Önce yaşanan gelişmeleri kısaca özetleyelim ;karşılaştığımız onca soruna ve tüm çağrılarımıza karşın aylar sonra Farmavizyon eczacılık fuarının ikinci günü yapılabilen başkanlar danışma toplantısının merkez heyetince belirlenen gündemini ;
*SGK ile protokol görüşmelerinde gelinen nokta ve
*G2D’li ilaçların ayrı fatura edilmesi oluşturuyordu.
Ancak , toplantının açılışından sonuna kadar ağırlıklı olarak 17 Aralık 2010 tarihinde gerçekleşen KKİ artışları sonrasında eczanelerde oluşan kayıpların telafisi sürecinde yaşadıklarımız değerlendirildi.
Merkez Heyeti toplantının açılışında İTS’ye bildirim yapılamasını doğru bulmayarak çekincelerini sıralayan ve o tarihlerde acil bir başkanlar danışma toplantısı isteyen 23 odayı örgütü parçalı göstermekle bile suçladı.
Yaşananlardan gerekli dersler çıkarılmamış olmalı ki , Merkez Heyetinin çağrısına uyarak İTS ‘ne bildirim yapan meslektaşlarımıza dört ayı geçen zaman sonrasında , çözüm olarak (!) ’’çalıştığınız depolarla hesap kapatmayın’’ gibi uçuk bir öneri de gündeme taşınabildi.
17-Aralık sürecinde Merkez Heyeti ; kararname ve stok affı çıkmak üzere, İTS’ye kayıt yapanların sayısı 18 bin oldu,20 bin oldu diye haberler yayınlayarak resmi web sayfası üzerinden meslektaşlarımızı açıkça yanıltmıştır.Asıl sorgulanması gereken ve üyenin örgüte olan güvenini sarsan önemli sorun da budur.
Daha sonra ortaya çıktı ki merkez heyetinin tüm çabalarına karşın yaklaşık 14 bin meslektaşımız İTS’ne kayıt yapmışlardı.Devamında bu meslektaşlarımızdan Ocak ayı sonunda fatura kesmeleri istendi.Kesilen faturaların KDV’leri eczaneler tarafından çoktan ödendi ama , dört ay geçmesine rağmen olumlu bir gelişme yok.Çünkü ilaç firmaları depocu fiyatı üzerinden kesilen ve mal fazlalarını da kapsayan bu rakamları kabul etmiyorlar,mutabakat sağlanamıyor.bu yöntemle ödeme yapılsa bile faturadaki rakamla ödenen rakam arasında ciddi farklar olacaktır. Oysa geçtiğimiz yıl benzer durumda depo çıkışlarına göre 15-30-45 yöntemi ile sorun kısa sürede ve büyük oranda çözülmüştü.
Peki ,merkez heyetinde alınmış ortak bir karar bile yokken ve üstelik İTS ‘nin kendi içinde sorunları ve eksikleri olduğu hepimizce bilinmekteyken, bu yöntemde neden ısrarcı olunmuştur?
Daha da önemlisi İTS’ne bildirim yapmayan 9 bine yakın meslektaşımızın çözümünü geciktirmek amaçlı,depo ve firmalara İTS’ye bildirim yapanların işi çözülmeden bunlara ödeme yapmayın baskısı yapıldığı iddiaları doğrumudur ? Doğru ise kimler tarafından ve ne amaçla yapılmaktadır.
Görüştüğümüz tüm firma ve depo temsilcileri mevcut koşullarda İTS üzerinde bu işin çözümünün çok zor ve sıkıntılı olduğunu,15-30-45 yönteminin seçilmesi halinde sorunun geçmişte olduğu gibi çok kısa sürede çözülebileceğini açıkça ifade etmişlerdir.
Toplantı sonrasında birlik beraberlik ,ortak aklı oluşturma çağrılarımıza yanıt beklerken anlaşılmaz bir dayatma yaşadık.Belki de örgüt tarihimizde ilk kez alınmamış kararları içeren sonuç bildirgesi onayımız alınmadan isimlerimizin yer aldığı şekliyle yayınlandı.Üstelik bildirgede dayatılan konu yine fiyat düşüşlerinde ısrarla İTS’ne bildirim yapılmasıydı.Odamızın da aralarında bulunduğu çok sayıda Eczacı Odası bildirgede imzaları olmadığı ve olası indirimlerde oluşacak kayıplar için İTS’ne bildirimde ısrar edilmesini doğru bulmadıklarını açıkladılar.
Aynı Merkez Heyeti ,19 Nisan 2011 tarihli duyurusu ile İTS’ne bildirim yapmayan meslektaşlarımızın sorunlarını da çözmek için sorumluluk (?) aldığını ve önerdiğimiz 15-30-45 yöntemi üzerinde firmalarla mutabakata varıldığını açıkladı.Devamında ise bildirim yapmayanlar için bilgi giriş ekranı açtı.
Her şeye rağmen şimdi bu yaşananlardan ders çıkarmalı ve ortak akılla hareket etme zamanıdır.Son gelişmeler göstermiştir ki , bu koşullarda İTS’ne bildirimde ısrar etmek akılcı ve pratik bir çözüm değildir.17-Aralık sürecinde yaşanan kayıplar anlamsızca ısrar edilen yöntem ile dört aydır çözüme kavuşamamıştır.Üstelik yaklaşık iki ay sonra ,(6 Nisan 2011 tarihinden geçerli Danıştay kararı ile reçetelerdeki kalem-kutu sınırlamasının ortadan kalkması sonrasında ) olası yeni kayıplardan söz edilirken yanlışta ısrar etmek tüm meslektaşlarımızı bir kez daha sıkıntıya sokacaktır.
Yöneticilik sorumluluk ister ,aldığınız her karar temsil ettiğiniz insanları doğrudan etkiler.Yanlıştan dönebilmek ise erdemdir.Üstelik sizin yanlışınız nedeniyle sadece siz değil , binlerce meslektaşımız zarar görüyorsa…
Bir kez daha , birlikte karar alma,birlikte yönetme ve ortak aklı oluşturabilen yönetim anlayışının önemini hatırlatmakta yarar görüyoruz.
Saygılarımla…
İzmir Eczacı Odası Başkanı