Teşekkür…
Uygulamanın mimarları ve sözcüleri diyorlar ki:
“-Size üç milyar dolarlık yeni pazar yarattık.”
Her sözün bir de içinde saklı olanı ve onu bütünleyeni vardır. Bu sözün içinde saklı olan da şu:
“-Ey eczacılar, bize teşekkür ve minnet borcunuz var.”
Öyle mi?
Biraz geçmişe dönüp hafızamızı tazeleyelim.
Şubat 2005 öncesi…
Henüz, SSK yaygın olarak serbest eczanelerden ilaç ve eczacılık hizmeti almıyor, kendi eczanelerinden ilaç veriyor.
Koşulları hepimiz anımsıyoruz. O koşullarda SSK’ lı ilaç ve eczacılık hizmeti alıyordu, denilebilir mi? Elbette ki, hayır. SSK eczaneleri önünde uzayıp giden kuyruklar. Acele ile poşetlere tıkıştırılıp hastanın eline tutuşturulup verilen ilaçlar. Hatırlayalım; her gün kaç SSK’lı hasta eczanelerimize gelip, “-Bunlar nedir, nasıl kullanacağım?” diye soruyordu. Çoğu SSK’lı koşulları bildiği için SSK eczanelerine hiç gitmiyordu, bile. İlacını gelip parasıyla, eczanelerimizden alıyorlardı.
İlaç sanayi, SSK ilişkisi nasıldı?
İlaç sanayi kendi arasında ki kıran kırana ilaç ihaleleriyle, yüzde yetmişlere-seksenlere varan iskontolarla SSK’ ya ilaç veriyor, her gün de basında, “-SSK’ dan ilaç paramızı alamıyoruz” diye feryat ediyorlardı.
Hatırladınız mı?
Gelelim yönetenlere…
SSK’nın sağlık ve ilaç hizmetinin son derece yetersiz oluşu her kim iktidara gelirse gelsin, onu siyasal olarak yıpratıyordu. O yıpranmanın sonucu da doğal olarak sandığa yansıyordu.
Bütün bunları unutmak için çok erken. Bütün bunlar, Şubat 2005 e kadar tüm sıcaklığıyla yaşandı.
…..
10 Şubat 2005 de SSK yaygın bir biçimde kendi eczanelerini de kapatarak serbest eczanelerden ilaç ve eczacılık hizmeti almaya başladı.
Uygulama, inanılmaz bir kaosla başladı. Eczacı kendini adeta bir fırtınanın içinde buldu. Detaylara girmeye gerek duymuyorum, hepimiz bunu en sert biçimde yaşadık.
Tarih, 23 Ağustos 2006…
Şimdi, duruma taraflar açısından bakalım:
SSK’ lı “adam” gibi eczacılık hizmeti alıyor.
İlaç sanayi artık ihale ve iskonto derdinde değil. Parasını tahsil etmek içinde uğraşmıyor. Tıkır tıkır alıyor…
Siyasi iktidar prim yaptı. “-SSK da kuyukları bitirdik, ilacı ayağınıza getirdik” diyerek seçim yatırımına devam ediyor.
Peki, ya eczacı, onun durumu ne?
Söyledik ya, hepimiz sıcağı sıcağına dertleri yaşıyoruz. Ama şu kadarını söyleyelim:
Eczacı adeta boğuşuyor. İnanılmaz kurallar, anlaşılamayan reçeteler, bürokrasinin en sert dişleri, alınamayan paralar, hesaba yatıp da ne olduğu bilinmeyen paralar…
Eczacı acımasız bir belirsizlik içinde ve sürekli hak kaybına uğrayarak “adam” gibi eczacılık hizmetini veriyor.. Hak etmediği muamelelerle karşılaşarak… Büyük bir özveriyle…
Şimdi, söyleyin bakalım, kim kime teşekkür borçlu?
Kim kime minnet duymalı?
Eczacıya üç milyar dolarlık pazar verdik, diyenlere sormak gerekiyor:
“-Eczacıya bağışta bulundunuz da bizim haberimiz mi yok”
Eczacı, eczacılığını yapar karşılığını da almalıdır.
Alıyor mu?
Binmişsiniz eczacının sırtına, bir de teşekkür bekliyorsunuz.
…..
Uyarıyorum… Çapa-Cerrahpaşa Ve Benzeri Bölgelerde Alarm Çalıyor…
Arkadaşlarla sohbet ediyoruz...
Masamızda Çapa-Cerrahpaşa bölgesinden dostlarımız var. Anlattıklarına göre, nöbetler birer zulüm gecesine dönüşmüş. Türlü nedenlerle karşılanamayan reçeteler yüzünden, nöbetlerde SSK' lılarla kavga-kıyamet kopuyormuş…
Artık dayanamayacaklarını, gelecek yıl nöbet tutmayacaklarını, daha doğrusu can güvenliği gerekçesiyle tutamayacaklarını söylüyorlar.
…..
Yorumsuz…
Tarih 10 Mart 2005, Başbakan Sn. Recep Tayip Erdoğan:
“-Eczacılarımız, gönül rahatlığıyla SSK’ ya ilaç verebilirler, onları mağdur etmeyiz”
Tarih 15 Ağustos 2006,Sağlık Bakanı Sn. Recep Akdağ:
“-Eczacılarımızın haklarının takipçisiyiz. Güvence veriyorum, eczacılarımız rahat olsun”
Sağlayanlardan Allah razı olsun, teşekkür ederiz…
Kendi adıma çok rahat ettim…
…..
e-posta:ecz.hakan@superonline.com