Ankara Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Akdur, hükümetin Sağlıkta Dönüşüm Projesine ve Tam gün Yasasına tepki gösterdi. Sağlık sektörünün çok uluslu şirketlerin etki alanına sokularak uluslararası bir pazar haline getirilmeye çalışıldığını kaydeden Akdur, "2009 yılının ortasından itibaren sağlıkta dönüşümün cicim aylarına son verildi ve saldırgan dönemin tetiğine basıldı. Takke düştü kel göründü. Bundan sonra eczacıları, hekimleri ve halkı çok çetin ve çekişmeli günler bekliyor" dedi. Tam Gün Yasası’nın çıkmasının ardından sırada Hastane Birlikleri Yasası ve yabancı hekimlerin çalışmasına olanak tanıyacak yasanın bulunduğunu belirten Prof. Dr. Recep Akdur, hükümetin sağlıkta dönüşüm projesi ile asıl hedefinin sağlık sektörünü çok uluslu şirketlerin etki alanına sokarak, uluslararası bir pazar haline getirmek olduğunu iddia söyledi. Akdur, "Bir yandan her türlü sağlık iş ve işlemleri uluslararası konsorsiyumların kurduğu sağlık kentlerine kaydırılırken öte yandan da sağlık harcamalarını olabildiğince arttırmak suretiyle, ulusal gelirden olabilecek en büyük payı uluslararası sağlık tekellerine aktarmaktır" dedi.
’ÜÇ ALANA MÜDAHALE’
Bir ülkedeki sağlık sektörünü dönüştürmek için, üç alana müdahale eden kanunlar çıkarıldığını kaydeden Akdur şöyle devam etti: "Bunlardan biri; sağlık hizmetlerinin örgütlenme biçimi ve hizmet sunumu, ikincisi sağlık insan gücü ve üçüncüsü de sağlık finansmanı alanıdır. Hükümet ’Sağlıkta Dönüşüm Projesi’ kapsamında bu alanları dönüştürecek yasalar çıkarmış ya da çıkaracaktır. Örneğin birinci alana yani sağlık örgütüne yönelik olarak başlıca; Aile Hekimliğine ilişkin yasalar, Kamu Hastaneleri Birliğine ilişkin yasalar, Sağlık Kentlerine ilişkin yasalar, İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumuna ilişkin yasalar çıkarıldı ya da çıkarılacak, ikinci alana yani sağlık personeline yönelik olarak, sağlık personelinin sözleşmeli çalıştırılmasına ilişkin yasalar, Tam Gün, yabancı hekimlerin çalıştırılmasına ilişkin yasalar. Üçüncü yani sağlık finansmanına yönelik olarak ise, SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı’nın yok edilerek yerine Sosyal Güvenlik Kurumu kurulmasına ilişkin yasalar ve uzantılarından söz edilebilir. Dönüşüm süreci iki etaptan oluşuyor. Birinci etap 2003-2009 yılları arasında cereyan etti, 2009 yılının ortasından sonra ise ikinci etap başladı. Hükümet, sağlıkta dönüşüm projesine halkın ve sağlık çalışanlarının muhalefetini engellemek onun da ötesinde onların desteğini alabilmek için birinci etapta popülist bir politika izledi. Bir yandan sağlık hizmetlerinde özel sektörün teşvik edileceği söylemleri yayılırken öte yandan da eczane, muayenehane, sağlık merkezi ve hastane gibi küçük sağlık işletmelerini destekleyen bir uygulama ve görüntü sergilendi. Sigortalıların ilaçlarını mahalle eczanelerinden alabilmesi, hastaların istediği yerde muayene olabilmesi (sevkin yok edilmesi) sözleşme imzalayan hekimlere yüksek ücret ödenmesi, döner sermayelerden hekimlere tatminkar paralar (performans) verilmesi gibi uygulamalar bunların örnekleridir. Bu uygulamalar kitlelerin kandırılmasında çok başarılı oldu, eczane sahibi eczacılar, muayenehane, sağlık merkez, küçük hastanesi ve benzeri sahibi hekimler ve halk bu uygulamalara büyük destek verdi. Ben bu döneme ’Sağlıkta Dönüşümün Cicim Ayları’ diyorum."
’TAKKE DÜŞTÜ KEL GÖRÜNDÜ’
Söz konusu uygulamalarla kitlelerin kandırılabildiğini ancak bu uygulamaların sağlıkta dönüşümün temel hedefleri açısından da iki olumsuz sonuç ortaya çıkardığını vurgulayan Akdur, bunlardan birisinin sağlık harcamalarının ve bu arada da kamudan sağlığa aktarılan paranın tavan yapması diğerinin de, küçük işletmeciliğin yaygınlaşması olduğunu söyledi. Bu sonuçların sağlıkta dönüşümün temel amacı olan; sağlık harcamalarının doğrudan halkın sırtına yüklenmesi ve hizmetlerin tekelleşerek sağlık kentlerinde yoğunlaşması hedefleri ile çeliştiğini kaydeden Akdur "İşte bu nedenle de 2009 yılının ortasından itibaren sağlıkta dönüşümün cicim aylarına son verildi ve saldırgan dönemin tetiğine basıldı. Takke düştü kel göründü. Bundan sonra eczacıları, hekimleri ve halkı çok çetin ve çekişmeli günler bekliyor" dedi.
’ECZACILAR MARKET ÇALIŞANI’
Akdur Hükümetin "eczacılardan marketlerin çalışanı olmasını istediğini" belirttiği açıklamasında mahalle eczaneleri ve serbest eczacıların ilaç marketlerinin önünde bir engel olduğunu bu nedenle de yok edilmeleri için her türlü yola başvurulduğunu kaydetti. Akdur "Hükümet eczacılara diyor ki; serbest eczacılık sona erinceye dek sen SGK memurluğu yapacaksın, benim tahsildarım olacaksın, zamanı gelince de gidip bir markette işçi olacaksın. Eczanelerin durumu eski mahalle bakkalları ile marketlerin yaşadığı sürecin aynısı. Kandırıldıklarının farkına varan eczacılar direnmeye başladı. Eczacılar ile SGK çekişmesinin özü bu" dedi. Tam gün yasası ile doktorların maaşının artacağı yönündeki söylemleri de değerlendiren Akdur "Bugün yarım zamanlı çalışan hiçbir hekimin, tam gün rejimine geçmesi ile geliri artmayacak. Bu söylem kesinlikle yanlış. Tam gün yasası hekimlerin gelirini arttırmayacağı gibi aksine onları standart bir ücrete ve güvencesiz çalışmaya mahkum edecektir. Klasik söylemle beyaz yakalı işçi haline getirecektir." (Anka/ANKARA)
YABANCI HEKİM SORUNU
YASANIN vatandaş üzerinde yaratacağı etkileri de değerlendiren Prof. Dr. Recep Akdur, şöyle konuştu: "Tam gün ortamı vatandaşın hekim seçme ve sağlık hizmetlerine ulaşma olanaklarını kısıtlayacak. Yalnızca parası olanın ve parası kadar hizmet alacağı bir ortam yaratacak. Yalnızca eczacılar ve hekimler için değil, halk için de cicim ayı bitti. Katkı payı, fark ödemesi ve hastanelerin sınıflandırılması gibi uygulamalar ile yalnızca ’parası olana ve parası miktarında sağlık’ hizmeti dönemi başladı. Çıkarılacak olan Kamu Hastane Birlikleri Yasası da sağlık hizmetlerini tekelleştirme sürecinin bir parçası. Bu yasa ile kamu hastanelerinin yönetimi önce hükümet yanlısı bir mütevelli heyetine verilecek sonra da bu yönetimler marifeti ile zamana yayılarak tüm kamu hastaneleri kapatılarak, sağlık kentlerinin önü açılacak. Bir de yabancı doktorların ülkemizde çalıştırılması konusu var. Orada da Sağlık Bakanı; yabancı doktorların ülkemizde çalıştırılmasında amacın hekim azlığını gidermek olduğunu söylüyor. Bu doğru değil, esas amaç sağlık kentlerinde kurulacak olan ulus ötesi sermayeli konsorsiyum hastanelerine yabancı hekim ve yönetici atamaktır. Uluslararası sermaye Türkiye’de kuracağı hastanelerin yöneticilerinin kendi vatandaşı olmasını istiyor. Ayrıca toplumdaki yabancı doktor hayranlığından da yararlanmak istiyor. Bilindiği gibi Türkiye’de esas hekim yokluğu ya da yetersizliği kırsalda. Yabancı hekim Türkiye’ye gelip Bursa Kestel ya da Yozgat Fakılı’da çalışmaz"
EVRENSEL GAZETESİ
------------------------------
DAVETLİSİNİZ!
ULUSAL ECZACILIK FUARI
14/ 15/ 16 Ekim 2011
Uluslararası Lütfi Kırdar
Kongre ve Sergi Sarayı
İSTANBUL
--------------------------------