Ülkemizdeki sağlık ve ilaç harcamalarının tamamına yakınının devlet tarafından karşılanır olmasından sonra, en büyük alıcı kuralları belirlemeye, oldukça hızlı gerçekleşen değişiklikler ve düzenlemeler ardı ardına uygulamaya konmaya başladı. Sağlık sektöründe görev yapan hemen herkes ciddi sıkıntılarla mücadele ediyor, bir anlamda var olma savaşı veriyorlar.
Sıkça karşılaştığımız Sut’taki düzenlemeler, İTS , muayene katkı payları, ilaç fiyatlarında indirim,kamu kurum ıskontolarının artırılması gibi uygulamalarla Global Bütçe’de öngörülen harcama rakamlarının aşılmaması hedefleniyor.
Aylardır gündemimizi meşgul eden ve sonuçlarına bakıldığında yüksek yargının siyasallaşmasının önünü açan referandum sürecinde en yetkili ağızlardan çıkan “Biz eczacılarla geçen yıl bir mücadeleye giriştik. Eczacılar kepenk falan kapattı. Bu mücadeleyi bakanlık olarak kazandık, doğrudan 2.5 milyar TL. tasarruf oldu ve onu da emeklilerimize verdik.” söylemleri siyasi otoritenin ne denli başarılı olduğunu anlatan açıklamalardaki yerini aldı.
Aslında yıllardır sadece tasarruf amaçlı yapılan tüm düzenlemelere karşın , ilaç ve sağlık harcamalarının arttığı gerçeği de gösteriyor ki , akılcı ilaç kullanımı ve sektörün bileşenleri ile ortak aklı oluşturmadan sağlık ile ilgili harcamaların verimli kullanılması çok da mümkün olmayacak.
Ayrıca, eczanelerde bedelsiz kamulaştırmaya neden olan 4 Aralık 2009 sürecinde arttırılan kamu kurum ıskontoları, düşürülen fiyatlardan daha çok vatandaşın cebinden alınan yüksek muayene ücretleri ilaç ve sağlık harcamalarındaki düşüşün gerçek nedeni olmuştur. Özellikle geriye dönük yapılan uygulama ile vatandaşlarımız bütçelerini zorlayan önemli bedeller ödemiştir. Daha da önemlisi emeklilerden yapılan toplu kesintiler sonrası, çok gerekmedikçe hastaneye ve eczaneye gitmeme yöntemi vatandaşlarımızın gözünde bir çözüm yolu olarak ortaya çıkmıştır.
Destekçilerince sahte ilacı , ilaçta yolsuzluluğu önlemek adına ortaya çıktığı savunulan İlaç Takip Sistemi ise tüm eksikliklerine ve uyarılarımıza karşın ısrarlı uygulamaya konmuş , hatta uygulamayı daha çabuk başlatabilmek adına ‘’geçici kare kod ‘’gibi yolsuzluğa neden olma olasılığı yüksek bir çözüm bile bulmuştur.
Bizler geçici karekod uygulamasının doğuracağı sıkıntıları ve 31.12.2010’dan sonra kullanılamayacak olmasının eczanelerde yeni kayıplar ve kaos yaratacağını dile getiriken dahice (?) bir çözüm bulundu. G2D’lerin son kullanımı 2020 yılına kadar uzatıldı. İlaçların kullanım sürelerine bakıldığında bu formülün yıl sonunda eczanelerde oluşacak kayıpları azaltmak amacından daha çok ilaç üreticilerinin ellerindeki mevcut karekodsuz kutular ve eczanelerce iade edilen milyonlarca kutu karekodsuz ilaç için yapıldığı açıkça görülmektedir. Yani ilaç üreticilerinin kayıp yaşamaması için 01.01.2011’den sonra ilaçta garip bir son kullanma tarihi belirsizliği yaşanacaktır.
Açıkça görülmüştür ki ülkemizdeki sağlık hizmetlerinin niteliğini yükseltmek ve mesleğimizin geleceğini şekillendirmek için sağlık sektörünün tüm bileşenleri ile birlikte çalışmak , akılcı ve sağlıklı çözümleri oluşturmak görevi yine bizlere düşmektedir.
Seçim kazanmaya odaklı ince hesaplar, günübirlik çözümler ve popülist politikalar bugüne kadar bizlere hiçbir şey kazandırmamış , aksine kaygılarımızı artırmış ve eski günlerimizi arar noktaya getirmiştir. Meslektaşlarımızın önemli bir kısmı ne yazık ki geleceğe güvenle bakamamaktadır.
Fiyatları ve kar oranları devlet tarafından ,satış koşulları ise ilaç firmaları ve dağıtım kuruluşlarınca belirlenen ilacı aldığımız eğitimle kazanmış olduğumuz danışman kimliğimizle hastaya sunan bizler tüm olumsuzlara karşın bu zor dönemi en az hasarla hep birlikte aşabiliriz.
Gerçek niyeti ülkeye ,ülke insanına ve mesleğe katkı koymak olan herkesin yılgınlığa ve umutsuzluğa kapılmadan gereken sorumluluğu ve özveriyi göstermesi kaçınılmazdır. Aksi hale bizim geleceğimizi yine başkaları belirleyecek ve mevcut sıkıntılarımız da artarak devam edecektir.
Saygılarımla…
İZMİR ECZACI ODASI BAŞKANI