Eczacılar tepkili: Piyasa halkın sağlığı ile oynuyor.
soL (HABER MERKEZİ) 2005 yılında SSK ilaç fabrikasının kapatılması ve SSK'lı hastaların serbest eczanelere yönlendirilmesinin ardından eczaneler ilaç satışlarının yüzde 90'ını Sosyal Güvenlik Kurumu'na yapmaya başladı. Kurumla Türk Eczacıları Birliği arasında her yıl yenilenen protokol görüşmelerinde bu yıl bir kriz yaşandı. Eczacı odalarının, talepleri kabul edilmezse kepenk kapatacaklarını açıklamanın ardından eski protokolün geçerliliğini yitireceği 1 Temmuz'a saatler kala uzlaşma sağlandı. Eczacıların ilaç firmalarının kamuya yaptıkları iskontonun eczaneler üzerinden fatura edilmesi sonucu yaşadıkları kayıpların önlenmesi ve eczane iskontolarının düşürülmesi taleplerinin hükümet tarafından kabul edildiği anlaşmanın, eczanelerin tasfiye sürecini yavaşlatıp yavaşlatmayacağı merak ediliyor.
İstanbul Eczacı Odası Başkanı Semih Güngör, soL'a yaptığı açıklamada 2008 Kamu İlaç Alım Protokolü görüşmelerinde eczacıların örgütlü gücünü ortaya koyduğunu, bunun alana yönelik birtakım uygulamaların en azından ötelenmesini sağladığını savundu. Güngör "Ama bu, tehlikenin ortadan kalktığı anlamına gelmez. Siyasi iktidar yeniden kendini güçlü hissettiği noktada ertelediği yerden devam edecektir" dedi. Türkiye'de ilaç ve eczacılık alanındaki gelişmelerin Avrupa Birliği ülkelerinde yaşananların yansıması olduğunu ifade eden Güngör, AB Komisyonu'nun 2006 yılında İspanya, Avusturya, İtalya'ya gönderdiği bir uyarıda bu ülkelerdeki eczacılık kanunlarının tadilini istediğini kaydetti. Güngör söz konusu uyarıda Komisyon'un bu ülkelerden talep ettiği değişiklikleri şöyle anlattı:
"Eczane açılması ve yönetimi üzerindeki kısıtlamaları kaldıracaksınız. İlaç dağıtımı ve perakendesi arasındaki uyumsuzluğu ortadan kaldıracaksınız. Eczane mülkiyetinin eczacılarla sınırlandırılmasına son vereceksiniz. Farklı milliyetten eczacıların eczane açmalarına olanak sağlayacaksınız. Eczane açılmasında bölgesel ve demokratik sınırlamaları ortadan kaldıracaksınız. Birden fazla eczane sahipliğindeki sınırlamaya son vereceksiniz. Eczane yapısıyla ilgili zorunlulukları, izin ve ruhsatlandırma işlemlerinin yapılmasını ortadan kaldıracaksınız."
AB ülkelerinde de eczacıların zincir eczanelere karşı çeşitli mücadeleler verdiğini söyleyen Güngör, ilacın eczacının denetiminden çıkarılarak market ve benzeri alışveriş yerlerinde satılmasının öncelikle ciddi bir halk sağlığı sorunu doğuracağını belirtti. Güngör "İlaç dozunda, zamanında ve gerektiğinde kullanılması gereken bir üründür. İnsan dilediğinde ilaç kullanmaz, kullanmamalı. İlacın eczacı denetiminden çıkması ve reklamla tanıtımının yapılması halkın ilaç tüketimini artıracak. Halkın reklam karşısında kendini koruması mümkün değildir, bu da ciddi bir sağlık sorunu yaratacaktır" diye konuştu.
Türkiye sağlık ve ilaç üzerinden soyuluyor
İstanbul Eczacı Odası'nın önceki dönemki başkanı Zafer Kaplan ise, protokolde varılan uzlaşma ile eczacıların kamuya ilaç verirken bazı avantajlar sağlamış gibi gösterilerek "büyük yıkım"ı görmelerinin ve tepki göstermelerinin önüne geçildiği görüşünde.
soL'a açıklamalarda bulunan Kaplan, AKP'nin sağlıkta dönüşüm projesinin Türkiye'de sağlık ve ilaç alanını devletin sorumluluk ve denetiminden çıkararak sermaye kesimine devretmeyi amaçladığını belirtti. Bu süreçte ilaç harcamalarının her yıl ikiye katlanarak arttığına, AKP'ye yakınlıklarıyla bilinen sermayedarların ve onların yabancı ortaklıklarının Türkiye'de ilaç ve sağlık alanına büyük yatırımlarla girdiğine işaret eden Kaplan şöyle konuştu: "Son 5 yıldır en büyük yabancı sermaye girişi ilaç sektörüne yapıldı. Yine en çok özel hastane yatırımı son beş yılda yapıldı ve hız kesmeden devam ediyor. Olan biten, Türkiye'nin sağlık ve ilaç üzerinden alabildiğine ve kamu denetimi olmaksızın soyulmasıdır".
Sıranın projenin önünde engel oluşturan mevcut yasaların değiştirilmesine geldiğini söyleyen Kaplan, önümüzdeki süreçte AB'ye uyum gerekçeleriyle Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Yasasının uygulamaya konulacağını bildirdi.
Meslek örgütleri etkisiz kılınmaya çalışıyor
Kaplan'a göre hükümetin sağlıkta dönüşüm programı karşısında bir engel de meslek örgütleri. Bu yüzden hükümet sağlık meslek örgütlerini etkisiz kılmak ve baskı altında tutmak için çaba göstermekten kaçınmıyor. Kaplan, SGK ile TEB arasında 2005 yılında imzalanan ve eczacılar için çok ağır şartların yer aldığı ilk sözleşmeye imza atanın, dönemin TEB Başkanı şimdinin AKP İstanbul milletvekili Mehmet Domaç olduğunu hatırlattı. Kaplan "Sağlık ve ilacın alt üst oluşunu 'Sağlıkta devrim oldu' diye tanımlayan bu başkan, kendine biat etmiş birtakım oda başkanlarını da yanına alarak eczacıları hak kayıplarına razı etti. Geldiğimiz noktada ilacın tamamen eczacının elinden çıkmasının ve artık perakendeci olarak yabancı sermayeli market zincirlerinin eline geçmesinin son adımları olan bazı yasal hazırlıklar son aşamasına gelmiştir. İşte son protokol anlaşması ile sanki eczacılar kamuya ilaç verirken bazı avantajlar kazanmışlar gibi gösterilerek ve böyle algılanması sağlanarak, binlerce eczacının gelmekte olan büyük yıkımı görmeleri ve tepki göstermeleri engellenmiştir" diye konuştu.
Kaynak: http://haber.sol.org.tr/ekonomi/1531.html