SAĞLIKTA YAŞANACAK BÜTÜN SORUNLARIN SORUMLUSU SAĞLIK BAKANLIĞI’DIR!

İstanbul’da 1 Kasım 2010 Günü Başlayacak Olan Aile Hekimliği Uygulaması Öncesinde Uyarıyoruz:
İstanbul 1 Kasım 2010 Pazartesi günü Aile Hekimliği’ne geçiyor.
Konuyla ilgili olarak Haziran ayında yaptığımız basın açıklamasında İstanbul’un bu uygulama için oluşturulması gereken alt yapıya dahi sahip olmadığını belirtmemize ve ifade ettiğimiz bütün kaygılara, yaptığımız uyarılara rağmen dört ayda değişen hiçbir şey olmadı.
Aile Hekimliği uygulamasına günler kala İl Sağlık Müdürlüğü tarafından belirlenen 3645 Aile Sağlığı Birimi’nin 345’i halen boş kalmıştır. Boş birimlerin bulunduğu ilçeler Bağcılar, Esenler, Sultangazi gibi yoksul yurttaşlarımızın yoğun olduğu ilçelerimiz olmuştur. Aile hekimliği, daha başlarken, sağlıkta mevcut eşitsizlikleri daha da derinleştimektedir.
İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü, yirmi beş yılı aşan Sağlık Ocağı uygulaması süresince önemli bir kısmı kiralama, yerel yönetim katkısı ve vatandaş bağışı yolu ile ancak 560 Sağlık Ocağı açabilmişken bugün 940 Aile Sağlığı Merkezi belirlemiştir. Sekiz yıllık iktidarı süresince İstanbul’un gereksinimi olan sağlık ocağı sayısını tamamlayamayan Hükümet bu ihtiyacı şimdi Aile Hekimi olmayı seçen hekimler üzerinden birkaç ay içinde tamamlattırmaya çalışmaktadır.
Yerleştirmelere başlandığında Aile Sağlığı Merkezi olarak belirlenen ve yaklaşık 1000 Aile Sağlığı Birimine denk düşen yerin mevcut bir binası yoktur. İl Sağlık Müdürlüğü bu birimlerde çalışacak hekimlerden, uygulamaya geçilmeden önce, belirlenen kriterlere uygun yerler bulup kiralamalarını ve sıfırdan kurmalarını istemektedir. Bu birimlerin hatta mevcut sağlık ocağı binalarının hazırlıkları bugün için hâlâ tamamlan(a)mamıştır.
Öte yandan; 21 Eylül’de yapılan Yönerge değişikliği ile birden fazla Toplum Sağlığı Merkezi kurulmuş olan ilçelerde, Müdürlükçe uygun görülecek olanın dışındaki Toplum Sağlığı Merkezlerinin bir ay içerisinde kapatılacağı duyurulmuştur. Bu durum aile hekimliği uygulamasının Bakanlık nezdinde nasıl algılandığını göstermektedir. Hizmet hekimlere belli bir para karşılığında devredilmekte ve Hükümet en temel görevlerinden biri olan birinci basamak sağlık hizmetlerinden elini çekerek “taşeron” hizmet alımına gitmektedir.
Bir yanda,
Binasını kendi kiralayan, bölgesindeki diğer aile hekimi meslektaşlarından “müşteri-hasta” çekmeye zorlanan, tüm giderlerini kendi karşılayan, kendi adına personel çalıştıran, vergisini ve sigorta priminin tümünü kendi ödeyen ve en kötüsü yıllık sözleşmelerle çalışan, bir odaya kapatılmış hekimler…
Bir yanda,
İnternetten edinebileceği bilgiyle Aile Hekimini öğrenen, gidip kaydını yaptıran, 3 ayda bir hangi kriterlere göre olduğu bilinmeyen hekim değiştirme hakkına sahip olduğu söylenen, GSS primini düzenli yatırması, katkı/ katılım paylarını ödeyebilmesi koşullarıyla hizmet alabilecek hastalar.
Daha önce de defalarca ifade ettiğimiz gibi; aile hekimliği, Birinci Basamak Sağlık Hizmetlerinin taşeronlaştırılmasıdır.
Üstelik bu tablo şimdi 13 milyonluk nüfusa ve yüksek bir göç alma oranına sahip İstanbul ilinde gerçekleşecek.
Bütün bunların yanı sıra, aile hekimliği uygulaması gerekçe gösterilerek Şişli Devlet Hastanesi kapatılmış; her bir katı bir Aile Sağlığı Merkezine tahsis edilmiştir. Bugünlerde çalışan hekim sayısı 372’den 170’e düşecek olan 112 istasyonları benzeri uygulamalara maruz kalmakta, bazı istasyonlar yerlerini değiştirmek zorunda bırakılmaktadır. Endişemiz odur ki; 1 Kasım 2010 itibariyle 112 acil servislerde yaşanacak kargaşa büyük olacaktır.
Aile hekimliğine geçilmesiyle birlikte devlet hastanelerindeki acil servis hizmetlerinde çok büyük aksamalar olacağı da açık olarak görülmektedir.
İstanbul genelinde sayıları zaten yeterli olmayan ve hastane acil servislerinin yükünü çeken pratisyen hekimler, aile hekimliğini seçmiş ya da başka seçenek bırakılmamış ve böylece Hastane acil servisleri boşalmıştır. Neredeyse 5 yıldır ülke gündeminde olan bu tablo için hiçbir önlem alınmamış, en basiti acil tıp uzmanlarının arttırılması için bile adım atılmamıştır. Şimdi ise Hastanelerde çalışan diğer hekimlerin fazla çalışmaları istenerek acil servislerde hizmet sunmaları beklenmektedir. Branş hekimleri üzerinden (patolog, göz hekimi ya da biyokimyacı gibi...) hastane acillerinin çalıştırılması mevcut yasal prosedüre uygun olmadığı gibi verilecek hizmetin niteliği bakımından da ciddi bir sorundur. Gerçek bir acil servis hizmeti ciddiyet gerektiren ve hazırlıksız politikaların/uygulamaların deneme tahtası olamayacak kadar tehlikelidir. Bu konudaki popülist tutum ve siyasi yatırım içeren yaklaşım, okul sağlığı, aşılamalar, adli hizmetler gibi birçok hizmeti aksatmayı da göze almış durumdadır.
Bizler bu dayatmalara karşı durmayı ülkemiz insanlarının sağlık hakkı ve meslektaşlarımızın geleceği açısından bir görev olarak kabul ediyoruz.
Sağlık Bakanlığı’nı, bir kez daha, uygulandığı ülkelerde büyük toplum sağlığı sorunlarına yol açan, cepten ödemeler ve başka birçok nedenle sağlıkta eşitsizlikleri artıracak, hekimleri ve sağlık çalışanlarını güvencesiz çalışmaya zorlayan bu uygulamadan vazgeçmeye davet ediyoruz.
Bütün yurttaşlarımızı bugünden uyarıyoruz:
1 Kasım 2010 günü ve sonrasında sağlıkta oluşacak kaos ortamı, sağlık hizmetlerinde meydana gelecek aksamalar ve yaşanacak bütün olumsuzlukların sorumlusu hekimler değil,
İstanbul’da gerekli altyapı ve uygun koşullar hazırlanmadan, bütün uyarılara rağmen aile hekimliği uygulamasını başlatmakta ısrar eden Sağlık Bakanlığı’dır.


Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat