diyor. Ve buna bir örnek veriyor: “Geçen 1 Mayıs’ta televizyonda yayınlanmayan dayak görüntülerini Youtube’da gördüğümde ‘bu Youtube birkaç güne kapanır’ dedim, nitekim 3-4 gün içinde kapandı. Şimdi şüphelenmemek elde mi? Böyle birçok şey var internette. Sosyal olarak paylaşımın yapılabildiği, insanların kendini ifade ettiği, haber alabildiği bir kanal.”

Amaçlarının sansür yasasını değiştirecek düzeyde bir kamuoyu yaratmak olduğunu söyleyen Kasım Zorlu, hareketin devamlılığını sağlamak için maddi desteğe de ihtiyaçları olduğunu anlatıyor. “Arkadaşlarımız, çalıştığımız şirket bize destek oluyor. Örneğin Fransa’da büyük bir reklam firması Saatchi, sansüre karşı kampanyaya destek verdi. Biz de Türkiye’de tüm reklam dünyasına, reklam derneğine, reklam yaratıcılarına mailler attık ama hiçbiri destek olmaya yanaşmadı. Hiç kimse bunun kendilerine hem mesleki hem de maddi anlamda ne kadar zarar getirdiğinin farkında değil. Kriz döneminde internet üzerinden küçük bütçelerle büyük işler yapabilmek mümkün. Bilgi alman gerekiyor, yeniliklere hâkim olmak gerekiyor, Youtube’a bir film yükleyerek tanınıyor insanlar. Bu durumda Youtube’un, dailymotion’ın kapanmasına reklam ajanslarının sessiz kalmasını anlayamıyorum” diyor.

 

Sansuresansur.org

Tan ve Yıldız’ı ilk hareketten tanıyan Kopan, konuya duyarlılığını belirtmek için beş video çekmiş. Videolar şu anda sansuresansur.org sitesinde, çeşitli bloglarda ve video sitelerinde dönüyor. Videoların biri manavda, biri tuvalette, biri kitapçıda, biri süpermarkette, biri de otoparkta geçiyor. Her birinde mesaj aynı: “Bugün internetine sansür yarın hayatına sansür.” Satın almak istediğiniz kitaba, ete, muza hatta satış reyonuna bile bir gün erişim engellenebilir, deniyor. Tan, amaçlarının sansürü kanıksamayı engellemek olduğunu vurgularken, “YAY hareketine girerken sanal ortamdan çıkarıp biraz daha gündelik hayatın içinde olan bir şey düşündük. Posterler, stickerlar, bardak altlıkları aklınıza ne gelirse... Şimdi tek tek fotoğraflar geliyor. Kimisi bardağına, kimisi ofisine, kimisi kursunun kapısına yapıştırmış. ‘Her yerde karşına çıkabilir’ diyoruz. Bir gün biri bu muzu metafor olarak kullanır, bu müstehcen diyebilir. Kitaplara diyebilirler, o günlere dönmek bana çok uzak görünmüyor” diyor. YAY hareketine destek olmak isterseniz sansuresansur.org sitesinden posterleri indirip yazıcınızdan çıkış alabilirsiniz. Boşlukları doldurmak ise sizin yaratıcılığına kalmış.

Erdoğan’ın geçen aylarda “ben Youtube’a giriyorum siz de girin” dediğini herkes hatırlar. Tan, bu sözlerden de rahatsız olduklarını anlatıyor: “Evet girmek zorlaştı biz bunu değiştireceğiz, yasaları düzenleyeceğiz’ demek yerine siz de girin demek dalga geçmektir. Bu zihniyet de böyle yansıyor tabii. Devlet senin için yasayı mı değiştirecek? diyorlar. Evet. Yeterince sesimi çıkartırsam değişecek. Bu ülkede şu anda çok yanlış internet uygulaması söz konusu. 9 yaşındaki çocuk tabii ki porno seyretmesin, biz de bunu savunmuyoruz. Bugün pornoyu yarın müstehcenliği tartışacağız. Yavaş yavaş pornodan da çıkacak olay. Photoshopla kadınların dekolteleri kapatılmaya başladı. Yarın kadının bacağı göründü diye de kapanabilir site. Louvre Müzesi’nin sitesine de mi müstehcen diyeceğiz, orada da çıplak heykeller var. Gördük ‘içine tükürürüm böyle sanatın’ zihniyetini işte...”
1 Haziran 2009


Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat