Söz Ola, Kestire Başı…
Başbakanımız buyurmuş; “söz ola, kestire başı…”
Yani, bizim gibi düşünmeyenlerin başı gider, demiş.
Aslında ülkemizde çok tanıdık, bildik, bir yöneten refleksini benimsediğini, bir deyimle, padişah edasıyla söyleyivermiş.
***
Eczacının Sesi, eczacı örgütlerindeki kurulu düzeni sallamaya başladı.
Bunun bir hissedilir, görülür tarafı var, bir de görülmeyen perde arkası fırtınaları…
Fırtınalar güçlü esiyor…
Vicdanlar ayaklanmış durumda…
***
Bu düzen değişmeli…
Oluşan yönetici eliti hükümdarlığı yıkılmalı…
Yıkılamazsa eczacılık ve eczaneler yıkılacak…
Zaten derme çatma duruyor…
***
Önümüz tufan…
Siyasi irade, ilacın yükünü hepten eczacının ve vatandaşın sırtına yıkmanın alt yapısını hazırlıyor.
Bizimkiler, artık göstermelik ve üyeye dönük bir politika olduğu çok fazla sırıtan “şunu kabul etmeyiz, bunu istemeyiz” den bir adım öteye gidemiyor.
Gitmeye ne niyetleri, ne de mecalleri var…
Eczacı örgütlerinden aklı başında, yaraya merhem olacak tek bir öneri, tek bir proje çıkmıyor…
Çıkamıyor…
Sisteme, egemenlere teslim olmuş durumdalar…
Bakmayın siz o yalandan efelenmelere…
Aldanmayın…
SGK emirnamesi ileticisi durumundalar…
Küresel sermayeye boyun eğmişler…
***
Anlaşılan o ki; siyasi irade ve sağlık otoritesi onlara da “söz ola kestire başı” diyor…
Onlar da başlarını tercih ediyorlar…
***
Bize “söz ola kestire başı” diyenlere cevabımız hazır: “ferman padişahınsa, dağlar bizimdir”…
İşte, aramızdaki en temel farklılık bu…
Eczacının Sesi’ nin farkı bu…