Yaşıyormuş gibi düşünmeye çalışın…
Evinizde şöyle huzurlu bir akşam yemeği yiyemiyorsunuz…
Eşinizle, çocuğunuzla sohbet edemiyorsunuz…
Bir film izleyemiyor, müzik dinleyemiyorsunuz…
Sebep?..
Üst katta oturan komşunuz.
Her akşam gürültü, patırtı. Ama abartısız her akşam.
Bitmeden, tükenmeden…
Üst kata çıkıp, kapısını çalıp, kaç kez “Lütfen yapmayın, çok rahatsız oluyoruz, rica ediyorum…” dersiniz?
Kaç kez?
1, 3, 5, 7, 18, 56?..
Sabrınızı kaç kez sınayabilirsiniz?
Burada en sinir bozucu durum nedir, biliyor musunuz?
Eş dost sohbetinde, konu denk geldiğinde yakınacak gibi olursunuz:
” Bizim üst kattakiler her akşam felaket gürültü yapıyorlar, evimizde oturamıyoruz”
Söz ağzınızda kalır…
“Aman canım,ne var, komşulukta olur böyle şeyler, idare ediverin gitsin…” deyiverirler.
Son derece rahat, aldırmaz bir biçimde.
Çünkü; bunu diyenler senin ne yaşadığını bilmiyordur.
Anlayamıyordur.
Kendini senin yerine koyamıyordur.
***
Sizin hiç şöyle bir ilişkiniz olmadı mı?
En azından çocukluğunuzda ya da gençliğinizde…
Hani vardır ya; bilip te kendine bile anlatmakta zorluk çektiğin negatif ilişkiler.
Aslında görünürde arkadaşındır…
Ancak, bilirsin, görürsün, duyarsın, hissedersin…
İyi niyet taşımayan sürekli sana zarar vermek isteyen biridir o!
Durup durup iğneleyen, sürekli açığını arayan, kuyunu kazan bir arkadaş.
Bulduğu her fırsatta arkandan dedikodunu yapar. Seni kullanır. Sevgi taşımaz, saygı bilmez.
Binbir emekle bir şey yaparsın…
Mesela; kibrit çöpünden büyükçe bir gemi maketi.
Biz çocukluğumuzda yapardık, yapımı günlerce sürerdi, paketler dolusu kibrit çöpü harcardık. Müthiş emek isteyen bir iştir.
Sen yapmış, bitirmiş, karşısına geçmiş, hayran hayran bakmaktayken, o arkadaş gelir bir vuruşta yere düşürür kırar.
“Ne yaptın sen?” dersin acıyla.
“İstemeden oldu, elim çarptı…” der.
Der ama…
Hınzır hınzır da güler…
Elinin çarptığına inanmak istersin…
İnanmasan da kimseye derdini anlatamazsın.
Durmadan seni dener, sabrını sınar…
Sınar ha babam, sınar… Zekana hakaret edercesine…
Peki, kolundaki bu “düşmanı” ne kadar taşırsın?
Ne kadar taşıyabilirsin?
***
Yaşadığımız günler adeta “toplumsal travma” günleri.
Seri travmalar yaşıyoruz.
Siyasi, ekonomik, mesleki… Gerisini siz sıralayın.
Toplumsal ilişkilerde belki de en hoşgörülü olmamız, olabilmemiz günlerden geçiyoruz.
Ama unutulmamalı ki, bu travmaları tümden hepimiz yaşıyoruz.
Ve ne kadar sabırlı olursa olsun insanların sabırlarının sınırı var.
Bir dayanma eşiği var.
Zorlamamak gerekiyor.
Sabırların tükendiği yerde de ilişkileri zorlamamalı…
Gereği yok.
İLETİŞİM
0533 218 16 80
Fax: 0216 574 72 69