Ecz. Tuncay SAYILKAN
İzmir Eczacı Odası Başkanı
Bir yılı daha geride bıraktık. Bazen mutlu olduğumuz, bazen üzüldüğümüz , bazen de öfkelendiğimiz ama umudumuzu asla yitirmediğimiz bir yıl oldu 2013.Uzun zamandır süregelen hatalı sağlık politikaları sonrasında hem biz eczacılar ,hem sağlık çalışanları , hem de vatandaşlar kısacası hepimiz bu yıl da ciddi bedeller ödemeye devam ettik.
2013’ü değerlendirecek olursak; sağlık hizmetlerinin her geçen gün daha fazla paralı hale geldiği, vatandaşın cebinden daha çok para çıktığı, insan sağlığının hiçe sayılarak sağlık ürünlerinin eczane dışında vatandaşa sunulmaya devam edildiği,
hastane eczanelerinden ayaktan tedavi görenlere ‘’günübirlik’’ uydurmacası ile ilaç verildiği, sağlık çalışanlarının emeklerinin yok sayıldığı, eczanelerin öz sermayelerinin buharlaştığı, yaşamsal öneme sahip ilaçlara ulaşmakta güçlük çekildiği, bir çok hasta için umut anlamına gelen yeni nesil ilaçların Ülkemize hiç uğramadığı ama üst birliğimizin her fırsatta ‘’Ülkemizde bulunamayan ilaç sorunu yoktur,
biz isteyene kargo ile göndeririz’’ açıklamaları yaptığı önemli bir yıla daha veda ettik.
Mesleğimizi sürdürürken yaşadığımız sorunları bilmeyenin kalmadığı, ama çözümü için adımların atılmadığına da tanık olduk. Yıllar sonra çıkan yasamızın yönetmeliği çıkmadığı için uygulanamazken, her geçen gün yeni eczacılık fakültelerinin açılış haberlerini aldık ve geleceğe güvenle bakamaz hale geldik.
Ülke geneline baktığımızda ise; düşünce ve ifade özgürlüğünün lafta kaldığını, uzun tutukluluk sürelerinin cezalandırmaya dönüştüğü, milletvekillerinin, gazetecilerin, yazarların, rektörlerin hatta genel kurmay başkanının bile tutuklu olduğu sıkıntılı bir süreci birlikte yaşadık. Demokratik hakkını kullanmak isteyen vatandaşlarımız üzerine sıkılan su ve gazlarla tanıştılar. Belki de geride kalan yılın akıllarda kalan en güzel anısı sevgili Mustafa Balbay’ın 4 yıl 9 ay sonra özgürlüğüne kavuşarak sevdikleriyle kucaklaşması oldu.
Bu yılın umut veren gelişmesi ise gezi parkı protestoları ile yan yana duran ve “yaşam biçimime müdahaleyi kabul etmiyorum” diye birlikte haykıran insanların varlığı ve bir araya gelişi olmuştur. Bir sabah Gezi Parkındaki çadırların yakılması ve oradaki duyarlı insanlara orantısız güç kullanılmasına tepki olarak başlayan, ülkenin hemen her yerinden destek bulan ve hiçbir siyasi oluşumun ya da örgütün kontrolünde olmayan bu bağımsız demokratik tepki ve yaşananlar aslında; Edirne’de bakanın cebine para koymaya çalıştığı kanser hastası üniversite öğrencisi o genç kızın onurlu tavrının toplumsal yansımasıdır ya da yıllardır dayatılan korku imparatorluğuna ve haksızlığa karşı net bir duruştur.
Yılın sonuna gelirken patlayan yolsuzluk ve rüşvet olayları, medyada uçuşan haberler, karşılıklı suçlamalar, beddualar, hesaplaşmalar ve istifalarla devam eden süreç nasıl sonlanacak ve Ülke insanına nasıl bir bedel çıkaracak bilinmez ama ortalıkta dönen rakamları görünce ilaç harcamalarındaki anlamsız tasarruf baskısını, vatandaşın cebinden alınan yüksek katkı bedellerini düşünmeden edemiyoruz. Yolsuzluk ve rüşvet olaylarının piyasalardaki yansıması ise bizlerde önümüzdeki yıl vatandaşa çıkacak yeni bedelleri ve bir çok ilacın daha bulunamaz hale geleceğinin algısını yaratıyor doğal olarak.
Olup bitene sessiz kalmamak ve haksızlığa dur demek hepimizin öncelikli görevi. Ancak son yıllarda eczacının derdine derman olmayan sözleşmeleri imzalamak, suya sabuna dokunmayan açıklamalar yapmak dışında, meslek örgütü olmaktan uzaklaşarak ithal ilaç birimini büyüterek kargo ile ilaç göndermek noktasına taşıyarak teslimiyet görüntüsünü sürdüren üst birliğimizden bunu beklememiz hayalcilik olacaktır. Mesleki konularda bile sessizliğini ısrarla koruyan bir yapıdan toplumsal olaylarda ve Ülke ile ilgili sorunlarda net bir tavır koymasını beklemek çok da mümkün değildir.
Önümüzdeki süreçte, susarak, görmezden gelerek ya da başkalarından çözüm bekleyerek veya siyasi otorite ile uyumlu görünmek adı altında teslimiyet içindeki mevcut yapılarla geleceğimizi şekillendirme şansımız yoktur.
İlacın uzmanı ve üretiminden hastaya sunumuna kadar her aşamasında söz sahibi olan bizlerin bilimin ışığında insan sağlığını önceleyen tavrımızı ve danışman kimliğimizi öne çıkartmamız gerekiyor.
Bu Ülkenin duyarlı ve özverili eczacılarının artık birliktelikten doğan güçleri ile bir adım öne çıkma, taşın altına elini koyma ve hak arama zamanı gelmiştir.
Önce Ülkemiz sonra da mesleğimiz için çalışarak, sağlık hizmetlerinin nitelikli hale gelmesi ve haklarımızın alınması ve umutların yeşermesi için örgütlü gücümüzün yeniden dosta ve düşmana hatırlatılması zorunludur.
İşte o zaman; başta genç meslektaşlarımız olmak üzere, hepimiz geleceğe güvenle bakabileceğiz. Sevgi, barışın ve adaletin hakim olduğu bir dünyada, herkese sevdikleri ile birlikte sağlıklı ve mutlu bir yıl diliyoruz.
Demokrasinin tam anlamı ile var olduğu, düşünce ve ifade özgürlüğünün sözde kalmadığı aydınlık günlerin umudu ile yeni yılda her şey gönlünüzce olsun…
Saygılarımla…