İstanbul Eczacı Odası ile Türk Eczacıları Birliği arasında ipler iyice koptu.
Son yaşanan Başkanlar Danışma Kurulu Sonuç Bildirgesi çatışmasının yankıları sürerken TEB Yönetimi konuya ilişkin sessizliğini sürdürmeye devam ediyor.
Kulislerde, önümüzdeki dönemde, TEB Başkanlığı adaylığına hazırlandığı dillendirilen İstanbul Eczacı Odası Başkanı Ecz. Semih Güngör ise çatışmayı tırmandırıyor.
Güngör, dün kendi köşesinde yazdığı yazıyla TEB’ e yönelik olarak yine ağır suçlamalarda bulundu.
Güngör yazısında, "Bu anlayışla Türk Eczacıları Birliği’nde iktidar olunabilir ancak muktedir olmak asla mümkün değildir." ifadesine yer verdi.
Semih Güngör’ ün dün yayınladığı yazıyı aşağıda yayınlıyoruz:
Dayatmalarla Bir Meslek Örgütü Yönetilemez
14.04.2011 -- 16:09
Cumartesi günü yapılan 5. Başkanlar Danışma Kurulu toplantısında ve toplantı sonrasında yaşananlar Türk Eczacıları Birliği’nde son dönemde giderek daha belirgin hale gelen yeni yönetim anlayışını ortaya koyması bakımından büyük önem taşımaktadır.
Bu yeni anlayış TEB Başkanlık Divanında 18 Aralık 2010’da yaşanan fiyat düşüşleri ve kamu kurum iskonto artışları nedeniyle eczanelerde oluşan stok zararlarının karşılanması için İlaç Takip Sistemine karşı eczacı kamuoyu genelinde oluşmuş olan hassasiyet göz ardı edilerek bildirim yapma zorunluluğu getirilmesiyle başlamıştır. Alınan karar, değil Eczacı Odalarına danışmak, TEB Merkez Heyeti’nde bile görüşülüp karar altına alınmaya gerek duyulmaksızın kamuoyuna açıklanmıştır.
Sağlık Bakanlığı tarafından İlaç Fiyat Kararnamesinde eczacılar lehine değişiklikler yapılacağına ve Torba Yasada stok düzeltme hakkı tanınacağına yönelik verilen sözler yerine getirilmemiştir. 9 bini aşkın eczacı kendi iradeleriyle İlaç Takip Sistemine bildirim yapmayı kabul etmemiştir.
Türk Eczacıları Birliği üye tabanının neredeyse yarıya yakınını oluşturan bir eczacı kitlesini yok sayarak 3,5 ay boyunca sadece kendi çözüm yöntemini baz alarak İlaç Takip Sistemine bildirimde bulunan meslektaşlarının sorunlarını çözmeye çalışmıştır. Sadece eczacılara değil, İlaç sanayisine ve dağıtım kanallarına dayatmacı bir anlayışla kabul ettirmeye çalıştığı yöntem kabul görmediği için bugüne kadar bir çözüm ortaya çıkaramamıştır. Bir inat uğruna binlerce meslektaşına kestirdiği faturaların karşılığı alınamadığı gibi bu faturaları kesenler almadıkları paranın KDV’sini ödemek zorunda kalmışlardır. İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü’nün yayınladığı duyurular ile ilaç sanayisi ve dağıtım kanalları üzerinde baskı oluşturarak çözüm üretme çabaları da sonuçsuz kalmıştır. İlaç Takip Sistemine bildirimde bulunmayan meslektaşlarımız için Eczacı Odalarının İlaç Sanayisi, Kooperatifler Birliği ve Dağıtım Kanalları ile birlikte tam bir mutabakatla oluşturdukları çözüm ısrarla göz ardı edilmiştir.
Sadece İTS’ye bildirim yapan meslektaşlarımız da geriye dönük 45-30-15 günlük alımlar dikkate alınarak stok zararlarının karşılanmasını talep ederler diye tüm ödemelerin iki hafta içerisinde tamamlanmasını sağlayacak çözüm yok sayılmıştır. TEB yönetimi İlaç Takip Sistemine bildirimde bulunulması uğruna meslektaşlarını ikiye bölmeyi içine sindirmiş ama daha bir yıl önce stok zararlarının karşılanması için 24 bin eczacıya o dönem oluşan stok zararlarının telafisi için önerdiği yöntemi bugün üzerinde oluşmuş tam bir mutabakat varken tekrar önermeyi içine sindirememiştir.
TEB Merkez Heyeti Başkanlık Divanı’nın bu tavrı 5. Başkanlar Danışma Kurulu toplantısında da aynen sürmüştür. Merkez Heyeti’nin Eczacı Odası Başkanlarının konuşmalarına cevap verirken "Ben icra makamıyım, kararları ben alır uygularım, Eczacı Odalarına hesap vermem, bu toplantının karar verme yetkisi yoktur" açıklaması ülkemizde giderek yaygınlaşan biat kültürünün Türk Eczacıları Birliği’nde de hakim olduğunu ortaya koymuştur. Türk Eczacıları Birliği Başkanlık Divanı, Danışma Kurulu toplantısında Eczacı Odası Başkanlarının eleştirilerine "Ben sizlere hesap vermem, bu toplantı bir danışma toplantısıdır, bizi seçerek buraya getirenler delegelerdir, biz delegeye hesap veririz" açıklamasında bulunmuştur. Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti ve Kurullarını delegelerin seçtiği doğrudur. Ancak kendilerini seçen delegeleri bu görevi yerine getirmeleri için seçerek Kongreye gönderenler ise 24 bin eczacıdır. Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti’nin hesap vermesi gereken makam, eczacıdır. Bu nedenle Türk Eczacıları Birliği eczacının tümünün sorunlarını ortadan kaldıracak çözümler üretmek zorundadır.
Başkanlar Danışma Kurulunun başlangıcında TEB Merkez Heyeti’nin "Ortak aklı oluşturmak için buradayız" söyleminin içinin ne kadar boş olduğu, toplantı sonunda yaşanan deklarasyon dayatması ile ortaya çıkmıştır.
TEB Merkez Heyeti bu deklarasyonu yayınlayarak İlaç Sanayisi ve Dağıtım Kanalları üzerinde baskı oluşturmayı ve 53 Eczacı Odası Başkanının isminin gücünü kullanarak sadece kendi çözümünü uygulatmayı amaçlamıştır. Bu deklarasyonun içerisinde İTS’YE BİLDİRİMDE BULUNMAYI REDDETMİŞ 9 BİNİ AŞKIN ECZACI İÇİN GERİYE DÖNÜK 45-30-15 GÜNLÜK ALIMLAR DİKKATE ALINARAK STOK ZARARLARININ KARŞILANMASINA YÖNELİK BİR ORTAK MUTABAKAT VARKEN somut hiçbir çözüm önerisi ısrarla konulmamış ve göz göre göre meslektaşlarımız arasında ayrımcılık yapılmıştır.
Farmavizyon Eczacılık Fuarı’nın kapanış saatlerine yakın, birçok Oda Başkanı memleketlerine dönüş yolundayken bir oldu-bitti yaratılarak çok kısa bir zaman aralığı içerisinde Eczacı Odalarının onayları alınmadan hazırlanan deklarasyon metni yayınlanmıştır.
Türk Eczacıları Birliği’nin bu mantıkla, değil eczane stok zararlarının karşılanmasını sağlamak, mesleki hiçbir sorunun çözümünde başarılı olması mümkün değildir. Eczacıyı bölerek, Eczacı Odalarını dışlayarak, gerektiğinde yaptığı yanlıştan dönmenin de bir erdem olduğunu ısrarla göz ardı ederek Türk Eczacıları Birliği yönetilemez!
Bu anlayışla Türk Eczacıları Birliği’nde iktidar olunabilir ancak muktedir olmak asla mümkün değildir.
İstanbul Eczacı Odası Başkanı
Ecz. Semih Güngör