Son yıllarda ilaç eczacılık alanında yaşanan her yeni gelişme eczanelerimizde yeni bir sorun , yeni bir kayıp olarak karşımıza çıkıyor.Durum böyle olunca da geleceğe umutla bakmamız  pek mümkün olmuyor.
Özellikle tüm sağlık çalışanlarının ezildiği ve sağlık hizmetlerinin her geçen gün biraz daha paralı hale geldiği sağlıkta dönüşüm sürecinde ciddi kayıplara uğrayan bir meslek grubu olarak , yaşadığımız olumsuzluklar nedeniyle de maddi manevi yıprandık.
Öylesine bir noktaya getirildik ki,dile getirdiğimiz sorunlarımız çözüm bulmadan sürekli yeni sıkıntılarla mücadele etmek zorunda kaldık.Bu gün 21-Aralık ‘’Artık Yeter’’ mitinginde çözüm istediğimiz sorunlarımızı,4-Aralık’ta eczanelerimizde oluşan kayıplarımızı bir kenara bırakıp ilaç takip sistemi ile yeni kayıplara uğramamak için, bir yandan bilgisayar başında sabrımızı zorluyor, diğer yandan da gelişmeleri izlemeye çalışıyoruz.Hepsinden daha önemlisi de aldığımız eğitimin gereği olarak hastalarımıza danışmanlık hizmeti vermek yerine  anlamsız angaryalarla zamanımızı tüketiyoruz.
Peki ama neden hep canı yanan ,saldırıya uğrayan ve sürekli kayıp yaşayan bir meslek grubu olduk ? Ya da sadece bizim mesleğimiz mi saldırı altında ?
Aslında bütün bu yaşananların nedeni tam anlamıyla siyasi otoritenin olaylara yaklaşım biçimidir.Ülkemizde işsizlik ve yoksulluk tarihin en yüksek oranlarındaysa ,örgütlü mücadeleye  ve hak aramaya tahammül edilemiyorsa ,ülkenin geleceği için tarım ve hayvancılık sektöründe  üretimin özendirilmesi ve desteklenmesi gerekirken ithal ürünlerle geçici çözümler aranıyor olması bizleri bu konuda fikir sahibi yapmalıdır.
Ülkemizde hemen her alanda ,her sektörde  önemli olumsuzluklar yaşanıyor.Ancak konu sağlık hizmetleri ve ilaç alanı olunca biraz daha farklı bir bakış açısı sergileniyor.Sağlık hizmetlerinde tek satın alıcı konumunda gelen kamu , bu alanda dilediği gibi değişiklikler yapıyor ,yeni uygulamaları hayata geçiriyor.Yani sağlık harcamaları için kullanılan paranın güç olduğundan hareketle sektörün bileşenleri ile birlikte geleceği tasarlamak ,paydaşlardan görüş almak yerine ‘’ ben yaptım oldu mantığı ‘’ile aceleci  kararlar alınıyor.
Sağlık hizmetleri halkın tamamını yakından ilgilendirdiği ama teknik konular içerdiği için kamuoyu oluşturmakta işimiz zorlaşıyor.İşte bu yüzden kamu kurum ıskontolarını ,indirimlerdeki raf kayıplarımızı, muayene ücretlerinin neden eczanelerden tahsil edildiğini,ilaç takip sisteminin aksaklıklarını  ve sistemin neden ağır aksak çalıştığını halka anlatmak pek mümkün olmuyor.
Yaşananlar bu ülkede siyasi otoritenin sağlığa, sağlık hizmetlerine ve sağlık çalışanlarına bakışı ile ilgilidir. İlacı herhangi ticari bir ürün ,eczacıyı da onu satan esnaf olarak gören,eczacısız sağlık hizmeti olmaz söylemlerimize markette ilaç satarım diye yanıt veren  zihniyetten sorunlarımıza çözüm bulmasını beklemek olası değildir.
İlaç takip sistemini bir kez daha ertelememek, bir an önce uygulamaya koyabilmek adına geçici kare kod gibi suistimale açık bir yöntemi bile göze alan yaklaşımdan sorunlarımıza çözüm beklemek hayalcilikten başka bir şey değildir.
Ortada bir Danıştay kararı varken ,altı aylık sürenin bile yetmeyeceği ve doğru olanın ilaçların son kullanım tarihine kadar verilebilmesi tüm kesimlerce görülmekte iken sadece bir aylık uzatma kararı alınması,üstelik bu kararın son gün ve saat 23.55 de alınması bu zihniyetin bizlere olan bakışını açıkça ortaya koyacak somut bir örnektir.
Üzerimizden kapkara bir bulut geçmektedir.Bu zorlu sürecin sonrasında aydınlık günler göreceğimize olan inancımızı yitirmemeliyiz.Önemli olan işler iyi giderken birlik beraberlik mesajları vermek değil , sıkıntılı süreçten geçerken de hep birlikte umutla mücadeleyi sürdürebilmektir.
İşte bu yüzden de ;
Mesele , sadece biz eczacıların  sorunlarının çözüme kavuşması değildir.
Mesele , bu ülkede sağlığa, ilaca, sağlık çalışanına, eczacıya, çalışana, üretene ve hak arayana  bakışın değişmesidir…
Saygılarımla…
 
 
İzmir Eczacı Odası Başkanı


Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat