İlaç Endüstrisi Açısından Eczanenin Değişmekte Olan Rolü

11-13 Nisan Tarihleri arasında Türk Eczacıları Birliği (TEB), Tüm Eczacı Kooperatifleri Birliği (TEKB) tarafından düzenlenen Farmavizyon Eczacılık Fuarında AKP Milletvekili Ecz. Mehmet DOMAÇ’ın Konuşması:

“Ciro iki katına çıktı, devlet tasarrufa yöneldi”

Eski TEB Başkanı ve AKP İstanbul Milletvekili Ecz. Mehmet DOMAÇ:

Eskiden 18 bin eczane vardı: 30 milyona hizmet veriyordu. Sonra bu sayı 22 bin oldu. 70 milyona hizmet vermeye başladılar. Hatta o tarihte yapılan nüfus sayımına göre 73 milyona. Peki eczacıların ilaç cirosu o zaman neydi; 5,5 milyar dolar. O da ilacın üstündeki fiyatla 5,5 milyar dolardı. Peki, kurumların birleşmesi ile, 25 bin civarındaki eczacı ile ilaç cirosu ne oldu? Kutu üzerinden bahsedersek… On bir milyar dolar deriz… Bu rakamları genellikle böyle toplantıların öncesi veya sonrasında değerlendirir, sonra unuturuz. Sonuçta iki katına çıktı. Eczane sayısı aynı, nüfus aynı, Pazar ise iki katına çıktı.

Peki iki katına çıktığında, kamu bu parayı iki katına çıkarak ödeyebilir miydi? Ödeyebilirdi. Nesi olsa, matbaası olsa, parayı basıp enflasyonu %40, 50, 60, 70’ler boyutlarında tutarsa ödeyebilirdi. Ama o boyutlarda tutamayacağı için kendisine dünya ölçeğinde örnekler aldı. Çok fazla örneğe gerek de yok; ilaç sanayini gerçekten yarışmacı bir sanayi haline getirmekti amacı. “Ben AB’nin beş ülkesini seçeceğim; bunların hepsi de benden zengindir, en fakirleri Portekiz, Yunanistan (bizim üç katımız milli gelire sahip), onlardaki en ucuz fiyatı size vereceğim”. Evet, böyle yaptı. Burada da sektörün hiçbir alanını boş bırakmadı. Depoculara da eczacılara da dedi ki, “Bakın, artık irrasyonel alanda çalışamazsınız. Yani siz 5 bin liralık ilaç satıp oradan 1250 lira kazanamazsınız. Beş bin kutu ilaç satarsanız 1250 lira kazanırsınız”, dedi.

Sadece eczacıya değil, herkese bunu söyledi. Bakın bu “Eczacıya oldu” sözü beni rahatsız ediyor. Avrupa’da dünyada olmuştu zaten, burada kimsenin gözü kapalı kalamazdı.

Bu gelişmeler şunu getirdi: Kişi başına hekime gitme sıklığı Türkiye’de, 2,6 idi. Şu anda hekime gitme sıklığı 5,2…  Bir alana baktığımızda, bu alandaki bütün parametreleri değerlendireceğiz. Sadece bir parametre ile hareket edemeyiz.

1990 sonlarında 2,6 hekime giden vatandaş profili mi istiyorsunuz? Sağlığı koruyacağız ya… Yoksa 5,2 oranında doktora giden, yaşam kalitesini geliştiren insanlarla mı uğraşmak istiyorsunuz? Ülkede bizim tarafımızdan da, sizin tarafınızdan da, ilaç sanayi tarafından da önemli bir eksiklik oldu… Bizler enflasyonist ortamda eczane işletmeye alışmıştık. İlaç sanayide enflasyonist ortamda çalışmaya alışmıştı. Enflasyon ortadan kalkınca bu ortamda nasıl eczacılık yapacağımızın yöntemini bulamadık. Şimdi o ortamdayız.

Gelelim yapılması gereken işlere. Arama konferansı yapılsın, güzel. Ancak arama konferansı grup içinde yapılırsa güzel bir rapor ortaya çıkar. Raporu da oraya katılanlar, koltuklarının altlarına alırlar, zaman zaman konferanslarda, panellerde de anlatırlar. Peki, bu konularda bir gelişme olmuş mu diye soran olursa, “Bir şey olmadı, o zamandan beri arıyoruz” derler. Öyle bir arama konferansı içinde tarafların sadece ilaç sanayi, eczacılar olması yetmez. Bu taraflara ülkenin devlet planlaması, Sağlık Bakanlığı’nın ekonomiden anlayanları, Hazine’den ve Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan kişilerin katılması lazım. Üstelik bu konferans bir karar ile sona erdiğinde, bu karara herkesin uyacağı konusunda da bir ön bilgi olması lazım. Böyle bir şey olmazsa böyle bir arama konferansına katılmam. Ama diğer türlü olursa katılmaktan zevk duyarım. Biz de bir arama konferansı yapmıştık, konu eğitimdi. Sonuç bildirgesinde yazıyor, kontenjanlar düşürülsün diye. Yeni eczacılık fakültesi açılmasın yazıyor. Katılanlar içinde hocalar da var. aksi oldu. Kontenjanlar da arttı, yeni eczacılık fakülteleri de açıldı.

Son olarak şunu söylemek istiyorum; ilaç öncesi farmasötikler, vitaminler, mineraller var bunlar da eczaneden çıkmasın diyorlar. İyi, çıkmasın da bu konuda da Avrupa’ya bakmamız lazım. Bunların hangisi çıkmış, hangisi çıkmamış? Nerede duracağız, nereden hat çekeceğiz, buna bakalım. Yeni hazırlanan Eczacılık Yasası’nda bunların çıkmaması yasada yazıyordu. Ama benim arkadaşlarım o kadar iddialı ki veteriner ilaçları da bizde kalsın diyorlar. Bu yasayı AB grubuna göndermişler, AB grubundan da bir yazı gelmiş bize. “Avrupa’da veteriner ilaçlarını veterinerler satabilir, siz ne yapıyorsunuz” diyorlar. Bunlara da bakmamız lazım. Birlikte bakalım, çıkmaması için gayret de gösterelim ama bazı vitaminler, mineraller de var ki biz de inanmıyoruz onlara… Yani eczanede bulunsa da, satılsa da inanmadığımız ürünler var. Öyle değil mi?

Biz yakından eczacılık ve ilaç işlerini takip ediyoruz. Bunu yaparken de dünyanın ve ülkenin koşullarına uygun bazı şeylerin yapılması gerektiğine inanıyoruz, doğru ama gerçekten de ekonomiyi çok içselleştirmemiz lazım. Buna bazılarınız çok karşısınız, biliyorum ama şu anda eczacılar arasında ki eşitsiz dağılım, bir şekilde çözülür: Türkiye’de aile hekimliği gerçek aile hekimliği şeklinde yaygınlaşırsa çözülür. Biz aile hekimliğine karşı çıkmak yerine gerçek aile hekimliğinin çıkması için çaba gösterirsek o zaman bu konuyu çözebiliriz. Ama peşin hükümlü olarak karşı çıktığımız zaman, aile hekimliği kuruluşunu yerli yerine oturtamıyoruz. Bu şekilde ciddi bir miktar homojenizasyon mümkün olabilir.

Kaynak: Aylık Güncel Eczacılık Dergisi Nisan-2008 Sayı: 167 Turgut Yayıncılık   

 


Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat