Değerli meslektaşlarım,
Birlik ve beraberlik duygusu örgütlü olmanın ve sorunlara karşı birlikte mücadele etmenin temel felsefesidir. Bizler, gerek meslek örgütlerimizle gerekse kooperatiflerimizle örgütlü mücadele etmenin ne anlama geldiğini çok iyi bilen bir meslek gurubunun mensuplarıyız. Ülkemizdeki yirmi dört bin eczacının ortak sorunlarına çözüm üretebilmek adına bu birlik ve beraberlik duygusunu daima sıcak tutmak mecburiyetindeyiz. Bu nedenledir ki, meslek örgütlerinde görev alan tüm yönetici arkadaşlarımız söylemlerinde bu kavramları sıcak tutmak için çaba harcarlar. Son derece de doğrudur.
Son yıllarda yaşadığımız ve hepimizi yorgun düşüren zorlu süreç göstermiştir ki; global dünya karşımıza global sorunlar çıkarmaktadır. Dolayısıyla bu sorunların çözümüne sadece birlik ve beraberlik duygusu içerisinde bir arada durarak değil sorunları bir bütün olarak algılayıp, bütünsel çözümler üretip, hep birlikte harekete geçerek ulaşılabilir.
Bütünsel sorunların en güzel örneklerinden bir tanesi “Global bütçe” kavramıdır. Bildiğiniz gibi SGK son iki yıldır bu kavram üzerinden hareket ederek geri ödeme yapmaktadır. Yani bu sene ilaç harcamaları için 16 Milyar TL bütçe ayırmış ve tüm sektörün bu bütçe içinde hareket etmesini istemiştir. Bu durum, sisteme bütünsel bir yaklaşımın olduğunu göstermektedir. Peki, %85 oranında müşterimiz olan bir kurum olaya bütünsel bir gözle bakarken acaba biz aynı şekilde algılamayı başarabildik mi? Geçtiğimiz aylarda bununla ilgili bir sınav geçirdik. Bildiğiniz gibi 25.03.2011 tarihinde yayınlanan Danıştay kararı gereği bir reçetede yazılabilecek kalem ve kutu adedi sınırlaması, yani bizim kısaca 4 kalem sınırlaması dediğimiz uygulama, kaldırıldı. Böylece 06.04.2011 tarihi itibarı ile doktor reçeteleri sınırsız bir özgürlüğe sahip olurken içimizden bazı arkadaşlarımız için ciro artışı anlamına gelen bir durum ortaya çıktı.
Biz eczanelerimize gelen bu şişirilmiş reçetelerin gerek hasta sağlığı gerekse devlet bütçesi için oluşturduğu tehdit ile ciro artışı anlamına gelen, ancak içimize sindiremediğimiz bu uygulamanın ikilemi arasında kararsız ve eylemsiz kalırken, SGK durumu sadece sakince izlemektedir. Çünkü SGK olayı daha önceden bir bütün olarak algılamış ve global bütçeyi ilaç sektörünün önüne koymuştur. Yani bu işin Türkçesi; eğer ayrılan bütçe yıl tamamlanmadan önce bitecek gibi olur ise karşımıza yeni ilaç fiyat düşüşleri ve yeni kamu kurum ıskonto artışları çıkacak demektir.
Biz eczacılar ise bu konuda hiçbir hareket ve söylem geliştirmeyerek sınıfta kaldık. Çünkü olayı hep birlikte bir bütün olarak algılayamadık ya da algılamak istemedik. Halbuki hep bir ağızdan bu durumun, hastalarımızın gereksiz ilaç kullanmasına yol açabileceğini ve devlet bütçesini olumsuz etkileyeceğini haykırabilseydik kamuoyunda hızla kaybettiğimiz meslek itibarımızı yeniden kazanmış olacaktık. Bu durumda ise karşımıza çıkacak tablo, bu yıl bize ayrılan bütçenin bir kısmının etik değerleri zayıf olan meslektaşlarımız lehine kayması ile sonuçlanacaktır. Çünkü bu durumun oluşturacağı zararı hep birlikte ödeyeceğiz. Bizler ise, yine ilaç firmaları ile KKİ zararlarımızın karşılamaları için mücadele ediyor olacağız. Yani sorunu değil vakayı çözmek için enerji harcayacağız. Maalesef bu konu kapandı ve biz sınıfta kaldık.
Değerli meslektaşlarım,
Yine olaya bir bütün olarak bakmamız ve şimdiden çözüm için harekete geçmemiz gereken başka bir konu daha var; o da ürünün yerinin neresi olması gerektiğidir...
32.Olağan Genel Kurul Toplantımızda, gündemin 7. maddesi olan değerlendirmeler kısmında, konuştuğumuz konulardan bir tanesi EDAK stoklarının artması idi. Stokların yıl ortalamasında fazla olması, genel kurulumuzca stok maliyeti olarak değerlendirilmişti. Son derece de doğrudur. Ancak zannediyorum bu konuyu bir bütün olarak değerlendirmek yerinde olacaktır.
“EDAK, 4500 satış noktasından, belli bir toplam stok değeri sayesinde, 4500 ortağının sahip olduğu hasta ve müşteri portföyüne 1,3 Milyar TL değerinde satış yapmaktadır.”
Bu işlem hacmini gerçekleştirebilmek için merkez, şube ve tüm satış noktaları toplamında belli bir stok miktarına sahip olmak gerekmektedir. Şu anda EDAK’ tan temin edilerek son tüketiciye sunulan ürünler için, eczanelerde bulunan stok miktarının yaklaşık 110 Milyon TL olduğu varsayımı ile ve EDAK stoklarının da 90 Milyon TL olduğu düşünüldüğünde şu sonuca ulaşabiliriz;
EDAK’ ın 4500 satış noktasından, 4500 ortağının sahip olduğu hasta ve müşteri portföyüne 1,3 Milyar TL değerinde satış yapabilmesi için, toplamda 200 Milyon TL değerinde bir stok hacmine sahip olması gerekir.
Değerli meslektaşlarım,
Bu 200 Milyon TL değerindeki stok miktarının 2009 yılındaki paylaşımı yaklaşık olarak 130/70 Milyon dengesinde idi. Yani, 2009 yılından 2010 ve 2011 yılına gelirken ilaç fiyat düşüşleri ve KKİ artışlarından dolayı zarar edeceğiz kaygısıyla eczanelerimizdeki stokları EDAK stoklarına kaydırmış durumdayız. Olaya eczaneden baktığımızda tamamen haklıyız.
Bu durumda bir de pazar mekanizmalarını değerlendirmeliyiz;
Satış nerede gerçekleşmektedir? Başka bir deyişle rekabet dünyasında savaş nerede yaşanmaktadır?
Yenidünyada savaş; tüketiciye mümkün olan en yakın noktada gerçekleşmektedir. Dikkat ederseniz perakende sektörü, dev perakende satış noktaları kurarak mümkün olan en çok ürünü bu noktalara yığmaktadırlar. Perakende dünyasının en önemli silahlarından bir tanesi zaten budur. Müşteri en çok çeşit ve miktar ürüne bu satış noktalarında dokunabilmektedir. Savaş bununla da kalmamış müşterinin evine kadar girmiştir. İnternet sayesinde müşterinin dokunmaya ihtiyaç duymadığı zaten bildiği ürünler için satış, müşterinin evinde gerçekleşmektedir.
Bu durum bize göstermektedir ki, rakiplerimiz ürünü hasta ve müşteriye en yakın noktaya taşıyacaklardır. Oysa bizler gün geçtikçe ürünü cephe gerisine itiyoruz. Stoklarımızı ve ürün çeşitliliğimizi azaltarak EDAK’ı bize ürün yetiştirmesi için her geçen gün daha fazla zorluyoruz. Sonuç olarak EDAK’ın katlandığı stok maliyeti ve eczanelerimize ilaç yetiştirme maliyeti artıyor. Sözüm ona eczanelerimizde zarar etmekten kurtuluyoruz. Yaşadığımız kriz dönemini bu şekilde atlatmaya çabalıyoruz. Belkide bu krizin geçici bir dönem olmadığını kabullenmek istemiyoruz. Stok azaltmak uğruna kaçırdığımız mal fazlaları da cabası...
EDAK’ın katlanmak durumunda kaldığı maliyetler bir tarafa olaya bir bütün olarak baktığımızda, geleceğimiz için son derece stratejik bir hata yapmaktayız. Ürün asla cephe gerisinde değil, savaşın yaşandığı satış noktasında bulunmalıdır. Stok azaltmak için haklı sebeplerimiz mutlaka vardır, ancak ne var ki; pazar mekanizmaları bizim haklı sebeplerimizle ilgilenmeyeceklerdir.
Saygılarımla,
Ecz. Emre Bacanak
EDAK Ecza Kooperatifi
Yönetim Kurulu Başkanı