Ben de basından öğrendim.
Haber şöyle:
“….. Caddesi’nin ….. bölümünde Eczacı ….. tarafından hizmete giren…..Eczanesi, tam 300 metrekare büyüklüğünde bir alana sahip. Dekorasyonu 3 aydan fazla süren eczanede, bitkisel ürünlerle birlikte ilaç dışında bazı kişisel ürünler de satılacak….”
***
Eczaneler arası eşitsizlik giderek artıyor.
Ülkemizde 23 bin eczane var.
Günümüzde, perakende boyutunda ilaç pazarının yarısını 2000 eczane elinde tutuyor.
Toplamda ilaç pazarımız 10 milyar dolar.
Türkiye’ de satılan ilacın yarısını ( 5 milyar dolar) 2000 eczane satıyor. Üstelik bu cironun 2.5 milyar dolarını da 100 eczane yapıyor.
Yarısını ise ( 5 milyar dolar) geri kalan 21 bin eczane arasında yine kısmen eşitsiz olarak bölüşüyor.
***
Öteden beri dillendirdiğimiz şey şu değil mi?
“Mesleğimiz için en büyük tehdit büyük sermayenin zincir eczaneler projesidir. Zincir eczanelere geçit vermeyeceğiz!”
Ama yaşadığımız gerçek şudur:
Evet, bugün Türkiye’ de zincir eczaneler yok. Ama eli kulağında…
Üstelik neredeyse onlar kadar güçlü eczaneler bizim içimizden yani meslektaşlarımız tarafından açılıyor.
Bu eczaneler zaten var olan ekonomik eşitsizliği giderek derinleştiriyor.
Böyle giderse zincir eczanelere gerek kalmayacak.
Kısa bir süre sonra kendi meslektaşlarımız tarafından açılan devasa, sisteme birebir uyumlu eczaneler çoğunluğu, yani hep sözü edilen küçük ve orta ölçekli eczaneleri yok edecek.
Bir bölgede 300 metrekareye kurulmuş, marketvari, içinde ilaçla birlikte her türlü o bildik, tanıdık ürünlerin bulunduğu, ekonomik çapı son derece büyük ve o büyüklüğün tüm avantajlarını kullanabilen, tüketici gerçeğinin içeriğine yönelik profesyonel taktiklerle, sunumla, görsellikle donatılmış bir eczanenin yanında diğer eczanelerin yaşama şansı var mı?
Peki, ne yapacağız?
Meslektaşlarımıza bu türden eczaneler açmayın mı, diyeceğiz.
Elbette bunu diyemeyiz. En doğal haklarıdır.
***
Elin bildiğini kendimizden niye saklayalım…
Elde kanıt yok.
Ancak kimi grupların dizi eczanelerinin varlığını ve tek merkezlerden yönetildiğini bilmiyor muyuz?
Bunu da koyun bir tarafa.
***
Şimdi sorarlar: “ İyi de ne demek istiyorsun?”
Şunu söylüyorum…
“Gerçekleri görelim” diyorum.
Gerçeklere göz ve kulak kapatarak, ya da oturduğun yerden sürekli söylenerek veya “geçit vermeyeceğiz” nevi sloganlar atarak sorunun çözülemeyeceği çoktan görülmüştür.
Önümüzde iki seçenek var:
Birincisi; kuzu kuzu bıçağa boynumuzu uzatacağız.
İkincisi; oyunu kurallarına göre oynamaya çalışarak varlığımızı sürdürmeye çalışacağız.
Oyunu kurallarına göre oynamak nedir?
Her türden sermaye gücüne karşı birleşerek güç oluşturmaktır.
Elbette aklımızda bir şeyler var.
“Ne yapmalı?” “Nasıl Olacak?” sorularının yanıtları hep beraberce detaylarıyla ciddi ciddi konuşulmalıdır.
Ön koşul da gerçekten durumun farkında olabilmek ve “yenilmeyeceğiz” kararlılığında olabilmektir.
Aklı öne çıkartabilmek, katkı verebilmek özverisini, becerisini gösterebilmektir.
Tek cümleyle: “sahiden” örgütlü durabilmek ve o örgütlülüğü sahiden sürekli geliştirmek, hiç durmadan daha ileri boyuta taşımak gerekiyor.
Yoksa “yandı gülüm keten helva” ki hem de ne yanmak!
Kısa bir süre sonra geç, hem de çok geç olacak!
***
Özellikle taşın üzerinde oturanlar…
Kalkın oradan ve elinizi taşın altına uzatın. Kimse için değil. Kendiniz için.
***
Diğer yandan…
Hiç kimse bu yazımdan yanlış bir algı çıkartmamalı.
Altını kalınca çizmek istediğim bir şey var:
Günümüzün “genel eczane gerçeğini” savunuyor değilim.
Yürekli olalım…
Mesleğimizi, haklarımızı sonuna kadar savunalım…
Ama kendimizi eleştirmeyi de bilelim…
Gerçek şu ki; “bizi olduğumuz halimizle kabul edin” demek te artık çağdışıdır.
Gelişen eczacılık mesleğine, insana, ihtiyaçlara, teknolojiye göre ülkemizdeki eczanelerin de gelişmiş ülkelerde ki eczanelerin standartlarına yükseltilmesini savunuyorum.
Eczanelerimizi hızla yaşadığımız günün şartlarına göre yeniden düzenlememiz, yeniden dizayn etmemiz gerekiyor.
Quo Vadis? (*)- Latince “Nereye Gidiyoruz?” anlamındadır.
İLETİŞİM
0533 218 16 80
Fax: 0216 574 72 69