BASINA ve KAMUOYUNA
Hastane karşısındaki eczaneler kapanabilir
BİR YANLIŞ BAŞKA BİR YANLIŞLA DÜZELTİLMEK İSTENİYOR!
Hükümet sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesinde son adım olarak kamu hastanelerinin birleştirilerek işletmelere devredilmesine hazırlanıyor. Bir yandan bu konu Meclis gündemine bile getirilmeden Kanun Hükmünde Kararname ile yasalaştırılmaya hazırlanılırken, bir yandan da Tam Gün Yasasının sonucu olarak üniversite hastanelerinden deneyimli kadrolar özel hastanelere transfer oluyor.
Sağlık alanında bunlar yaşanırken hastane karşısındaki eczaneler de kapanma tehlikesiyle karşı karşıya.
Son olarak İstanbul Tıp Fakültesi’nde faaliyet gösteren Onkoloji Enstitüsü’nde ayaktan tedavi gören hastalar "yatan hasta" gibi gösterilerek, bu hastaların ilaçlarının serbest eczanelerden değil hastane eczanesinden karşılanması yoluna gidileceğini öğrenmiş bulunuyoruz.
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi (Çapa) tarafından açılan ihaleyle, bu hastaların ilaçları ihale depoları aracılığıyla karşılanacak ve bugüne kadar enstitüden sağlık hizmeti alan hastaların serbest eczanelerden ilaç almasının önü kesilmiş olacak.
Tam gün yasasının sonucu olarak öğretim üyelerinin birer birer üniversitelerden ayrılmak zorunda bırakılması sağlıkta büyük bir kaos doğurmuştur. Ameliyatların ertelenmek zorunda bırakıldığı, doktor-hasta ilişkisindeki güven unsurunun gözden kaçırıldığı, sağlık hizmetinin kalitesinin düşürüldüğü, hastanın doktorunu seçme hakkının elinden alındığı bir süreç yaşanmaktadır.
Bu olumsuz tablonun düzeltilmesi için geri adım atmayan Sağlık Bakanlığı tüm eğitim hastanelerini kendi kaderi ile baş başa bırakmıştır. İlgili hastaneler, eğitim kadrolarını ellerinden kaçırmamak için döner sermaye paylarını artıracak bir yöntemi, ayakta ilaç hizmeti sundukları hastaları yatarak tedavi görüyormuş gibi tanımlayan "günübirlik tedavi" hizmetleri içinde gösteren bir yöntemi, uygulamaktan çekinmemektedir.
Bu uygulama, üniversite hastanesinden özel hastanelere kadro transferini engellemek için döner sermaye gelirlerini artırma çabasının bir sonucu olarak ortaya çıkmış ve bu kez de hastane karşısındaki eczanelerin kapanması tehlikesini gündeme getirmiştir.
Dünya üzerinde uygulamalara baktığımızda akılcı sağlık politikaları içerisinde ayakta tedavi hastalarının hem teşhis ve tedavilerinin yapılması hem de aynı sağlık biriminde ilaçlarının karşılanması uygulaması terk edilmiş, rantabl olmayan ve de suistimallere açık bir yöntem olarak değerlendirilmektedir. Hele ki bu birimlerin eczacılık hizmetlerini ticari faaliyet olarak gördükleri ve gelirini döner sermaye yolu ile paylaşmayı hedefledikleri bir çalışma ortamında "iyi eczacılık uygulamaları"ndan söz etmek mümkün değildir.
Onkoloji ilaçları, gelişmiş üretim teknikleri ile çoğu kez yurtdışından ithal edilen pahalı ilaçlardır. Bu ilaçların bulunma ve saklama şartlarının takibi diğer ilaçlardan daha büyük bir titiz çalışma ve takibin yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu ilaçların ihale yöntemi ile temininin, yukarıda belirttiğimiz ilkesel nedenler dışında, uygulamada da bir dizi sorunu hastalarımıza yaşatacağı ve sağlık bütçesine bir tasarruf sağlamayacağı bugünden çok net olarak görülmektedir.
Sonuç olarak:
Tam gün yasası nedeniyle yaşanan olumsuzlukları düzeltmek yerine, bu uygulamaların sonuçlarını düzeltmek adına daha büyük bir yanlış uygulama ile bölgedeki serbest eczanelerin çalışma alanlarını daraltmaya kalkmak, mesleğimize yapılan büyük bir saldırı olarak değerlendirilmektedir ve asla kabul edilmeyecektir.
Biz ülke kaynaklarının hasta odaklı kullanılmasının önüne geçen Sağlıkta Dönüşüm Programı’na karşı direnen tüm sağlık emekçileriyle birlikte, eczanelerimizi savunmaya ve mesleğimizi yaşatmak için direnmeye devam edeceğiz.
Saygılarımızla.
İstanbul Eczacı Odası
Yönetim Kurulu