Her yıl olduğu gibi bu yılın da sonuna gelirken , bir kez daha SGK ’ nun sağlık harcamalarına yönelik hesap-kitap dönemi, dolayısı ile ilaç firmaları ile pazarlık sezonu açılmış oldu.Bu görüşmeler resmi olarak kamuoyu ile paylaşılmasa da ; ilaç savurganlığı haberleri ile ilaçtaki yolsuzluk haberlerinin yoğunlaşmasından,uçuk kaçık tasarruf içeren modellerden ve sağlık alanı ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bazı danışmanların ilaç harcamaları konusunda kestiği ilginç ahkamların basında birden yerini alması ile malum sürecin başladığı kolayca anlaşılıyor.
Açık söylemek gerekirse , kurum yıllardır pazarlık süreçlerinde ; kamuoyu oluşturma,tarafları baskı altına alma ve kendi istediği koşulları kabul ettirme konusunda ciddi deneyim kazandı ve bu güne kadar çok başarılı bir kriz yönetimi sergiledi.Ancak , yıllardır sadece tasarrufu önceleyen modelleri benimseyen ve sürekli indirim talep ederek global bütçeyi tutturmaya çalışma yaklaşımı artık sürdürülebilir bir yöntem olmaktan uzaktır.
Geçtiğimiz yıl Kasım ayında gerçekleşen fiyat indirimleri ve KKi artışları önceki yılların aksine bu defa sektörle uzlaşarak değil ,kurumun tek taraflı dayatması ile gerçekleşmiştir. Devamında ise yeni oranların uygulamadığı 341 kalem ilaç ,oluşan fark sonrası sıkıntıyı yaşayan vatandaş ve eczacılar.
Mevcut tablodan da anlaşıldığı gibi, bu yılki pazarlıklar önceki yıllara göre biraz daha zorlu geçecek.Her yıl eleman çıkararak , satış koşullarını değiştirerek ve son olarak da ticari ıskontoları kaldırarak bu güne kadar gelen, ama artık özveride bulunamayacağını ifade eden firmaların her zamankinden daha çok baskı altına alınacağı net olarak görülüyor.
Görünen o ki ,yıllardır kazanılan deneyim ile yazılı-görsel basın ve sağlık alanı hakkında bolca konuşan ama sağlıkçı olmayan ve çok bilen (!) akademisyenlerin de katkısı ile bu süreç şekillenecek.Ancak , bu yıl da ben yaptım oldu mantığıyla hareket edilip yeni indirimler dayatılırsa yeni ve daha büyük sıkıntılar sağlık hizmetlerine yansıyacak.
Benzer dönemlerde ortaya atılan ve çokça kullanılan bir iddia da İzmir’de yapılan bir çalışmayı kaynak göstererek , evlerden toplanan ilaçların % 40’ının açılmadan çöpe gittiği söylemleri ve oluşturulmaya çalışılan bilgi kirliliğidir. Hemen belirtelim bu iddiaların gerçekle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Çünkü yaklaşık üç yıl önce, İzmir Kalkınma Ajansı’nca sağlanan kredi ve çok sayıda kurum ve kuruluşun desteği ile gerçekleşen ‘’atık ilaç projesi ‘’ dokuz ay gibi kısa bir sürede gerçekleşmiş , ilaçlar sadece 190 gönüllü eczanede toplanmış,proje süresince İzmir merkezde(2009 yılı rakamları ile) 497.825 TL tutarında, 34.180 kutu ilaç toplanmıştır.Yıllık yaklaşık 16 milyar TL’yi bulan ilaç pazarında küçük bir kesit oluşturan verilerden de anlaşılacağı gibi açılmadan atılmış ilaçların önemli bir bölümünü eczanelerde miadı geçen ilaçlar oluşturmuştur.
Aslında burada yapılan işin çevreye katkısı ve oluşturulan farkındalığın konuşulması ,emeği geçenlere ve projeye katkı koyanlara teşekkür edilmesi ,ayrıca hem eczanelerde ekonomik kayıplar yaşatan hem de çevre için tehdit oluşturan miadı geçen ilaçlara gelişmiş ülkelerdeki gibi kalıcı çözümler (miadı geçen veya son kullanma tarihi yaklaşan ilaçların üretici firma tarafından iade alınması ve imhasının firmalarca yapılması) aranması gerekirken rakamsal verilerle oynayarak,çarpıtarak, bilgi kirliliği yaratarak ve hepsinden önemlisi İzmir’deki hekim,eczacı ve vatandaşları zan altında bırakarak ufuktaki pazarlık sürecine malzeme yapılmaya çalışılması hiç de anlaşılır bir durum değildir.
Özellikle son üç yılın sağlık harcamalarına bakıldığında ,ilaca ayrılan payın sağlık harcamaları içindeki payının hızla azaldığı, ama özel sağlık kuruluşlarına ödenen payın kontrolsüzce arttığı görülmektedir .Yani bir kez daha ve özellikle ilaçtan bir miktar daha tasarruf edilerek özel sağlık kuruluşlarının harcamalarına aktarılması planlanmaktadır.
Son olarak aile hekimi reçetelerinin de paralı hale gelmesi sonrasında vatandaşlarımız sağlık hizmeti alırken sosyal devlet ilkesine aykırı olarak önemli ölçüde para öder hale gelmişlerdir.Eczaneler aracılığı ile tahsil edilen ve muayene katkı payı adında toplanan paralar hatırı sayılır rakamlara ulaşmıştır. Üstelik bu paralar global bütçeye dahil edilmemekte, her yıl ilaç harcamalarında oluştuğu ileri sürülen açığın kapatılması için kullanılmamaktadır.
Bu senenin sonunda meşhur global bütçe görüşmeleri sonrasında fatura ilaç firmalarına, eczanelere veya vatandaşa ne şekilde çıkar bilemeyiz, ama bildiğimiz bir şey var ki son yıllarda sağlık hizmetlerinin finansmanında izlenen politikalar ve yanlış uygulamalar sonrası işler çok da iyi gitmiyor.
Sağlık harcamalarının finansmanında gerçekçi ve mantığa uygun modelleri hep birlikte oluşturmak zorundayız. Aksi halde her yılın sonuna gelirken benzer senaryolar gündeme taşınacak ve sadece günü kurtarmaya yönelik hamleler yeterli görülecektir.
Önümüzdeki süreçte eczane ekonomilerini de rahatlatacak önlemler ivedilikle alınmak zorundadır. Üstelik bu önlemler sektörün bileşenleri ile birlikte belirlenmelidir.Aksi halde güncellenen yasa da ,üçbuçuk yıllık sözleşme de hiç bir anlam ifade etmeyecektir.
Saygılarımla…
İzmir Eczacı Odası Başkanı