Zor Zamanlar Bunlar...
Zor zamanlar bunlar...
Çok zor!.. Ustanın şiiri gibi: "hava kurşun gibi ağır".
Şimdilerde yazılanlar, çizilenler, alınan tutumlar kaybolmuyor.
Künyelere yazılıyor...
Öncekiler gibi...
Turnusol zamanlar bunlar...
Kimin kaç okka ettiğini gösteriyor. Bir de niyetini...
Alnı açık çıkmak gerek buralardan...
***
"Bizimkiler" yine sınıfta kaldılar...
O künyeler kaç ton oldu, kim bilir?..
Nasıl taşıyacaklar?..
***
Her şeyin değersizleştiği, arsızlığın, yüzsüzlüğün ve hırsızlığın ve soysuzluğun bunca prim yaptığı, en azından görmezlikten gelindiği, bu iklim kalıcı mıdır?..
Değildir!
Geçer bu havalar...
***
Meslek örgütlerimiz ha bire komisyon kurup duruyorlar; eczacının durumunu saptayacaklar (mış)...
Ne mutluluk!..
İstanbul Eczacı Odamız' da For You' yu Beyoğlu' ndan "denize döktü".
Döndü bir de çarşaf gibi" örgütümüzün gücünü gösterdikleri için" TEB' e ve örgütlerimize teşekkür etti...
Oysa, herkes biliyor ki; onlar zaten Farmavizyon Eczacılık Fuarı için İstanbul' daydılar...
Beyoğlunu' da şöyle bir görmüş oldular.
Hem, ne oldu da "herkes örgütün gücünü" gördü?..
O da ayrı bir konu, ayrı bir dert...
Şaşıyorum, desem...
İçinde bulunduğum durumu tanımlamaktan öyle uzak ki...
***
Hiç bu denli densiz olunmamıştı...
Görecek günlerimiz varmış...
Ağır...
Pespaye...
İhanet yüklü...
***
Boşverin...
Geçer bu havalar...
Gelin şu şiirin tamamını okuyalım:
KEREM GİBİ
Hava kurşun gibi ağır!!
Bağır
bağır
bağır
bağırıyorum.
Koşun
kurşun
erit-
-meğe
çağırıyorum...
O diyor ki bana:
— Sen kendi sesinle kül olursun ey!
Kerem
gibi
yana
yana...
«Deeeert
çok,
hemdert
yok»
Yürek-
-lerin
kulak-
-ları
sağır...
Hava kurşun gibi ağır...
Ben diyorum ki ona:
— Kül olayım
Kerem
gibi
yana
yana.
Ben yanmasam
sen yanmasan
biz yanmasak,
nasıl
çıkar
karan-
-lıklar
aydın-
-lığa..
Hava toprak gibi gebe.
Hava kurşun gibi ağır.
Bağır
bağır
bağır
bağırıyorum.
Koşun
kurşun
erit-
-meğe
çağırıyorum.....
1930 Mayıs- Nazım Hikmet