Aslında bütün mesele, bu ülkeyi, bu toprakları, bu toprakların insanlarını sevmekte, sevebilmekte…
Gerisi o kadar kolay ki!
Sesimi Duyan Var Mı?
Yakından tanığıyım…
Hasta mahremiyeti gereğince detayları yazmayacağım…
Kanser tedavisi gören genç bir insan.
Doktor, tedaviyi ileriye taşıdı ve yeni bir ilaç yazdı.
Ancak ilaç, SGK’ nın ‘oldukça kısıtlı’ geri ödeme şartlarına uymuyor.
Yani, SGK ilacın ödemesini yapmıyor.
Bir süre kullanılması gereken binlerce lira değerinde bir ilaç.
Doktor “kullanmalısın, sana iyi gelecek” diyor.
Ne olacak şimdi?
Şimdi kendinizi o hastanın, o hastanın anne babasının yerine koymaya çalışın lütfen…
Haksızlık, yaşam hakkını çiğnemek…
Ne dersiniz deyin, neresinden bakarsanız bakın kıyıcılıktır, zulümdür bu!
Sesimi duyan var mı?
Tam Zamanı…
Aslında bu meseleyi tartışmanın tam da zamanı…
Bu ayın sonunda Türk Eczacıları Birliği Seçimli Büyük Kongresi var.
Türk Eczacıları Birliği, Eczacı Odaları, Eczacı Meslek Örgütleri ülkenin ‘sağlık dertlerinden’, toplumcu ilaç politikalarından uzaklaştıkça güçsüzleşip etkisizleşiyor.
Yalnızca eczacıların günlük sorunlarında boğulmuş bir meslek örgütü ne denli etkin olabilir, ne denli sözünü dinletebilir ki?
Türk Eczacıları Birliği 63 yıllık koca bir çınar…
Ülkenin eczacılarını altına toplamış kocaman bir şemsiye…
Köklü gelenekleri olan akademik bir meslek örgütlenmesi…
Biz eczacıların, ilacın üretiminden hastaya ulaşmasına, sağlığın eğitiminden örgütlenmesine, sağlık hizmetleri sunumuna kadar her aşamalarda, yanlış olana karşı duran, doğruyu gösteren bilgiyle, vicdanla, hakkaniyetle yüklü sözlerimiz, duyulmaması olanaksız bir sesimiz olmalı…
Bu ses, sessiz çoğunluktan, halktan, toplumdan, ülkeden, ülke kaynaklarından yana olmalı.
Eczacıların hakkı ve hukukuyla birlikte…
Herkes için sağlık güvenliği…
Nitelikli, ücretsiz, ileri sağlık hizmetleri…
Herkes için ulaşılabilir ilaç…
Sağlık ve ilaç hizmetlerinde ülke kaynaklarının korunması, geliştirilmesi…
Temel önceliklerimiz olmalı.
Birbirimizi Dinlemiyoruz
Olan bitenlere baktığımda artık iyice inandım.
Kesinlikle birbirimizi dinlemiyoruz.
Dinler gibi yapıyoruz ama asla dinlemiyoruz.
İletişim kuramıyoruz ya da kurmuyoruz.
Kulaklarımızı çarpık tutuyoruz.
Goethe nin dediği gibi; “En mutlu sözcük bile gülünç duruma düşer, onu dinleyen kulak çarpıksa eğer”.
Kulaklar çarpık, gözler yumuk!
Oysa birbirimizi dinlesek, anlamaya çalışsak…
Kıymet versek.
Her şey herkes için ne denli daha kolay daha güzel, daha insanca olacak.
Üstelik, inanın herkesten öğreneceği bir şeyler var insanoğlunun…
Kendimden biliyorum…
Yaş biraz kemale erince daha çok dinler oldum.
Öğreniyorum.
Buradan, “birbirimizi biraz da olsa dinleyelim arkadaşlar” desem, etkili olur mu acaba?
İLETİŞİM İÇİN:
https://www.facebook.com/HakanGencosmanoglu
h.gencosmanoglu@eczacininsesi.com
gencosmanogluhakan@gmail.com